
İbrahim Uysal
Bu Kere, "BİZİM OĞLANLAR" Başarmasın!..
Sana küsüm Nazım Baba, hem de bu "Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı"nda. Bana ne demiştin hani:
-- "Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz..." demiştin.
--Küsüm sana Nazım Baba, beni kandırdın. Hem de bu bayram
gününde de. Söylediklerinden, sadece "güneşli günler" kısmı doğru
çıktı. "Güzel günler" mi? Bir hayal.
--Bir kaç gün öncesinde Antalya'ya bütün dünyanın çocukları
gelmişlerdi. Antalya sokaklarında gördüm onları, Antalyalı ev sahibi çocuklar
ile yan yana.
--Ceyhun Atıf Kansu'nun, bir Köy Öğretmeni Şefik Sınıg
için yazdığı dizeler gibiydi Antalya.
--"Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara. " sözünü dinlemişler
de gelmişler gibilerdi.
--Bu gün bayram, ben de Barış Manço'nun sözünü dinledim.
Hani: "Bugün bayram
Erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri
Üzmeyelim bugün annemizi" diyordu ya. Ben de sözünü
dinledim ve tüm dediklerini yaptım. Önce:
--Ankara'da, Askerlerin yoğun oturduğu, Milliyetçi-Muhafazakar
Semtlerinden birinin İlk Okulunda ki bir töreni izledim. Yukarıda Allah var,
Öğretmenler hala muhteşemdi. Ama programın yukarılardan gelen talimatlar
doğrultusunda hazırlandığı konuşuluyordu, tanımadığım bazı veliler arasında.
--Program İstiklal Marşı ile başladı. Öğrenci
konuşmalarından sonra "Onuncu Yıl Marşı" çalındı ve görevli
öğrenciler gösterilerini sundu. Bir kaç veli dışında çıt yok meydandan.
--Talimatlar gereği, düğün ve cengilerin popüler
kültürünün şarkı ve türküleri ile oyunlar.
--İçim "cızzzzzz etti!.."
Öğleden sonra, Çankaya sınırları içinde ama, eh işte
demokrat-muhafazakar Yurttaşların yoğun oturduğu ama özel-paralı öğrencileri
olan bir Avrupa Kökenli bir Özel Kolej'in kapalı salon törenini izledim.
--Her şeyi ile çağdaş, Atatürkçü Eğitimin ve yurttaşlık
sorumluluğunun gereği ile muhteşem bir program hazırlanmıştı. Hoş açılış, saygı
duruşu ve İstiklal Marşı Başlasa da, orada "onuncu yıl marşı"
çalınmamıştı ama velilerin hemen hemen hepsi birden "Onuncu Yıl Marşı"nı
söylediler.
--Ne enteresandı!..
--Akşamüstü ANITKABİR. Her zamanki gibi yine çok
kalabalıktı ama öncelere oranla biraz azdı.
--Yine de yaşlılar, sakat arabaları ile türbanlı,
başörtülü, başı açık-kapalı binlerce insan çocukları ile akın ediyorlardı.
--Ve haberler!..
--Tarihi anımsar isen, 1900'lü yıllar. Sonra, 12 Eylül
Öncesi saçma sapan çatışmalar derken, meğer Amerikalı Amcaların "Our Boy's
did it" dedikleri "onların Oğlanları/Çocuklarının başardıkları, bizim
ceremesini çektiğimiz günler. Sonra da:
--Haberlere bakınca da aklıma Orhan Veli geldi, alıp
başımı gitmek varken, neden geldim ki yine Ankara'ya demeden de edemedim.
--"Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra. " Demek ki bugün de
böyle!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.