Her anı kitabı bize bir ömür katar. Sami Karaören’in başarı ve yaşam öyküsünü okuyunca bir ömür daha yaşamış gibi oldum. Özellikle Osmanlı İmparatorluğunun batmasına karşın Mustafa Kemal Atatürk ve sonrasındaki kuşağın ne kadar iyi yetişmiş, insani değerleri yüksek, dostluk ve sevgiyle dolu olduklarını anladım.

Otuz iki yıl Cumhuriyet Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü olarak çalışmış, Türk Dil Kurumu’nun on altı yıl yönetiminde bulunmuş, Cumhuriyetin bir sonraki kuşağından Orhan Veli, Melih Cevdet Anday, Oktay Rifat, Cahit Külebi, Peyami Safa, Yahya Kemal, Vâlâ Nureddin, Halim Şefik, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ahmet Muhip Dıranas gibi bizim kuşağın idolü olan yazarlarla, aydınlarla yaşamış Sami Karaören…

Birçoğunu hiç görmediğimiz, tanışmadığımız halde yazdıklarıyla, bıraktıklarıyla hepsini çok sevdik. Bu kitapta onların sıcacık yaşamlarını buldum.

P.ŞükranSabanuç, Mukadder Özgeç ve Ömer Özgeç birlikte hazırlamışlar bu güzel anı kitabını…Rahat okunan, fotoğraflarla süslü, her biri diğerinden kıymetli insanlarla birlikte yaşadıklarını okudukça gerçekten “güzel günlermiş” diyorsunuz. Hepsinin sağlıklı gençlik yıllarında olduğu gibi sonraki yıllarda da eksilmeyen coşkuya, umuda, sevgiye hayran oldum.

Sanatın, yazın dünyamızın, gazeteciliğin güzel günlerini evinizde, bir tabak etli kuru fasulyeyi kaşıklarken, bir akşamüstü Antalya’da Beydağlarına karşı bir bardak çayı içerken duyduğunuz dinginlikten aldığınız tat gibi anılar bunlar…

Sami Karaören’i hiç tanımamıştım; şimdi o kadar çok seviyorum ki!...

O’nun da benim gibi şiir düşkünü olduğunu öğrendim.

Kitapta bizimle paylaştığı Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirini, şairin kendisine ezberden okuduğuSahneyi hayal edebiliyor musunuz?

“Hazzın biri tükenmeden

Öteki yansın dallarda alev alev

Ve rüyalarına salkımların buğusu dolsun,

Cürmün çağla taşlamaktan

Yaran böğürtlen dikenlerinden

Ölümün ağulu dutlardan olsun.”

Kitabın bir yerinde;“Ahmet Muhip Dıranas’ın‘Yeşil pencerenden bir gül at bana’ dizesiyle başlayan şiiri yayımlandığı zaman; Ataç: ‘Türk şiiri Fransız şiirine ulaştı’ demişti. Türk şiiri içinde belki de en güzel aşk şiiri bu. Ahmet Muhip’le bir gece Ankara’da baş başa üç saat konuştuk, Türk Dil Kurumu toplantısından sonra bir masadaydık, o gece ‘Ben Faruk Nafiz’in etkisinde yetiştim,’ demişti, şaşırmıştım. ‘Yahu! Ahmet Muhip, Faruk Nafiz’in şiiriyle ilgin yok senin,’ deyince ‘Ortaokul öğrencisiydim, onun şiirlerini okudum, sonra sonra Fransız şiirini tanıyınca, Verlaine’i, Baudelaire’i, Mallarme’yi; onun ünlü ‘Sarhoş Gemisi’ni öğrenince…” demişti…”

Biz yazımızı Sami Karaören’in ezberindeki bir şiirle ve O’nun şiiri değerlendiren sözleriyle bitirelim:

“…Bakın serenadın güzelliğine, serenat kime söylenir, aşağıdan yukarıya, sevgiliye…

SERENAD

 

Yeşil pencerenden bir gül at bana,

Işıklarla dolsun kalbimin içi.

Geldim işte mevsim gibi kapına

Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ

 

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak

Ben aşkımla bahar getirdim sana;

Tozlu yollarından geçtiğim uzak

İklimden şarkılar getirdim sana.

 

Siz iyisi mi bir “Güzel Günlerimiz Oldu” kitabı alın, ömrünüze bir ömür katın…

 

(*)Güzel Günlerimiz Oldu

Sami Karaören/İş Bankası Kültür Yayınları

Hazırlayan: P.ŞükranSabanuç-MuhadderÖzgeç

-Ömer Özgeç  1. Basım 2019