Ne çelişkili bir başlık. Normal bir ruh hali olmasa gerek. Sözler ünlü Ozan Hasan Hüseyin Korkmazgil'in.
--Bir Cumhuriyet nesli. Ay, gün, saat belli olmasa da Sivas'ın Gürün kasabasında doğmuş, bir kasaba delikanlısı. Her şey sıradan.
--Öyle görünüyor değil mi? Değil. Hem de hiç değil.
--Çünkü bu evrende "Coğrafya insanın kaderidir."
--Kim söylüyor 1300'ün ortalarında Kuzey Afrika/Tunus'da doğmuş, 1400'leri görmüş, varlıklı ve asil bir ailenin oğlu İBNİ-HALDUN.
--Peki ne yapmıştır, Modern Historiyografinin(tarih yazıcısı), Sosyolojinin ve İktisadın öncülerinden, 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçidir.
--Hasan Hüseyin Korkmazgil? Sivas'ın Gürün ilçesinde 1927'de doğar, Adana Erkek Lisesi'ni 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirir. Öğretmenliğe Göksun'da başlar. Siyasi düşüncesinden dolayı öğretmenlikten atılır, tutuklanır, hüküm giyer.
--İşsiz ve parasızdır. Tek bildiği şey okumuş-yazmışlığıdır, bu yüzden de 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta elinden gelen arzuhalcilik, tabelacılık ve portre ressamlığı yapar. Ama yaşam acımasızdır. Aslanı, kediye boğdurur. Evine ekmek götürmek için inşaat işçiliği de yapar.
--Bir yandan da şu dizeler dökülür kaleminden.
--"Öyle bir yerdeyim ki" diye şaşkınlığını ve isyanını gösterir. Ve şairliğin erdemi ve duygusallığı ile, "Yaprak döker bir yanımız/ Bir yanımız bahar bahçe".
--14 yüzyıldan yaşayan İbn-i Haldun yaşamın erdemini ve keyfini yaşarken, altı yüzyıl sonra 20 yüzyılda yaşamış Hasan Hüseyin siyasi aymazlığın ve toplumsal duyarsızlığın ürünü acı ve kederini yaşamıştır.
--İşte bu yüzden "Coğrafya, Ülkelerin de, insanların da kaderidir".
--Tarihi acısı -tatlısı ile yaşamak insan olarak güzel bir şeydir. Tarihe tanıklık etmek muhteşem bir duygu.
--Düşünsenize, yıl olmuş 2020, 21 yüzyılın ilk çeyregi ve Dünyayı ve Ülkeyi bir COVID-19 Pandemisi sarmış, insanı ve insanlığı hallaç pamuğu gibi atıyor.
--Balığa hasret kalmış deniz kıyılarında yunuslar, balıklar dans ediyorlar. Kuşlar özgürlüklerinin zirvesinde söylüyorlar şarkılarını.
--Ve gelişmiş-medeni ülkeler yurttaşları için için çırpınırken, bazı ülkeler bazı yandaşlarının talanlarına göz yummakla meşguller.
--Hani bir kızılderili özlü sözü vardır ya, "Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık." diye. Bunun bile farkında değiliz yüzyıllar sonrasında.
--Evet, gelişmiş ülkeler, "ak akçe, kara gün içindir" diye biriktirdikleri "karagün akçeleri"ni, Korkonavirüsün habire mutasyon(Evrim diyemiyorlar) geçirdiği bir dönemde, halkı için harcıyor.
--Bizde ise malûm, banka hesap numaraları verilerek insani duygu ve düşüncelerimizi sömürülmekte.
--Belki de seçtiğiniz bazı siyasi çıkar da, şu karagün dostu Kızılayın topladığı bazı yardımlardan bile komisyon alan yandaş şirket ve derneklere "opp , ne yapıyorsunuz " der. Ama nerede? Kim diyecek. Hani bir türkü var ya. "Alemin keyfi yerinde, yine maşallah" diye. Bizim halkın adına hesap sorması gereken siyasilerin de keyfi yerinde, "yine maşallah!.. "
--Sanal ortama, muhalif internet gazete ve sayfalarda gözüme çarpıyor, maden için kesilmedik orman, talan edilmedik dağ, kirletilmedik nehir ve toprak kalmamış gibi.
--Ve iktidar genel yönetimler de, muhalefette yerel de bir eli yağda bir eli balda, maşallah!.. Keyiflerine diyecek yok.
--Eskilerin siyasileri mallarını mülklerini siyasete kurban ederken, yeni dönem bundan baya ders almış ki, yedi sülalesine "el üstünden" kurbanlar kesiyor.
--Şimdi gel de huysuzlaşma, huzursuzlanma. Hasan Hüseyin gibi, gel de isyan etme: "Dostum dostum güzel dostum/ Bu ne beter çizgidir bu/ Bu ne çıldırtan denge / Yaprak döker bir yanımız/ Bir yanımız bahar bahçe". Daha ne denilsin ki!..
--20 asırın en güzel yanı her şeyin bilimsel yapılması. Aydınlığın da, cehaletin de. Çünkü her ikisine de bir çıkar yol bulunmuş ve o yolda yol alınıyor.
--Halk uyutulacak ise, "Uyu yavrum ninni uyutayım seni/ Ninnilerle minnilerle avutayım seni" Ne güzel. Ha, sıradan halk değil de "SAYIN DİNLEYİCİ" için de bir şeyler yapılması gerek ise ona da, meşrebine uygun olarak "Uyu Sayın dinleyici uyutayım seni/ Aranjmanla maranjmanla avutayım seni"
--Bütün bunları gör, bütün bunlardan rahatın yerinde iken salak salak rahatsız ol. Eeee!...
---EEEEee si yok. Bu kadar. Lafın tamamı aptala söylenir.
--Herkese iyi uykular. HES'ler ile çağlayarak akan ırmaklar, ağaçlar, ormanlar kesilerek de öterek sizi rahatsız eden kuşlar yok edildi. Edilecek. GDO, NBŞ zararlı imiş, yalan, boş şeylerin.
--Siyasiler cambaz sirki kuruyorlar, sabah izleriz, en iyisi şimdi biz, Melike Demirağ'ın şarkısında ki gibi "Renkli menkli sinemaskop avutayım seni/ Seksi meksi filmlerle avutayım seni" şarkısını huşu içinde dinleyelim.
--Haylazlığın alemi yok. Biraz da laf dinlemek gerek. Eve ekmek götürcek para mı yok. Boş ver ya, pastacının önüne "askıdan pasta masası" açılmış!.. O yeter size!.