
İbrahim Akkaya
Cumhuriyetçilerden korkmayın !
AKP’nin ‘Destan yazan’ polisine rağmen Antalyalılar Cumhuriyete sahip çıktı.
28 ve 29 Ekim’de Cumhuriyet Meydanı ve Cumhuriyet Caddesi’nde yaşananlar önceki yılların fotokopisi gibiydi.
Geçen yıl da olduğu gibi 28 Ekim günü polis, Antalyalıların Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan vefa ve saygı anlamına gelen çelenkleri sunmasını engellemeye çalıştı.
Cumhuriyet Meydanı’nda yine arbede çıktı, yaralananlar, fenalık geçirenler oldu..
Ulusal bayramları kısıtlayan, halkın ve sivil toplum örgütlerinin kutlamasını yasaklayan AKP, polis baskısıyla Cumhuriyetçileri sindirmeyi, ulusal bayramlardan uzaklaştırmayı ve unutturmayı planladığını Antalya’da iki günde yaşanan olaylarla bir kez daha göstermiş oldu.
Antalya’da vatandaşla polisin karşı karşıya gelmesi ülkenin yaşadığı sıkıntılı dönemde kaygı verici bir durum.
Oysa Antalya polis-vatandaş işbirliğinde örnek gösteriliyordu.
Polis-vatandaş ilişkisini düzenleme adına Antalya Emniyet Müdürlüğü’nün uyguladığı projeler yabancı ülkelere bile model oluşturuyordu.
Antalya’da ulusal bayramlar kısıtlanmadan önce toplumsal olaylarda birkaç küçük tartışmanın ötesinde hiçbir üzücü olay yaşanmamıştı.
Polis-vatandaş ilişkisinin sıcaklığında bugüne kadar Antalya’da görev yapan Emniyet Müdürü ve yardımcılarının katkısı yadsınamaz.
Atamalarda Antalya’nın özel bir kent olduğu göz önünde bulundurulduğu biliniyor..
Antalya Emniyet Müdürü Cemil Tonbul’un da deneyimli bir polis olarak vatandaşla ilişkilerin önceden olduğu gibi belirli bir saygı-sempati çizgisinde devamı için gerekli hassasiyeti gösterdiğini biliyoruz.
Biliyoruz da dün yaşanan bir tartışmanın polis-vatandaş ilişkini, bağlı olarak da Antalya’da huzurun tesisini ciddi biçimde tehdit ettiğini söylemek gerekli..
Resmi geçit programında bulunmadığı gerekçesiyle yürümelerine izin verilmeyen Cumhuriyet Kadınları’nın bir üyesi ile olayın büyümemesi, hedef seçilmemesi düşüncesiyle ismini yazmak istemediğim bir Antalya Emniyet Müdür Yardımcısı’nın arasındaki diyalog kaygı verici cinsten..
Yürüyemedikleri için stres yüklü olan Cumhuriyet Kadınları üyesi, Emniyet Müdür Yardımcısına, ‘Bu kadar korkmanıza gerek yok” çıkışı yapıyor.
Müdür Yardımcısının sözleri ise kabul edilebilir değil..
Şöyle diyor : “Kim korkak, sen mi ben mi? Sen sadece yürümesini biliyorsun. Bu kadar kişiyle mücadele eden benim. 29 Ekim'de varsınız, 30 Ekim'de yok. 29 Ekim yalnızca yürümek değil, başka ne yapıyorsun devlet için? Ben canımı veriyorum sen ne veriyorsun"
Dehşet verici sözler bunlar..
Türkiye’yi polis devletine dönüştürmek isteyen AKP iktidarının olayı ne hale getirdiğinin en net kanıtlarından birisi bu sözler..
Polisin vatandaşın sitemine asla tahammülü yok..
Herkese suçlu, terörist gözüyle bakan, herkesi aşağılayan bir bakış açısının eseri polisin bu sözleri..
Polisin yükü ağır olabilir, çalışma koşulları yorucu ve yıpratıcı olabilir, bunlar kabul de olumsuz koşulların acısını vatandaştan çıkarmak, alışkanlık haline gelen şiddeti sözlü olarak da devam ettirmek doğru mu ?
13 yıla yakın süredir ülkeyi yöneten AKP’nin ayrıştırıcı, kamplara bölücü, dışlayıcı politikasının ürünü dün ve önceki gün Antalya’da yaşananlar.
Emniyet müdürleri hep şunu söyler :
“ Suçluyu yakalamak değil, suçu önlemektir önemli olan”
Polis ise Antalya’da su ve suçlu yaratmaya çalışıyor.
Cumhuriyetçilere, ulusalcılara, AKP’li olmayan ya da AKP’ye sempati duymayanlara, AKP dışındaki partilere üye olanlara suçlu gözüyle bakmak, muhalif duruşu olanların gözünü oyacak gibi bir tavır sergilemek ve bunu eyleme dönüştürmek Antalya’yı ve ülkeyi yangın yerine çevirir..
Böyle bir tablo vatandaşı da, polisi de olumsuz etkiler, olaylar önlenmesi asla mümkün olmayan mecralara taşınır.,
O nedenle herkes aklını başına alsın.,.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.