Çevre Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Derya Ünver, 5 Haziran 2020 Çevre Günü Teması’nın Birleşmiş Milletler tarafından ‘Biyoçeşitlilik’ olarak belirlendiğini söyleyerek, “Yeryüzünde kara üzerinde yaşayan yaklaşık 8.7 milyon tür, deniz ve okyanuslarda ise 2 milyon tür olduğu varsayılmaktadır. Ülkemizin de üye olduğu ‘Hükümetlerarası Bilim-Ekosistem Hizmetleri Bilimsel Politika Platformu (IPBES)’ 1.000.000 türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etmektedir. Yüz binlerce yılda evrimini tamamlayan türler, insanların doğada yaptıkları tahribatlar sonucu 20-30 yıllık süreçte yok olma tehlikesi yaşamaktadır. Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan doğa katliamları, çevre dostu olmayan politikalar tüm canlıların yaşam alanlarını yok etmektedir. Bu sebeple TMMOB Çevre Mühendisleri Odası 31 Mayıs-5 Haziran haftasını Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası olarak değerlendirmektedir” dedi.
Başkan Ünver’in açıklaması şöyle: “Geleceğin dünyasında en önemli değer temiz hava, temiz su ve temiz gıda olacaktır. Çevreyi korumayan, temiz enerji kaynaklarına yönelmeyen, ekonomik faaliyetlerini çevre faktörünü göz ardı ederek oluşturan ulusları gelecekte susuzluk, açlık ve iklim felaketleri beklemektedir. Ülkemizde de vatandaşımızın yapılan her türlü çevre tahribatına tahammülünün kalmadığını görmekteyiz. Devlet politikalarında ve yerel yönetim çalışmalarında vatandaşın bu hassasiyeti göz ardı edilmemelidir.”
BELEDİYELERE İMAR UYARISI
Çevrenin korunmasında yerel yönetimlere büyük görev düştüğünü belirten Başkan Ünver, “Bireysel faaliyetlerin, ülke politikalarının çevre bilinciyle yapılması gerekliliğinin yanı sıra yerelde Belediyelere büyük ödevler düşmektedir. Belediyelerin doğayı korumayı ilke haline getirmiş politikalar üretmeleri ve uygulamaları gerekmektedir. Yerel yönetimlerin kontrolünde olan imar süreçlerinin her aşamasının çevresel tahribatı önleyecek şekilde dizayn edilmesi hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği ve hatta atık yönetimindeki birçok sorunun çözümü olacaktır. İmara açılması planlanan bölgelerin çevresel riskleri doğru tespit edilmelidir” dedi.
ÖNERİLERİNİ SIRALADI
“Neler yapılabilir diye baktığımızda, önerilerimiz elbette mevcuttur. Bunlar; kaynak tüketiminin fazla olduğu binalardan başlanarak yeşil bina sertifikasyonlarına geçilmesi teşvik edilmelidir. Atık yönetimindeki aksaklıklar giderilmeli ve binaların ruhsat aşamasında atık ünitelerinin bulunması kriter haline getirilmelidir. Maalesef ki kentsel atığın ancak yüzde 10’unu geri dönüşüm ve kompost yaparak değerlendirebiliyoruz. Doğru atık yönetiminin, sera gazı emisyonlarının düşürülmesinde kolay uygulanabilir olması sebebiyle önemli bir paya sahip olduğu unutulmamalıdır. Hijyen kriterleri sağlanmış, güzergahları ve sefer sayıları halkın ihtiyacını karşılayabilen toplu taşıma sistemi oluşturulmalıdır. Bu sayede en önemli hava kirlilik parametresi önemli ölçüde azaltılabilir. Yerel yönetimler tarafından yapılacak ihalelere çevre kriterleri getirilmelidir.”
YAŞAMIMIZI TEHLİKEYE ATMAYALIM
“Bölgemiz tabiat ve kültür varlıklarıyla bezeli eşsiz bir cennettir. Maalesef ki yıllarca yapılan işgalleri meşrulaştırmak ve hatta düzene koymak adı altında sit alanlarının dereceleri düşürülüyor. Turizm için, tarım için, madencilik için, yerleşim yeri oluşturmak için ağaç kesmek bir ekosistemi yok etmek demektir; sadece bir ağacı kesmek değildir. İlk etapta maddi kazanç gibi görülen bu faaliyetler bizlere hortum, sel, kuraklık, susuzluk, salgın hastalıklar olarak geri döndüğünde maalesef ki kazanılmış maddi imkânlar doğayı eskiye döndürmek için yeterli olmayacaktır. Ormanlarımız, sulak alanlarımız, denizlerimiz, akarsularımız, göllerimiz; tabiat varlıklarımız milli servetimizdir ve korumak zorundayız.”
Haber Merkezi