Demokrasimizin en belirgin eksikliklerinden birisi gerektiğinde istifa etme erdeminin yerine getirilmemesidir.

Gerçekten demokratik ülkelerde istifa bazen zorunlu hale gelir.

Ancak bu zorunluluk kişinin bir konuda hatalı veya kusurlu olmasını da gerektirmez.

Belli bir göreve veya makama seçilenler, kendi sorumluluk alanı içerisinde meydana gelen bir olumsuzluk nedeni ile kamuoyunu rahatlatmak, hakkında yapılacak bir soruşturmada soruşturma makamını rahatlatmak adına görevlerinden istifa etmelidir.

Bu husus, istifaya konu eylem, aynı zamanda yasalarda bir suç veya görevden ayrılmayı gerektirenler dışında herhangi bir yasada düzenlenmemiştir.

Konu tamamen etik ve kamu vicdanı ile ilgilidir.

En yakın tarihlerde yaşanan 17 Aralık soruşturmaları başta olmak üzere, Soma’ da meydana gelen ölümler sonucu sorumluların ve ölüme sebebiyet veren emniyet mensuplarının eylemlerinden dolayı müdürlerinin, Afyon’ da meydana gelen silah deposu patlamaları sonucu ölen onlarca vatan evladının sorumlularının, Uludere olaylarının sorumlularının bağlı bulunduğu siyasi sorumluların istifası beklenmiştir.

Ancak; hiçbirisinin istifası söz konusu olmadığı gibi, kendileri bu olaylarda kusur ve sorumluluklarının olmadığını savunmaktadırlar.

Oysa, bu tür olaylar sonucu istifa için kusurlu olma gerekmez.

Tıpkı BK:65 ve devamı maddelerde düzenlenen kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi.

BK:65 ve devamı maddelerde araç sahibinin, inşaat sahibinin, hayvan sahibinin, istihdam edenin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur.

Sırf pozisyonu ve sahip olduğu konum gereği bu kişiler kusursuz sorumludurlar.

Bir başka deyişle, benim kusurum yok, istihdam ettiğim kişinin, aracımı kullanan kişinin, sahip olduğum hayvanın 3.şahıslara verdiği zarardan ben sorumlu değilim… diyemez.

Siyasilerde özellikle Soma’ da olduğu gibi.

 

Ölüm madencinin kaderidir..

Bu işin fıtratında ölüm vardır..

Sorumlular tespit edilip, gerekli cezalar en şiddetli biçimde verilecektir.

Allah rahmet eylesin..

Ölenlere rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum..

 

Diyerek kamuoyunu ve kamu vicdanını rahatlatamazlar.

Yapmaları gereken, sırf bulundukları siyasi görev pozisyonlarından dolayı istifa etmeleridir.

İşin bu tarafından baktığımızda, istifa etmesi gerekenlerin maalesef bu müesseseyi kullanmadıkları görülür.

 

İstifanın ikinci yüzüne gelince;

 

Adından da anlaşılacağı üzere, istifanın iki yüzlüleri belli bir siyasi partiden bir göreve seçildikten kısa bir süre sonra istifa edip, seçimde kıyasıya mücadele ettikleri ve propaganda döneminde hakkında söylemedik kötü söz bırakmadıkları karşı partiye geçmekte; siyasi ahlak açısından bir sakınca görmezler.

Antalya Büyükşehir Meclisine seçilen bir üyenin seçimin üzerinden henüz 1,5 ay geçtikten sonra, Büyükşehir Meclisinde oluşan 53-50 muhalefet üstünlüğü karşısında, iktidar partisinin bu sayıyı eşitlemek için transfer yapacağı söylentilerinin en yoğun olduğu bir zamanda, muhalefet partisinden istifa ederek,  iktidar partisine geçmesi istifanın bu durumda da ne denli gayri ahlaki değerlendirildiğini ortaya koymakta.

Adı geçen meclis üyesi istifa ile kalmayıp, seçildiği partisini kötüleyerek, iktidar partisine methiye düzerek ahlaki boyutun ne noktaya geldiğini bizlere en veciz şekilde göstermiştir.

Haklı gerekçelerimle partiden istifa etmeden, meclis üyeliğinden istifa eden biri olarak, bu eleştiriyi yapma hakkını kendimde görüyorum.

Antalya Büyükşehir Belediyesi Meclisinde, iktidarın sandalye sayısını muhalefet ile dengelemek ve hatta arttırmak için yeni istifa söylentileri karşısında bu görüşleri paylaşmak gerekiyor.

İstifanın her iki yönü ile demokrasiye, etiğe ve ahlaka uygun kullanılmadığı bugünlerde söyleyebileceğim söz;

Kendileri şartları oluştuğunda istifa erdemini gösteremeyenlerin, kendi menfaatleri söz konusu olunca, başkalarının istifalarını sağlamaya yönelik tavır ve davranışlarını şiddetle kınıyorum.

Saygılarımla...