Bu memlekette 2003 yılından itibaren AKP siyasi iktidardadır ve 14 seneden beri ülkeyi yönetmektedir. Bu memlekette yaşanan her şeyin sorumlusu da AKP siyasi iktidarıdır. Kiminle birlikte yürüyeceğine, kiminle kol kola gireceğine ve kimlere mevki-makam vereceğine tek başına kendisi karar vermiştir. Bugün iyi-ya da kötü yaşanan her ne varsa tek sorumlusu da AKP siyasi iktidarıdır.

Kimse sorumluluktan kaçamaz; eğitimde geldiğimiz noktadan AKP sorumludur. Taşeron işçi kadroya alınmadıysa AKP sorumludur. Emekliler geçinemiyorsa AKP sorumludur. İşsizlik artmış-gençler iş bulamıyorsa AKP sorumludur. Turizm çökmüş ise tarım bitmiş ise AKP sorumludur. Döviz yükselmiş, ekonomi batmış ise AKP sorumludur. Çevremizde bir tane dost ülke kalmamış, savaşın ortasında kalmış isek AKP sorumludur. Terör tırmanmış ise kol-kola girdikleri, dost bildikleri hain çıkmış ise (Habur’da hakimi teröristin ayağına gönderenler, otobüslerin üzerinde kahraman olarak karşılama yapanlar, elele konserler verdirenler, Oslo’da yüz yüze görüşmeler yapanlar, İmralı’da anlaşma yapanlar olarak) AKP sorumludur. Çünkü 14 yıldan beri bu ülkeyi tek başına yöneten AKP’dir. Burada hata yaptım, burayı düşünemedim, yanılmışım, bunlar beni kandırdı, gibi söylemler kabul edilemez. Tek sorumlu AKP’dir.

Yönetilenler, yönetenlerin adaletinden emin olmak ister. Vatandaşın yönetimlere olan inancının en önemli göstergesi de, adalete duyacağı güvendir. Bugün ülkemizde adalete ve yargıya olan güven sarsılmıştır. Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması’na göre yargıya güven azalıyor. Yüzde 59.7 yargının bağımsız olmadığını, yüzde 52.5 yargının siyasallaştığını düşünüyor. Araştırmaya katılan her 4 kişiden sadece 1’i yargıya güveniyor. Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin kararıyla ilgili olarak “Bu karara saygı duymuyorum ve tanımıyorum” demiştir. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “AYM’nin verdiği kararın yasayı ve anayasayı ihlal ettiği açıktır” şeklinde ifadesi en üst düzeydeki yargıya güvensizliğin ifadesidir. Ergenekon-Balyoz davaları sürecinde verilen hukuksuz kararlar, yargıyı her anlamda örselemiş, yargı müessesesi büyük yara almıştır. OECD raporlarına göre de Adalete güven endeksi yüzde 30’ların altında kalmıştır.  

 

Adaleti yeniden sağlam temellere oturtmak gerekmektedir. Ülke yönetiminde her kesime kucak açan, toplumu ayrıştırmayacak, ötekileştirmeyecek bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacın karşılığı CHP iktidarıdır.

 

CHP’nin Adalet Yürüyüşü tamda, adaletin tükendiği bir süreçte yapılmıştır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ülkenin sorunlarına dikkat çekmek için Ankara’dan İstanbul’a kadar, milyonlarca insanın eşliğinde tarihi bir yürüyüş yapmıştır. Yürüyüşün tamamlandığı gün olan 9 Temmuz ülkemiz için yeni bir adımdır, 9 Temmuz yeni bir iklimdir, 9 Temmuz yeni bir tarihtir, 9 Temmuz yeni bir doğuştur.

Adalet Yürüyüşünü yaptık ne istiyoruz?

OHAL kalksın, Türkiye normalleşsin istiyoruz. Adliyeye, kışlaya camiye siyaset girmesin, yargı siyasetin sopası olarak kullanılmasın, yargı tarafsız ve bağımsız kılınsın. Hapiste gazetecileri olmayan bir Türkiye istiyoruz, özgür medya istiyoruz, kim olursa olsun. Üniversiteleri susturulmuş değil, üniversiteleri konuşan bir Türkiye istiyoruz. Düşünceyi açıklama özgürlüğü istiyoruz. Düşüncesini açıkladı diye kişilerin, kurumların suçlanmasını ve hapse atılmasını istemiyoruz. Milletin seçtiği vekillerin tutuklanmasını, hapse atılmasını değil TBMM’de görev yapmalarını istiyoruz. FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil bir daha söylüyorum FETÖ ile mücadelenin göstermelik değil, gerçekten yapılmasını ve bu darbe girişlimin siyasi ayağının kesinlikle ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Tek adam rejimi değil, tek adam rejimine hayır diyoruz. Tek adam rejimi değil demokratik parlamenter sistem istiyoruz. TBMM’nin gasp edilen yetkilerinin iadesini istiyoruz. Göstermelik değil gerçekten de kadın erkek eşitliği istiyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesini ve devletin bu konuda daha tutarlı politikalar üretmesini istiyoruz. Gençlere saygı istiyoruz, gençleri önemsemeliyiz, gençler potansiyel suçlu olarak gösterilmesin istiyoruz. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür gençlerin önündeki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamaların eşit yurttaşlık temelinde sona erdirilmesini istiyoruz.

Zulme asla boyun eğmeyiz.

Karanlığın içinden, aydın bir gelecek çıkaracağız. Bizler, sadece adalet istiyoruz.

Hiçbir güç, bu coğrafyada ADALET'i sağlamamıza ve zulme direnmemize engel olamaz.

9 Temmuz günü, Adalet Yürüyüşümüz tamamlanmış ve İktidar yürüyüşümüz başlamıştır. 9 Temmuz bir yürüyüşün sonu değil, bir özgürlüğün, bir barışın, bir birlikte yaşama iradesinin ortaya konmasının başlangıcıdır.