
Gürkut Acar
Cumhuriyet Gazetesi-terör- anayasa
Cumhuriyet Gazetesi; baskı sayısı 45.000 olan bir gazetedir.
Türkiye de şu anda var olan ve basılan tüm gazetelerin baskı sayılarının toplamı 3.204.700’dür. Demek ki Cumhuriyet Gazetesi bu toplamın yüzde 1,4’ ü kadar satan bir gazetedir (*). Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesi sınırlı sayıda okuyucuya hitap etmektedir.
Türkiye’nin nüfusu bir kabule göre 78 milyon 741 bin 53’tür(**); bir kabule göre de 81 milyon civarındadır. Bunun kesin olmamasının nedeni de üç milyona yakın gerçekte sayısı bilinemeyen Suriyelinin de şu anda bizimle birlikte yaşıyor olmasıdır. Her ne olursa olsun; 79 milyon insan içinde, Cumhuriyet Gazetesi okuyan 45-50 bin kişinin samanlıkta iğne bile olmadığını görmekteyiz.
O halde neden 14 yazarı-çizeri gözaltına alınarak tutuklanmıştır? Teröre 7 şehit vermiş bir gazetenin terörü desteklemekten 14 yazarının tutuklanması hangi mantıkla izah edilebilir? Bu soruların mantıklı cevabını bulmak istiyorsak gazetenin çıkış kaynağına ve toplumsal etki alanına bakmalıyız.
Cumhuriyet Gazetesi çok etkili ve her şeyi değiştirebilecek nitelikte bir gazete midir? Bu tutuklamalardan öyle olduğu anlaşılmaktadır.
Çünkü Cumhuriyet gazetesi cumhuriyetle birlikte hatta cumhuriyetten önce faaliyete geçmiş; bir mücadelenin aracıdır. Cumhuriyetin ta kendisidir. Cumhuriyetin doğumuna ve cumhuriyetten sonraki çalışmalarına doğrudan katkıda bulunmuş cumhuriyetin temel değerlerinden biridir.
“Cumhuriyet gazetesinin isim babası Atatürk’tür. O sıralarda Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen ilk gazete olan Yeni Gün’ü yayımlamaya devam eden Yunus Nadi (Abalıoğlu), 7 Mayıs 1924 tarihinde Cumhuriyet'i iki ortağı Nebizâde Hamdi ve Zekeriya Sertel ile birlikte -günümüzde Pembe Konak adıyla anılan- eski İttihat ve Terakki Fırkası Genel Merkez binasında kurdu ve gazeteyi yönetmesi için Zekeriya Sertel'i görevlendirdi…İlk sayıda Yunus Nadi'nin sunuşu ve Mustafa Kemal ile yaptığı röportaj vardı.”(**)
AKP iktidarı, Cumhuriyet Gazetesini, Cumhuriyetin temel dayanaklarından biri olduğu için yok etmek istemektedir. Çünkü gerici irticacı güçlere muhalif olan herkesin ve her şeyin susturulması, yok edilmesi gündemdedir
Biz şunu biliyoruz ki geçmişte bu ülkede her olağanüstü durum öncesinde terör azdırılmıştır, azmıştır. Bu terör ortamının hazırladığı, sağladığı siyasal ve toplumsal ortamda Türkiye’yi geri götüren, inanılmaz adımlar atılmıştır. 12 Mart darbesi böyle gelmiştir, 12 Eylül darbesi böyle gelmiştir, arkasından AKP sivil darbe dalgası da böyle gelmektedir. Çarşamba günü görüşülmeye başlanacak olan Anayasa değişikliği, Türkiye’nin siyasal rejimini diktatörlük şeklinde bir din-tarikat-cemaat devletine dönüştürme sonucunu sağlayacaktır.
Bu anayasa değişikliği kabul edildiği andan itibaren Türkiye’de artık hiçbirimiz vatandaş değiliz. Çünkü vatandaş; hakları ve kimliği ve kişiliği, sosyal ve kültürel kimliği her çeşit maddi ve manevi varlığı anayasa ve yasalar tarafından korunan kişi demektir. Bu kişinin mallarına doğrudan el koyamazsınız, mahkeme kararı olmadan, kişinin haklarını ve mesleğini elinden alamazsanız. Vatandaşın malı ve canı, her şeyi devletin ve Anayasanın koruması altındadır.
Ancak AKP artık bunları koruyacak hiçbir hukuksal dayanak bırakmamaktadır.
Padişahlara bile verilmeyen yetkiler Cumhurbaşkanına verilmektedir. Vatandaşın canı da malı da bir kişinin iki dudağının arasındadır. Getirilen rejimde “vatandaş” yok, “kul” vardır. Bunun adı artık Hukuk Devleti değildir.
Bütün bunlara karşı çıkmak zorundayız. Bunları halka anlatmalıyız, herkesin artık her şeyi bırakıp bu meseleyi halka anlatmaya başlaması bir vatan görevi haline gelmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.