
İbrahim Akkaya
Artık bilimsel fişleneceğiz !
‘Acaba izleniyor muyum, dinleniyor muyum, fişleniyor muyum ?’
Herkeste bu kaygı var..
Öylesine endişeli bir süreçten geçiyoruz ki, telefonla konuşmaktan, ülkenin ve kentin sorunlarıyla ilgili yorum yapmaktan bile korkar ürker olduk.
İzleme, dinleme ve fişleme konusu öylesine abartıldı ki, insanların yatak odalarına bile girildi.
Özel hayat diye bir kavram neredeyse kalmadı.
Hal böyle olunca da bireylerin ruh sağlığı bozuldu.
Komplo teorileri üretilmeye başlandı.
Çevremizdeki kimi kişilere ajan, provokatör gözüyle bile bakmaya başladık.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en çalışkan üyeleri arasında bulunan CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, kahvelere kamera takılması konusunu Meclis’e taşıdı.
İşletmecilere en kısa sürede kahvelere kamera takılması için tebligat yapıldığını vurgulayan Acar, bu işin hem esnafa yük getireceğini, hem de özel yaşama müdahale yolunu açacağını söylüyor ki, yerden göğe kadar haklı.
Gürkut Acar, “Ceza bakışıyla kahvelerin izlenmesi ve gözlenmesi kabul edilemez” diyor.
Kahvelere kamera takılması konusundaki eleştirilere verilen yanıt da belli :
“Güvenlik, vatandaşın huzurunun bozulmasının önüne geçmek”
Vatandaşı fişlemenin yeni bir yöntemi de bu kamera konusu..
Antalya’ya mobese adı verilen güvenlik kameralarının takılması ve sayılarının artırılması aşamasında da yoğun tartışmalar olmuştu.
Elbette kentin ve bireylerinin huzuru ve güvenliği önemli..
Ancak her konuda olduğu gibi bu güvenlik kamera konusu da abartıldı, giderek de endişe verici bir boyuta ulaşmaya başladı.
Aslında hedef belli..
Herkesi fişlemek, kişinin hak ve özgürlüklerini hiçe sayarak özel yaşamını bile kayıt altına almak..
Fişleme konusunda çok değişik yöntemlerin uygulandığı ve devreye sokulan her yönteme bir kılıf bulunduğu bir süreci yaşıyoruz.
Fişleme modasına kısa adı TÜBİTAK olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’da katıldı..
TÜBİTAK projesiyle 23 milyon kişinin sosyo-ekonomik verileri kayıt altına alındı.
AKP, 11 yıldır sektör haline getirdiği yardımların ekonomik boyutuyla başa çıkamayınca yeni formüller geliştirmeye başladı.
TÜBİTAK altyapısı ile geliştirilen ve mükerrer yardımları önlemeyi hedefleyen Bütünleşik Sosyal Yardım Hizmetleri Projesi’ne belediyeler ve sivil toplum kuruluşları da eklenecek. Böylece kişinin yaşamını tamamen yardımlarla sürdürmesinin önüne geçilecek.
Sisteme bugüne kadar tam 6.3 milyon hane ve 23 milyon kişinin tüm sosyo-ekonomik verileri ve diğer kurumlardan aldığı yardım ve ödeme bilgileri eklendi.
Bu konuda yapılan geniş çaplı bir araştırma, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2012 yılında dağıtılan devlet yardımlarına ilişkin raporu, yardımların artık bir sektör haline geldiğini ortaya koymuştu.
Araştırmada“yardımla ayakta duran” kişi sayısının 6 milyon 370 bin kişiye ulaştığı, aşevlerindeki kuyruklara 1 yılda 14 bin yeni kişinin eklendiği ve tüm yardımların 1 yıllık maliyetinin 19.5 milyar TL’ye ulaştığı vurgulanmıştı.
Bugüne dek 6.3 milyon hane ve bu hanelerde yaşayan 23 milyon kişinin tüm sosyo-ekonomik verilerinin ve diğer kurumlardan aldığı yardım ve ödeme bilgilerinin tutulduğu “yoksulluk envanteri” daha da geliştirilecek ve her ilde bir temsilcisi olacak.
Proje ile hane bazlı olarak kişilerin tüm sosyo-ekonomik verileri, sosyal inceleme raporları ve aldıkları yardımlar elektronik ortamda tutuluyor.
Görüldüğü gibi kuruluş amacı bilimsel ve teknik araştırmalar yapmak olan TÜBİTAK, 11 yıldır süren fişleme operasyonunda aktif görev alıyor.
Devletin kurumlarının ne hale getirildiği ve hangi amaçlara hizmet ettiğinin en somut belgelerinden birisi TÜBİTAK projesi..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.