
Gürkut Acar
ALİ AYAN’I UĞURLADIK…
22 yıl iktidara gelememiş CHP’yi; yeni gelişmekte olan ve devlet
desteğiyle ayakta kalmaya çalışan zenginler sınıfı terk etmişti. İşçiler,
yoksul köylüler ve çok az sayıda esnaf ve aydınların bir kısmı kalmıştı.
Antalya’da partiyi ayakta tutan kişilerden biri de Dokuma Fabrikasında işçi-sendikacı
Ali Ayan’dı. CHP Merkez İlçe Başkanı Dokuma Fabrikasında işçi Hüseyin Kızıl ve
daha sonra da Ali Ayan oldu.
Ali
Ayan; Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) belediye meclis üyeliği, encümen üyeliği,
merkez ilçe başkanlığı ve 1980’de il başkanlığı görevlerinde bulundu. Bir dönem
TEKSİF Sendikası Antalya Şube Başkanlığı yaptı. Ahmet İsvan gibi o da İşçilerin Bayramı olan 1
Mayıs’ta hakka yürüdü. Seksen yaşındaydı. CHP Merkez İlçe Başkanıyken Özgür
Gazetesi’ni çıkaran Ali Ayan’ı önceki gün, Burdur/Bucak’ta sonsuzluğa
uğurladık.
Öldüğünü
öğrenince içim cız etti. Tam kırk beş yıllık dostumuzu kaybetmiştik.
Milletvekili olduğumda hastaydı. Ziyaretine gittiğimde öylesine memnun oldu ki
ağlayacak gibi duygulandım. Onunla ilgili anılarımdan birkaçını sunuyorum.
1972
yılında CHP’ye kaydımı yaptırdım. Çünkü CHP; 12 Mart Faşizmine karşı tavır
koymaktaydı. 1974 yılında, CHP Antalya Merkez İlçe Başkanlığına adaylığımı
koydum. Oysa ben ve arkadaşlarım, kendi mahallemizden delege bile
seçilememiştik. Adaylığımı koyduğumda; Ali Ayan bana: “Gürkut Acar, senin
siyasete yeteneğin var. Gelecekte önemli yerin olacak. Bu seçimi kaybedeceksin.
Aday olma daha sonra seni düşünürüz” dedi.
Ben
de “bir kez bunu ilan ettik, geri dönemeyiz. Tek oy almasam bile aday olacağım”
dedim. Gerçekten de seçimi kaybettik ama sıfır delege ile girdiğimiz kongreden,
toplam oyun yüzde otuzunu alarak çıktık. Ali Ayan Benim siyasete girmeme her
zaman olumlu baktı ve teşvik edici oldu.
1976
yılında CHP İl Başkanı seçildiğimde, Ali Ayan da Antalya Merkez İlçe
Başkanıydı. O zamanlar CHP Antalya İl Binası, Cumhuriyet Meydanında, Atatürk
yontusunun yakınında, iki katlı bahçeli bir yapıydı. Alt katta giriş ve küçük
bir bahçe ile çay ocağı, üst katta aynı sofaya bakan iki büyük odadan
oluşmuştu. Muhaliflerimiz bizi şikâyet etmişlerdi. Genel Merkezden gelen bir
araştırmacı, İl Başkanlığı odasında ifade alıyordu. Biz de karşıdaki Merkez
İlçe odasında konuşuyorduk. İçeriye kara kuru, ince uzun, kemikli bir genç
girdi. Bana dönerek “Burada bir haftadır sizinle görüşmek için bekliyorum,
yüzümüze bakmıyorsunuz” dedi. Ben de “Seni daha önce hiç görmedim” dedim.
“Tabii siz bizim gibi partilileri görmezsiniz, biz kimiz ki?..” dedi. Genç adamın
belki de bizim gençlik kollarında çalışmış olabileceğini düşündüm, mahcup
oldum. Bu sırada Ali Ayan imdadıma yetişti. Önce kapıyı kapattırıp, genci içeri
aldı. Sonra da “Sen daha bir hafta önce Tefenni’den buraya iş aramaya gelmedin
mi? Senin daha önce CHP ile hiçbir ilgin olmadığını çok iyi biliyorum!” deyince
genç adamın kapıyı açarak koşar adımlarla dışarı kaçtı…Ali Ayan’ın beni haksız
bir suçlamadan beni kurtarmasını unutamam…
12
Eylül 1980 darbesinin ayak sesleri geliyordu. Parti yönetimi ve Genel Başkan
Bülent Ecevit; yaygın terör olaylarına tanı koyamamıştı. Terörün kaynağının ABD
ve CİA olduğunu saptayamamış; parti içinde “aşırı solcu” avına çıkmıştı (!).
Deniz Baykal önderliğindeki muhalefetten bıkmış usanmış ve bu bahane ile
kendisine muhalif İl Yönetimlerini görevden almaya başlamıştı. 1980 Temmuz
ayında da bizi görevden aldı. Benim yerime Ali Ayan’ı İl Başkanı olarak
görevlendirdiler.
Ali
Ayan, CHP darbeci Generaller tarafından kapatılıncaya kadar İl Başkanı olarak
görev yaptı. Partinin onurunu korudu. Yaşamı boyunca CHP’ye bağlı kaldı.
Gittikçe
artıyor yalnızlığımız…
Yahya
Kemal Beyatlı’nın “Rindlerin Ölümü” şiirinden esinlenerek diyorum ki;
“Ölüm
asude bir bahar ülkesidir dosta…”
Işıklar
içinde uyu Ali Ayan usta…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.