BİR TATLI HUZUR…

 2009 yılının Ağustos ayının sıcak bir günü yolumuz İzmir’e düştü.

Yakın dostlarımızdan biri o gün bizi serin bir yere götüreceğini söyleyerek Tire’nin yakınında yeşil tepelere doğru sürükledi…

Yukarılara çıktıkça kestane ağaçları, asırlık çınarlar, defne ağaçları arasından, kına kına çiçekleri, sardunyalar, ortancalar, fesleğen kokuları içinde Kaplan Köyünün bir bağ lokantasına götürdü.

Tepeden, yeşillikler içinden ovanın şahane manzarasıyla ve ılık havanın güzelliğiyle büyülenmiş bir halde lokantaya oturduk. Neler yoktu ki… Tire kebabı, keşkek, taratorlu taze kabak, pazı, sirken otu salatası (haşlama), lalengil, ince dilinmiş patlıcanlı puf böreği, kabak çiçeği dolması ve üzerine tatlı olarak karadutlu lor (çay ile birlikte) getirildi…

Ahşap tavandan ipe dizilmiş kurutulmuş kırmızıbiberler, su kabakları, nane kekik, gelin süpürgesi (gelinlerin çeyizine koyuyorlar), kuru bamya, sarımsak hevenkleri sarkıyor.

Lokantanın duvarları, içinde bulunduğumuz bütün güzelliklerden daha güzel!

Çünkü duvarlardan en uzun olanı Mustafa Kemal Atatürk’e özgülenmiş; O’nun resimleri, özdeyişleri ve yanında Tire Kaymakamı Vural Demirtaş’ın da bir yazısı var:

“Atatürk halkına hiç yalan söylememiştir, halkını kandırmamıştır. Manda ve himayeyi reddetmiştir. Kalkınma konusunda hiçbir yerden reçete almamıştır. Memleket toprağının her karışının hakkını vermiştir.

O, bir kurtuluş ve yükselme sembolü olarak kalbimizde sonsuza kadar yaşayacaktır”…

Yurdumun bu ücra köşesinde, Mustafa Kemal Atatürk’e ayrılmış duvarı görünce “kimse bu sevgiyi halkın yüreğinden sökemez” diye düşündüm. Ancak son zamanlarda ulusal bayramların engellendiği, Atatürk isminin silinmesi için adını taşıyan okulun Vali Konağı yapıldığını, stadyumların yıkıldığını, İlkokullardan andımızın kaldırıldığını, Türk sözcüğünün Anayasadan çıkarılmak istendiğini gördükçe bu sevginin kerpetenle halkın ciğerinden sökülmekte olduğunu düşünüyorum.

Bu gezinin notlarının arasında; Prof.Dr.Süheyl Batum’un 16.07.2009 tarihli yazısını keserek sakladığımı görüyorum. Bugün aynı konuların gündeme getirilmesi nedeniyle “Sizinki de soru mu yani?” başlıklı yazıdan küçük bir alıntıyla bitiriyorum yazımı:

“…İktidar tamamen kendi istediği gibi bir anayasa yaptığı zaman, onlar buna “sivil anayasa” adını vereceklerdi. Siz böyle bir anayasaya karşı çıkınca, “sivil anayasaya karşı çıkıyor” diyeceklerdi. “Hukuk kurallarına uymaktan” söz edince, size “onlar usul, önemli olan amaç” diyecekti ya da “Ergenekoncu”, iktidarı eleştirince “darbeci” diyeceklerdi. Van Rektörü olayında olduğu gibi, birileri tutuklanınca “ne var, rektörler tutuklanmaz mı?” diye soracaklardı. Bu arada bol bol “işte dokunulmazlara dokunuluyor” yalanını pompalayacaklardı. Bir olayın, bir belgenin doğru kabul edilmesi, insanların bu belgeye dayanarak gözaltına alınması hatta tutuklanması için “şu gazete yazdı ya” demeyi yeterli sayacaklardı. “Venedik diyor ki” türünde saçmalıklar uyduracaklardı. “Biz askeri yargıya güvenmiyoruz, sivil yargı istiyoruz” diyeceklerdi, arkasından sivil yargı, hem de 3 kişilik heyet tahliye kararı verince, “ona da güvenmiyoruz” diyeceklerdi. Pekiyi “siz sadece sizin istediğiniz gibi karar verenlere mi güveniyorsunuz” diye sorunca da, hemen şikâyet edeceklerdi, “bakın bakın bu da Ergenekoncu” diye. Bu arada dediğim gibi, hukuktan söz edenlere “aman o usul” diyeceklerdi. Ya da demokratik hiçbir ülkede böyle yasa çıkarılamayacağını ve Anayasa’ya kesinlikle aykırı olduğunu söyleyenlere de “sizi gibi 367’ciler” ya da “amacın ulviliğine bakın”. Böyle diyeceklerdi… Amaçları doğrultusunda…”

          Şimdi de “sivil anayasa” diye tutturdular…

          13 yıldır 1980 darbesinin eseri olan kurumları kaldırmadıkları gibi o tarihten sonra kabul edilen üç yüze yakın kanunu da kaldırmadılar, bunlardan iktidar olarak tepe tepe yararlandılar. Oysa TC Anayasası 117 maddedir. Bunların 111’i yani %94’ü sivil yönetim  (TBMM) tarafından değiştirilmesine rağmen hâlâ “Askeri Anayasa(!)” olduğunu ileri sürüyorlar…

          Bunların bahane olduğunu dünya âlem biliyor. Gerçek şudur ki iktidar ve Recep Tayyip Erdoğan “Hitler Anayasası” yapmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı bunu açıkça kendisi söyledi.

          Tek başına çoğunluğunu kaybetmemek için insan kanıyla siyaset yapan bir iktidarın varlığı; ülkemizin güzelliklerini “bir tatlı huzur” ile yaşamamızı engelliyor…

         

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürkut Acar Arşivi

Yurttaşı enayi yerine koymak

28 Nisan 2021 Çarşamba 19:37

Bu sefer kaçıncı?

26 Nisan 2021 Pazartesi 06:30

Amirallere zulüm

13 Nisan 2021 Salı 06:48

Güvenlik soruşturması

05 Nisan 2021 Pazartesi 06:38

Papalagi

31 Mart 2021 Çarşamba 06:30

Örsan Öymen'e açık mektup!

19 Mart 2021 Cuma 06:38

Bu kaçıncı?

01 Mart 2021 Pazartesi 06:39

AKP'den sonra da Türkiye var olacak

15 Şubat 2021 Pazartesi 06:35