1975'in ünlü filmi "Haşhaş" Ayhan Işık, Sadri Alışık gibi baş rol oyuncularına sahipti..."Haşhaş"  uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadele eden Türk polislerinin öyküsüydü...Filmi Ertem Göreç yönetmişti...

Başbakan Süleyman Demirel'in Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil şöyle demiştir: "1965'ten sonra ABD her fırsatta Başbakan Demirel'den Türkiye'de haşhaş ekimini yasaklamasını ısrarla ve ısrarla talep etti...Gerekçeleri de şuydu...Sizin tarlalarınızdaki haşhaş Amerikan halkını zehirleyen uyuşturucu maddelerin üretiminde kullanılıyor...Demirel ABD'nin bu talebini kabul etmeyince ABD 12 Mart 1971 askeri darbesini tezgahlayarak Demirel'i Başbakanlıktan asker zoruyla kovdurdu...12 Mart 1971 darbesini yapan generallerin ilk işi ABD'nin talebini yerine getirmek oldu...Generallerimiz hemen Türkiye'de haşhaş ekimini yasaklayıverdiler!"

1974'te Başbakan Ecevit hükümeti Türkiye'deki haşhaş yasağını kaldırdı...

Askeri darbelerin ayak izlerini takip ederseniz daima aynı adrese varıyorsunuz! Askeri darbelerin ayak izleri takip edildiğinde ya da faşist cunta dönemlerinden en çok yararlanan ülke hangisidir? sorusu cevaplandığında tek bir adres ortaya çıkar: ABD!

İran (1953), Türkiye (1960), Brezilya (1964), Yunanistan (1967), Türkiye (1971), Şili (1973), Arjantin (1976), Türkiye (1980) askeri darbelerinin arkasındaki itici güç / destek hep ABD'ydi...

Arjantin'de ABD destekli askeri darbe döneminde (1976-1983) cunta elemanlarının öldürttüğü masum insan sayısı 30 bine ulaşmıştı...Arjantin yolsuzlukla  anılan ülkelerden sadece bir tanesidir...Bu ülkede kendi halkını soyup soğana çeviren politikacıların biri seçimi kaybederse bir diğer vatanını sevmeyen Arjantinli siyasi halkını soyup soğana çevirmek için seçim kazanarak hükümet kurar...

Arjantinli Marcos Queipo, askeri cunta döneminde gökyüzünden ölülerin düştüğü bir yerde büyümüş: "Askeri uçakların, bölgeye garip paketler attıklarını hatırlıyorum. Birini açtığımda ödüm patladı. Paketlerin içinde cesetler vardı." Askeri Cunta, "Kirli Savaş" dönemi olarak bilinen o yıllarda siyasi muhaliflere karşı kanlı operasyonlar yürütüyordu.Tutuklananlar, benzer akıbetlerle karşılaştılar.Birçoğu evlerinden gece yarısında alınmış, gizli gözaltı merkezlerinde işkenceden geçirilmiş ve daha sonra cesetleri uçaklardan atılmıştı...Yıllar süren soruşturmaların ardından, bazı cesetlerin dinamitlerle tahrip edildiği, diğerlerinin bilinmeyen toplu mezarlara gömüldüğü, ancak çoğunluğunun uçaklardan Atlantik Okyanusu'na atıldığı ortaya çıktı...Arjantinli Jose Luiz Pinazo, "Gökyüzünde uçakların, kapılarını açtıklarını ve bölgeye paketler attıklarını gördüğünü" söylüyor.Arjantinliler ağaçlardan sallanan cesetler gördüler ve bir vakada, bir ceset doğrudan bir evin içine düştü...

Yunanistan'da 1967-1974 arası askeri cunta dönemidir...Brezilya'da 

1964-1985 arası askeri cunta dönemidir...Şili'de 1973-1990 arası askeri cunta dönemidir...

Venezuela'da ülkeyi yönetenler ABD kuklası değildir ancak petrol zengini ülke halkına açlık, kıtlık, yoksulluk ve ilaç yokluğundan başka bir şey veremediler... En az 7 milyon Venezuelalı ülkeden kaçtı...

Türkiye'de 1960 darbesini ABD'nin teşvik nedeni Başbakan Menderes'in Sovyetler Birliği'yle yakınlaşmaya ve bu ülkeden yatırım, kredi istemeye hazırlanmasıdır...Türkiye'deki 1971 askeri darbesini ABD'nin teşvik gerekçesi Başbakan Demirel'in haşhaş ekimini yasaklamaya yanaşmamasıdır...Türkiye'deki 1980 askeri darbesini ABD'nin teşvik etme gerekçeleri şunlardır: 

1-Demirel ve Ecevit Demirel'in başbakanlık döneminde 1975'te kapatılan ABD askeri üslerini tekrar açmamıştır 

2-Demirel & Ecevit ikilisi Yunanistan'ın NATO'ya dönmesine onay vermemiştir! 

