Okuduğum bir kitapta post modern zamanlar için edilen şöyle bir cümle vardı: “Ortalığı b.k götürüyordur ama bunun suçlusu kimse değildir!”

Nasıl olur böyle bir şey? 

Olur işte… 

Herkes bir başkasını suçladı mı, fiilin sonucu ortadan kalkmaz ama, önce suçlu, sonra da suç görünmez olur…

Antalya Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin altmış yıldan beri, ilki 12 Eylül darbe döneminde olmak üzere, ikinci defa gerçekleşmemesi, tam da böyle bir şey… 

Yetmişli yıllarda bir lise öğrencisiyken, Sanat Okulu bahçesinden eski belediye binasına kadar süren festival kortejlerinde bir Romalı asker kılığında yürümüş, festivale katılan ekiplere mihmandarlık yapmış, festival çarşılarından cep harçlığı ile zincirli çakılar almış, lunaparklarında salıncaklara binmiş, üstü açık klasik otomobillerden el sallayan ünlü oyuncuları beyaz perde dışında görmenin heyecanını yaşamış, kitaplarını okumaya gayret ettiği kerli ferli yazarları Kültür Sineması salonunda dinlemiş olan biri olarak nasıl üzülmem, sıradan her Antalyalı gibi, Altın Portakal festivalinin 2023 yılındaki etkinliğinin iptaline!

Kimi suçlayayım? Suçlu yok ki! Benzeri her toplumsal rezalette olduğu gibi olayla ilişkisi olan herkesin işaret parmağı bir başkasını gösteriyor… 

Jüri suçlu olabilir mi? Kim onları bir adım geri atıp otuz adım ileri atmamakla suçlayabilir? Kavga başlar başlamaz öldürücü silahı neden çektin, bu kavga cinayetle sonuçlanmayabilirdi diyerek yapımcıları mı sorgulayalım? Hem silahı ilk onlar mı çekti? Ya genel yönetmen? Böylesi uluslararası bir yarışmaya siyasi bir müdahale olabileceği aklına gelir mi bir festival yöneticisinin; bu çağda, bu ülkede, bu kusursuz işleyen demokratik düzende üstelik! Başkan’a gelince… Eh, canım bir belediye başkanının işi midir şehrin 60 yıllık festivalinin paydaşları tarafından bir postmodern imha nesnesi haline getirilmesini önlemek? İşi ihale eder, görevlendirmelerini yapar, etkinlik sırasında yapacağı konuşmaları aklından geçirerek işine gücüne bakar… Ha, olmadı cenazeyi kaldırır… Cenaze kaldırmak nasılsa belediyelerin işidir…  Bakanlık mı dediniz? Ne yapsındı yahu! Dünyanın parasını vererek desteklediği bir etkinliği yönetenler hassasiyetlerini anlamadı diyelim, ricalarını da anlamazdan gelirlerse, sessiz mi kalacaktı? Görsünlerdi bakalım şimdi, Hanya’yı Konya’yı! Şu ünlü belgeseli yapanla yönetene gelince… Yani onlar mı çekseydi kısacık filmlerini festivalden de geride kalanlar uzun uzun, rahat rahat yarışsaydı?

Falan, filan… 

İçinde bulunduğumuz şu duruma bakın! 

Suçlu arama telaşı, kendini temize çıkarma kibri derken, bir kentin kimliği ile özdeşleşmiş, tarihinde yer etmiş olmakla kalmayıp, ulusal sinema endüstrisi ve sanatı için kesintisiz destek platformu olmuş bir etkinlik, fiilen gerçekleşemez hale geliyor. 

İşin acı tarafı, bu sırada kentin konseyleri, vakıfları, dernekleri, siyasal parti örgütleri, ilçe belediye başkanları, valileri, kültür ve turizm müdürleri dahil olmak üzere kimse etkinliğin gerçekleşmesi için sorumluk almaya ve bedel ödemeye yanaşmıyor. 

60 yıldır, darbe dönemi istisnası dışında kesintisiz süren bir festivalin bu yılını, yaralı da olsa kurtarmak için, olayla ilgili ve olaya ilgi duyan herkesin ‘mümkün olan en iyiyi yapmak’ için çaba gösterip gerekirse fedakârlık yapması gerekmez miydi?

Diğerlerini az çok tanıyoruz, bu yüzden sinemacılara hüzünle bir daha soruyorum: İptalden önceki herhangi bir aşamada ‘ya herru ya merru’ dışında bir sorumluluk üslenemez, bir ‘bedel’ ödeyemez miydiniz; şu, festivalin yapılamaması bedeli yanında çok daha az can yakan bir bedel? 

Ama galiba yanılıyorum:

Bu organizasyonda asıl sorumluluk sahibi olan Belediye Başkanı ve/veya yöneticilerinden, bu festivalin organizasyonunu ücreti mukabili üstlenen genel yönetmen ve/veya sorumlu ekibinden, bu organizasyonu desteklediği kadar vesayeti altına aldığı da rivayet edilen Bakanlık ve/veya ilgili bürokratlarından, bu festivale yollanmış kısalı uzunlu filmlerin yapımcılarından, bu festivalde ön seçici, son seçici gibi görev alanlardan, yarışan filmleri sıralayacak jüri başkanı ve/veya üyelerinden olmayan biz Antalyalı ve Türkiyeli sinemaseverler, biz yurttaşlar; suçluyuz, özür dileriz. Bedeli de ödüyoruz... 

Böyle diyelim de hiç değilse kim vurduya gitmemiş olsun bu yıl, bu festival!