
İbrahim Akkaya
3 maymunu oynamak!
Son derece kritik bir süreçten geçiyoruz.
Ülkede ve Antalya’da anormal değişimler oluyor.
Kimi çevreler itiraz etse bile devletin tüm kurumlarında tamamlanma noktasına gelen dizayn etme çalışmaları olanca hızıyla devam ediyor.
İşte böylesine bir ortamda Eğitim-İş Antalya Şube Başkanı Mehmet Balık’ın da söylediği gibi kafamızı deve kuşu misali kuma sokup, üç maymunu oynamaya devam ediyoruz.
Gerçek şu ki vatandaş ürkek ve tedirgin.
Çünkü korku imparatorluğu ülkenin her yanı gibi Antalya’yı etkisi altına almış durumda.
Kimse düşüncesini söyleme, paylaşma cesaretini gösteremiyor.
Sessiz çoğunluk yaşananları sadece izlemekle yetiniyor.
Halkın sesi olması gereken kurumlar ise kabuğuna çekilmiş durumda.
Herkes gölgesinden korkar oldu.
Böylesi süreçlerde ortaya çıkması, sesini duyurması, halkın hislerine tercüman olması gerekenler ise’ bana dokunmayan yılan’ anlayışını sürdürmeyi marifet sanıyor.
Antalya, sivil toplum örgütleri açısından aslında şanslı bir kent.
Çok değil birkaç ay öncesine kadar ‘eylemler kenti’ olarak bilinen Antalya, artık suskun, çaresiz, umutsuz bir kent konumuna gelmeye başladı.
Antalya ve ülkenin sorunlarına duyarlı davranan, yanlışlara karşı çıkan, gerçekleri kamuoyu ile paylaşan, gerektiğinde eylem yapan sivil toplum örgütleri de bir kenara çekilip, gelişmeleri izlemekle yetinmeye başladılar.
Toplumda kanaat öndeki konumunda olan kişi ve kuruluşlar da susmayı tercih ediyor.
Sendikalar başta olmak üzere meslek örgütleri heyecanını yitirmiş halde.
Antalya’nın ve ülkenin sorunlarına duyarlı, tepki gösteren, protesto eylemleri düzenleyenlere destek verenlerin sayısı her geçen gün azalmaya başladı.
Siyasi partilerin suskunluğu ise toplumda umutsuzluk rüzgarlarının daha çok esmesine neden oluyor.
Bir yandan kentin ve ülkenin kaynakları paylaşılıyor.
Diğer yandan ülkenin kaderini değiştirecek sözde sivil anayasa çalışmaları yapılıyor.
‘Uzlaşma’ adı verilen süreçle de bu ülkenin sahiplerinden gizlenen pazarlıklar sürdürülüyor.
Tüm bunlar olurken, halkın gözü kulağı olarak bilinen basın ve yayın organları da yaşananlara kayıtsız kalmanın ötesinde bulvar gazeteciliği ilkesini benimseyerek, her şeyi toz pembe göstermenin gayreti içine giriyorlar.
Tüm bunlar yaşanırken kendilerine bel bağlanan, halka gerçekleri anlatması asıl görevi olan, rejimin teminatı görünen kurum ve kuruluşlar ile onların yönetim kademesindekiler 3 maymunu oynamaya devam ediyorlar.
Sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, meslek odaları ve kanaat önderleri seyirci kalmaya devam edince de toplumda bir karamsarlık, gelecek korkusu hakim olmaya başlıyor.
Toplumun moral değerleri hızla yok olmaya, üzerine titrediğimiz, değil kaldırılmasına, tartışılmasına bile tahammül gösteremeyeceğimiz kimi değerler ayaklar altına alınıyor.
İnanılmaz uygulamalar yapılmıyor Antalya’da ve Türkiye’de
Kimi kurum ve kuruluşlar itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Değişik yöntem ve operasyonlarla toplumun moral gücü yıpratılmaya, halk psikolojik açıdan etkilenmeye çaba gösteriliyor.
Kantarın topu iyice kaçtı.
En güvendiğimiz kurumları hızla kaybetmeye başladık.
Gidişat hiç de iyi değil.
Yarın neler olacağını kimse kestiremiyor.
Antalya ve Türkiye üzerinde oynanan ya da oynanmak istenen oyunların ne olduğunu bilen yok.
Birileri kurguluyor, birileri uyguluyor.
Halkın ve sivil toplumun gücünü hiçe sayan son derece tehlikeli bir senaryo sahneye konuyor.
Oyunun finalinin nasıl sonuçlanacağını kestirmek de çok ama çok güç.
3 maymunu oynayanlar yarın ülke yangın yerine dönerse vatandaşı yüzüne nasıl bakacak ?
Sahte kahramanlar bu vebalin altında nasıl kalkacak ?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.