Neden ise başa dönmeyi pek seven, ama neden başa döndüğümüzü sorgulamayan bir güruh muşuz. Güruh olduk. Güruhuz(değersiz, aşağı görülen, küçümsenen topluluk, değersiz kimseler topluluğu, ayaktakımı, sürü.)!..

--Biz, lafı pek sever ama sözcüklerin ne anlama/manaya geldiğini de pek bilmeyiz. Çünkü, öğrenmeyiz. Bildiklerimiz de, öğrendiklerimiz değil, çoğu kulak dolgunluğudur.

--Peki bu tesadüf/rastlantı mı? Hayır. Hayır. Bin kere, milyon kere

--Neden? Çünkü öyle isteniyor da, ondan.

--İyi de kim ister ki?

--Oooooo, kim istemez ki. Ama kimlerin istemediğine siz karar verin yazının sonunda.

--Camiye gideriz, arkasında saf tuttuğumuz Hoca/İmam, saf tutturduklarından cahil.

--Okula gideriz; öğretmen öğretilecekler acısından cahil. Yetersiz

--Üniversiteler, sanki eğitim kurumu değil, yaşamlarının en ateşli, kanlı canlı milyonlarını, boş-hoş hayaller ile bir yerde, bir süreliğine tutma, hapsetme, uyutma, hipnotize etme yeri.

--Aileler!.. Kendine hayrı olmayanın, çoluğuna, çocuğuna ne hayrı olur ki?

--Bu sırlamayı istediğiniz kadar sürdürebilirsiniz. Siyasetçiyi yazmamışınız diyenleriniz olabilir, BEN SİZİN SEÇİMİNİZE karışmam kardeşim. Sizi karşıma alacak kadar da salak değilim.

--Peki, biz neden vergi verir, askerlik yaparız yurttaşız diye. Devlet için. İyi de ömrümüzü, yaşamımızı, canımızı verdiğimiz bu devlet ne işe yarar?

--Zurnanın "zırt dediği yer" de burası, sorulması gereken soru da bu olmalı.

--İnsanoğlunun toplumsal serüvenine bir göz atınca, karşımıza, önce ilkel(insan soyun/neslin devamı için gerekli olan) birliktelikler, guruplar ile başlar macera. Sonra, aile, soy, topluluk, toplum gibi yapılar ile büyür gider.

--İlk başta ki birliktelik, bir kan bağı birlikteliğidir.

--Zaman ile bu, güvenlik gibi yaşamsal olmaya başlayan nedenler ile bir çıkar birlikteliğine dönüşür.

--Bu birliktelikte kan bağı zayıflar, kan bağı olan ailelerin birlikteliği ve çıkarları ön plana geçer.

--Bu yapılar çoğaldıkça da, önceleri Şehir Devleti diye başlayan, güvenlik, refah, yaşamsal güvenceler gibi konuların sorumluğunu üstlenecek olan DEVLET kavramı ortaya çıkar.

--Bugün çoğu kişiye sorsanız, DUBAİ, BAE(Birleşik Arap Emirlikleri) nedir diye. Yüzde doksanından Doğru yanıtı alacağınızı sanmıyorum. Yani, Dubai'nin, sanal olarak kurdurulan 7 emirlikten oluşan BAE'nin birinin Başkenti olduğunu söyleyecek kaç kişi çıkar ki?

--Machiavelli'nin, "PRENS" isimli yapıtını 1513’te, İTALYAN MİLLETİ OLUŞSUN, DEVLETİ OLUŞSUN diye yazdığını;

--Bu günkü Almanya, Fransa, Belçika gibi devletlerin ve milletlerin zaman ile buralarda bir süreç içinde oluştuğunu ve geliştiğini görmeden, anlamdan, TÜRK, TÜRK MİLLETİ ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin ne anlama geldiğini anlayamayız ve bilemeyiz.

--Cumhurbaşkanı da dahil bir çok cahil cühelanın arkasında duran, asılan 16 Türk Devleti Bayraklarının anlamını, Kara Kuvvetleri Komutanlığının ambleminde ki MÖ.209'un ne anlama geldiğini bilmeden MİLLİYETÇİLİK yapıp, ÜMMETÇİLERİN kapılarına, kalu kulu olanlardan, Devlet ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ'nin değerinin bilinmesini bekleyemeyiz

--Eğer, bu günkü veriler ile 2035'de emekli maaşlarımızı alamayacağımızı hesaplayanları ( R.Hakan Özyıldız/TÜİK verileri) görmezlikten gelinerek, hamasete takılarak yola devam eder isek, Arap Milletçiliğinin kıçına takılıp giden bir Ümmet ile yıkılacak 17'ci Türk Devleti yerine 18'inciyi kurmak hayal bile değildir.

--Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, günümüz birçok devletleri gibi ırk/soy devleti değildir. Atatürk ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir’ diyerek, devleti Türk Milleti esasına göre kurdu. Böylece diğer etnik kesimlere inkâr, asimilasyon yapılmadan bir ULUSLAŞMA süreci de başlattı. Tıpkı, ABD/USA'nın kuruluşunda olmasa da, son dönemler başlattığı Amerikalılaştırma/uluslaştırma süreci gibi.

--Hükümet ile Devlet elbette ki ayrı kurumlardır ama devleti şekillendiren de Hükümetlerdir.

--Öyle ki bu günkü TC'nin Atatürk ve O günkü kurucuların kurduğu ve ilkelerini anayasa ile belirledikleri LAİK, DEMOKRATİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ olmadığı kesindir.

--Peki bunu kim sorgulayacak?.

--Elbette ki, bu günkü koşulların sürmesi halinde 2035'de emekli, maaşı almak isteyenler, çoluğu-çocuğu, torunu refah bir ülkede yaşasın isteyenler sorgulayacaktır. Ya da sorgulaması gerekmektedir.

--"Dünya yuvarlaktır, dönmeyi bilmeyen düşer!.."