3-Demirel & Ecevit ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımlara, ambargolara da iştirak etmemiştir...

Süleyman Demirel, kendisini Başbakanlıktan düşüren 12 Mart 1971 Askeri Darbesi’nin haberini darbeden birkaç ay önce İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi’den almıştı…Ancak yine de askeri müdahaleyi önlemeye siyasi gücü ve manevraları yeterli olamadı. 

İran'ın 2500. kuruluş yıldönümü 14 Ekim 1971'de PersePolis'te kutlandı ve bu kutlamada Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay temsil etti...2500 şişe şarap, 92 tavus kuşu, ipek döşemeli, klimalı, her biri mermer banyolu 52 özel çadır kutlamalarda yer aldı...

Enflasyonu, Kraliyet ailesinin savurganlığını, israfını, lüks yaşamını ve işsizliği kullanan anti laik mollalar şahı devirmek için bir terör ve iç savaş ortamı yarattı...İran Abadan Rexx sinemasında 19 Ağustos 1978'de 377 ya da 470 kişiyi yakan Humeynici teröristlerin gayesi de istikrarsızlık kaos yaratmak ve Şah rejiminin yıkılmasını hızlandırmaktı...

İran Şahı saltanatı döneminde dünyanın en pahalı fahişelerini özel jetlerle bir ya da birkaç gecelik cinsel ilişkiler için ücretlerini ödeyerek ülkesine getirmekle meşguldü...

İran'a laik rejimi Mustafa Kemal Atatürk ihraç etmişti...Pehlevi ailesi İran kadınını özgürleştirmiş ve İranlı kadınlar 1 Şubat 1979'da Humeyni Paris'ten Tahran'a dönene kadar İranlı erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardı...Humeyni Atatürk'ün laikliği İran'a ihraç etmesinden dolayı çok kızgındı, kin ve öfke doluydu; ömrü İran'daki laik düzeni yıkmak için yetmeyecek korkusu içinde kıvranıyordu...

Bir varmış bir yokmuş 1930'lu yıllarda Kayseri'de uçak üreten bir Türkiye varmış: 

1925-1941 arasındaki İran Şahı 1934 yazında Türkiye'ye geldi... Atatürk Şahın laik İran'ı kurmak için gösterdiği müthiş çabaları teşvik etmek için Kayseri Uçak Fabrikasında üretilen bir uçağı Baba Şaha hediye etti. 1927'de kurulan fabrikada 200 kadar uçak üretilmişti...İran Şahı'nın ziyareti öncesinde İran'la Türkiye'nin bir dostluk anlaşması imzalandı bu anlaşmadan sonra Şah Türkiye'yi ziyaret etti...Azeri aksanıyla Türkçe konuşabilen Şah tarihçi Patrick Kinross'un da belirttiği gibi Atatürk'ü kendisine rol modeli olarak almıştı...Şahın Türkiye'ye jesti de oldu...Şah Ağrı dağı boyunca uzanan Türk-İran sınır hattı Türkiye'nin lehine düzenlenmesini kabul etti...

Şah Türkiye ziyaretinde bol bol poker oynarken Eskişehir hava üssünü, Yunanlılarla yapılan savaşların olduğu savaş meydanlarını, Çanakkale savaşının yapıldığı alanları, İzmir, İstanbul, Uşak ,Ankara gibi şehirleri bizzat Atatürk'ün rehberliğinde dolaştı...Atatürk ve İran Şahı trenle uzun bir Batı Anadolu gezisi yaptılar...19 Haziran 1934'te Atatürk'ün Ahmet Adnan Saygun'a sipariş ettiği "Özsoy Operası"nın Ankara'daki ilk seslendirmesine Atatürk ve İran Şahı birlikte katıldı...Bu opera İran-Türkiye dostluğunu konu alıyordu...

1878 doğumlu bir subay olan Reza / Rıza Şah, 1921'de İranda bir darbe gerçekleştirmiş 1200 askerle Tahranın kontrolünü eline geçirmişti...Reza / Rıza Şah 1925'teyse Pehlevi Hanedanlığı dönemini başlatmıştı.Rıza Şah 1926'da taç giyme törenini gerçekleştirdi... İran'ı modernize etmek amacıyla birçok reforma imza atan Pehlevi,Türkiye ile iyi çok ilişkiler geliştirmişti. Almanların üç milyondan fazla askerle Sovyetler Birliğine saldırdığı 1941de İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından, Almanya & Hitler yanlısı politikaları gerekçe gösterilerek tahttan indirilen Rıza Şah Pehlevi'nin yerine, 1979'da Humeyni tarafından devrilecek oğlu Muhammed Rıza Pehlevi getirilmişti. Rıza Şah Pehlevi 1944 yılında, sürgün yaşamını sürdürdüğü Güney Afrika'da hayatını kaybetmişti.

