BUGÜNKÜ SORUNLARIN SORUMLUSU BEN`İM

Kendimi affedemiyorum! Türkiye Cumhuriyeti’nin ve  ülkemin bu hallere  gelmesinde, karşıdevrimin böyle gürültü çıkaracak bir havaya girmesinde, laikliğin sadece şeriat yasalarını koruyup kollaması anlamında yorumlanmasında benim payım çok.

 

Çok düşkünüm rahatıma. Olur olmaz konularda yorulmak istemem. Biraz da sıradan yurttaşlara yukarılardan bakarım. Bir sorumluluk olasılığı varsa bana yükletilsin istemen. Vazgeçilmez bahanelerimden: İşim çoktur. Sağlığım bozuktur. Konu benim anlamadığım bir konudur. Zaten pek becerikli biri değilimdir. Bu işin başında; falanca; varsa ona hizmet terstir ilkelerime. Ortam uygun değildir. Böyle bir ortamda risk almak enayiliktir vb…

 

Kendime en yakın bulduğum partiye de (el arı düşman körü) üye olmayı kabullenmişsem bir leke ararım yönetimdekilerden. “Her güzelin bir âmânı vardır!”, derler ya bulurum istediğim lekeyi. O andaki yöneticiler örneğin çıkarcıdırlar. Kendilerinden başkalarına yaşam hakkı vermeyecek eylemler içindedirler! Yalakalık yapmaktadırlar lidere. “Parti içi hizipleri eliyorlar.”, diye suçlarım onları. Verdikleri görevi (başarabileceksem bile) yapmak istemem. Çünkü benim çalışmam, benim başarım onların gücüne güç katacaktır, onlara yarayacaktır.

 Geç ev ev, mahalle mahalle, köy köy, ilçe ilçe dolaşıp halkla iç içe, diz dize, göz göze olmayı onları ışıtmayı, demokratik laik, Atatürkçü çağdaş bir Cumhuriyet yurttaşı olmanın genel özelliklerini onlara aşılamayı bile külfet sayarım. Seviye sorunu yaparım böylesi görevleri. Onlara göre hep ayrıcalıklı konumda olmalıyım; beni içlerinden biri olarak değil üstlerinden biri olarak  “algılamalarını isterim halkın.  Ne biçim halkçıysam, ne biçim Cumhuriyetçiysem şu hale bakın!..

 

Seçimlerde bile başarı değildir ülküm. Hep seçimlerden bir gün sonrasını  çağırır türküm!...Ve de:”Başarısız olsa da  şu andaki yönetim benim hizbim geçse üste.”diye düşünürüm.

 

BİR hanımdan bir düğün için duyduğum söz gelir aklıma sık sık: “Çağırsalar da gitmesek, çağırmasalar da küssek!” dermişiz genel olarak. Her acıyı hak ediyoruz böylesine sorumluluktan kaçan, böylesine alıngan bir yurttaşsak. Bir de 2.Adam İsmet İnönü’ nün sözü:”Bir ülkede namus erbabı en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça(çalışkan olmadıkça, atak olmadıkça) o ülkede gelişmeden, uygarlaşmadan söz edilemez!” Hep bir başkası yapar nasıl olsa, havasıyla dolmuyor havuzlar. Ev sahibini bastırıyor yavuz hırsızlar!

 

Unutmayalım 96.yılını kutladığımız cumhuriyetimiz için karınca kararınca herkesin alacağı sorumluluklar ve de herkesin yapacağı şeyler var… Biliyorum ama kolay değişmiyor çıkarcı huylar…

 

Tüm yurttaşlarımızca, bu bizi karamsarlığa iten sorunlar ciddiyetle ele alınır, sorumluluklar yüklenilirse, bu eşsiz ülkemizde daha nice 96’ncı yıllarda büyük heyecanlarla kutlanır bu ulusal bayramlar.

 

Başta adını taşımaktan onur duyduğumuz ATATÜRK olmak üzere bu günleri bırakan , bizleri esaretten özgürlüğe, kulluktan yurttaşlığa yükselten tüm gazi ve şehitlerimize, GAZİPAŞA ilçesi olarak binlerce minnet, şükran ve saygılar!..

 

NOT: Bu Konuşma, Gazipaşa Belediyesi'nin Cumhuriyet Bayramı Kutlama Gecesi’nde yapılmıştır. Bayramımız kutlu olsun!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tayyar ÜNAL Arşivi

ANILARIMIZDA KALAN SÖZCÜKLER (1)

07 Ağustos 2020 Cuma 09:05

Akça dumanım

29 Temmuz 2020 Çarşamba 19:49

BASIN YAYINDAKİ DİL KAZALARI

05 Temmuz 2020 Pazar 20:09

BABALARIN MUTLULUĞU

11 Haziran 2020 Perşembe 15:56

NAZIM HİKMET RAN VE BİZİM GARİBAN

29 Mayıs 2020 Cuma 16:33

BOZKIR’DAYDIM

20 Mayıs 2020 Çarşamba 11:54

19 SAYISI VE ATATÜRK (*)

15 Mayıs 2020 Cuma 17:29

ANALAR GÜNÜ’NDE ANAMA MEKTUP

10 Mayıs 2020 Pazar 11:19

HUZUR ÜSTÜNE

01 Mayıs 2020 Cuma 18:56

ULUSAL EGEMENLİK YA DA KÖY ENSTİTÜLERİ

13 Nisan 2020 Pazartesi 16:29