İran'da 1953'te Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin çıkarlarına hizmet etmeyen, bu ülkelerin isteklerini yerine getirmeyen Mohammad Mosaddegh İran ordusu kullanılarak Başbakanlıktan uzaklaştırılmıştı...

İran 1979'dan bugüne Amerika Birleşik Devletleri'nin uydusu değil buna rağmen petrol ve doğalgaz zengini ülkede yoksulluk ve işsizlik çok yaygın...

İran Şahı'nın 1934 yaz aylarında Atatürk Türkiyesine yaptığı uzun ziyaretle ilgili olarak Patrick Kinross, Andrew Mango ve Yılmaz Özdil'in Atatürk kitaplarından yararlandım...

AYDINLATICI DİĞER 2 KİTAP

"Şah'ın Bütün Adamları: Bir Amerikan Darbesi ve Ortadoğu'da Terörün Kökenleri" adlı kitabında Amerikalı Stephen Kinzer CIA’nın 1953’te İran’da kotardığı darbenin ibret verici ayrıntılarını gün ışığına çıkarmıştı...Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı Musaddık’ın trajik öyküsünün yanı sıra, İngiltere ve ABD’nin dış politikalarının inşa süreçleri de bu kitapta bir casus romanı üslûbuyla anlatılmıştı...Bu kitap ayrıca ABD'nin Afganistan ve Irak gibi ülkelerde ne tür faaliyetler yürüttüğü hakkında da fikir veriyordu...

Stephen Kinzer, "Darbe: Hawaii'den Irak'a Amerika'nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı" adlı kitabındaysa “Rejim değişikliği çabaları”nın Başkan George W. Bush’la başlamadığını konu aldı...Bu çabalar yüz yılı aşkın bir süredir Amerikan dış politikasının ayrılmaz parçası olmuştu. Hawaii monarşisinin 1893’te alaşağı edilmesinin ardından, tüm 20. yüzyıl boyunca ABD'nin hoşuna gitmeyen yabancı ülke hükümetlerinin devrilmesine devam edildi...Amerika Birleşik Devletleri, kendi politik ve ekonomik hedeflerine engel olarak gördüğü hükümetleri hiç tereddüt etmeden yıktı geçti...

2003 Irak istilası en sonuncusu ama Amerika’nın bu tür operasyonlarının sonu değil. "Darbe"de Stephen Kinzer kralları, başkanları, başbakanları iktidardan devirmeyi kendine vazife edinen cüretkâr Amerikalı politikacıların, küstah ajanların, saldırgan komutanların ve paraya doymayan iş adamlarının hikâyesini anlatıyordu...

Amerika’nın uzun rejim değişikliği çağı Hawaii’de başlayıp Küba, Porto Riko ve Filipinler’in Amerikan idaresine geçmesi ile sonuçlanan İspanyol-Amerikan Savaşı’yla hızlandı. Amerika, ardından Nikaragua ve Honduras başkanlarının iktidardan devrildiği darbeleri hazırladı ve yönetti. Daha sonra başlayan Soğuk Savaş hesaplaşması, Amerika’nın tüm dünya olaylarına Sovyetler Birliği ile rekabet gözlüğünden bakmasına sebep oldu. Bu dönemde, Güney Vietnam başkanının katledilmesiyle, İran, Guatemala ve Şili’deki demokratik yönetimlerin iktidardan düşürülmeleriyle sonuçlanan örtülü operasyonlar düzenledi. Son yıllarda, Grenada, Panama, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi istila hareketleri rejim değişikliklerinin temel aracı haline geldi. Stephen Kinzer "Darbe" adlı kitabında tüm bunları belgelemişti...

"Şah'ın Bütün Adamları" yazan: Stephen Kinzer

Hilal ve Yıldız; İki Dünya Arasında Türkiye adlı kitaplarla tanınan gazeteci Stephen Kinzer bu kez, CIA'nın 1953'te İran'da kotardığı darbenin ibret verici ayrıntılarını gün ışığına çıkarıyor. Yoksul halkın seçtiği, demokrasiye ve anayasaya bağlı Musaddık'ın trajik öyküsünün yanı sıra, İngiltere ve ABD'nin dış politikalarının inşa süreçleri de bir casus romanı üslubuyla anlatılıyor. Bunların ötesinde, Stephen Kinzer, bugün Ortadoğu'da hüküm süren ve ABD'nin terörist olarak adlandırdığı oluşumların kökenini yarım yüzyıl önceki İran'da arıyor. Ortadoğu'nun, İran'ın ve Batı'nın hem dününü hem de bugününü anlamak için temel bir kitap...