Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri adına konuşan ÇHD üyesi Ezgi Altınkurt, “Siyasal iktidarın gölgesi ve uzantısı haline gelen,  toplum nezdinde güvenilirliğini kaybetmiş durumda olan, AİHM kararlarını, anayasayı, hukukun temel ilkelerini uygulamayan ve uzun süredir muhalifleri susturma vasıtası haline gelen yargı, 8 Kasım günü skandal bir karara imza atmıştır. Anayasa Mahkemesi, Hatay milletvekili seçilen Av. Şerafettin Can Atalay hakkında seçme ve seçilme hakkı ile kişi özgürlüğü güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir. Ve Anayasa mahkemesi, çok açık, net ve sade ifadelerle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine izlemesi gereken adımları anlatmıştır: yeniden yargılama yap, infazı durdur, cezaevinden tahliyesini sağla ve yeniden yargılamada durma kararı ver.  6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’a göre karara uymak dışında hiçbir seçeneği olmayan Ağır Ceza Mahkemesi kararı derhal uygulaması gerektiği halde dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiş ve bir anlamda sorumluluğu savuşturmuştur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise tarihte bir ilke imza atarak skandal bir kararla Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına karar vermiştir” dedi.

DSC_1061DSC_1033

“ANAYASA TANINMIYOR”

Antalya'da 19 mayıs coşkusu denizlerde yaşandı: Tekneler Türk bayraklarıyla süslendi Antalya'da 19 mayıs coşkusu denizlerde yaşandı: Tekneler Türk bayraklarıyla süslendi

Altınkurt, “Daha önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem Selahattin Demirtaş hem de Osman Kavala hakkında ihlal kararları vererek tahliye edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Demirtaş ve Kavala kararlarında 18. Maddenin ihlal edildiğini, yani bu kişilerin siyasi saiklerle kapatıldığını; bir nevi siyasal rehine olduklarını dile getirmiştir. Bu kararların uygulanmaması için de basit numaralara başvurulmuş; kararlar tabiri caizse atlatılmaya çalışılmıştır. Ancak tüm mahkeme kararlarından bağımsız olarak, Sayın Demirtaş’ın, Sayın Kavala’nın ve Sayın Atalay’ın siyasi rehine oldukları demokratik kamuoyu ve toplumsal muhalefet açısından zaten tartışmasızdır.  Yargıtay 3. Ceza Dairesi yetki sınırlarını aşarak Anayasa Mahkemesi kararına uymadığı gibi mahkeme üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Bu durum şaşırtıcı ve çarpıcı olmakla beraber bir başka durumun da gözler önüne serilmesine sebep olmuştur. Yargı bütün kurumlarıyla beraber, kirli siyasetin bataklığında çaresizce çırpınmaktadır. Yargıtay, Anayasanın uygulanmasının güvencesi olan Anayasa Mahkemesini  ve bizzat kendi varlığının kaynağı olan Anayasa’yı hiçe saymıştır. Yargı, siyasi saiklerle hareket ederek yine kendisini hedef almıştır. Anayasanın 153. Maddesine göre “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını bağlar”. Bu açık hüküm karşısında, Anayasa mahkemesinin kararını uygulamamak Anayasayı tanımamaktır. Başka bir anlamı yoktur” dedi.

DSC_1043

KRİZİN BEDELİNİ HALK ÖDÜYOR”

Altınkurt, “Anayasanın 104. Maddesine göre ise Cumhurbaşkanı devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmekle yükümlüdür. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı açıklamalarla Anayasa Mahkemesini hedef haline getirip Yargıtay 3. Ceza Dairesine övgülerini sunmuştur. Burada örtülü şekilde yargıya “bundan sonra Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorunda değilsiniz” talimatı verilmektedir. Bu sözlerinden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan da Anayasanın kendisine verdiği yetkiyi aşmakta ve yargıdaki kaos ortamını sürdürmekten yana irade koymaktadır. Bizler, demokratik kamuoyunun ve toplumsal muhalefetin temsilcileri olarak şunu çok iyi biliyoruz: yaratılan bu kaos ve kriz ortamında bedeli her zaman halk öder. Toplumu susturmak ve sindirmek adına girişilen bu kirli hamleler karşısında geri adım atmayacağız. Hatay’da henüz su ve barınma sorunu çözülmemiş, eğitim ve sağlık hizmetleri götürülmemiş, zorunlu şekilde göç eden on binlerce insana geri dönme imkanı sağlanmamışken; devlet tüm kurum ve unsurlarıyla hala Hatay halkına çok şey borçluyken bu yaraları sarmak yerine yargı ve siyaset el ele vermiş ve Hatay halkının iradesine el koymuştur. Can Atalay’ı serbest bırakmamak adına gösterilen bu direncin Hatay ve Türkiye halklarının iradesine el koymaktan başka hiçbir anlamı yoktur. Sonuç olarak biz; emek ve demokrasi mücadelesinin unsurları olarak Yargıtayın vermiş olduğu kararı kabul etmiyoruz. Yargıda ve siyasette yaşanan bu kaos ortamı ile emek mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin önünün kesilmek istendiğinin farkındayız. Asla geri adım atmayacağız. Tüm halkımızı, yargı ve siyaset işbirliği ile yaratılan bu garabete karşı çıkmaya davet ediyoruz. Hatay Milletvekili Av. Şerafettin Can Atalay serbest bırakılsın! “ diyerek açıklamasını tamamladı.

nail kamacı-3

“EGEMENLİK MİLLETİNDİR”

Konuyla ilgili basın açıklamasını öne çeken ve ortak basın açıklamanın ardından söz alan CHP Antalya İl Başkanı Nail Kamacı, “Yargıtay'ın Türkiye İşçi Partisi'nin (TIP) tutuklu vekili Can Atalay için "hak ihlali" kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması, tam anlamıyla bir darbe girişimidir. Yargıtay eliyle en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi'ne, Anayasa'nın kendisine kafa tutuluyor. Yargıtay eliyle, Yüce Meclis'in, milletin iradesi yok sayılıyor. Konu artık Can Atalay mevzusu olmaktan çıkmış Anayasal düzenin, Anayasa Mahkemesi'nin tüzel kişiliğine yönelmiştir. Alınan bu siyasi karar ile Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasayı askıya aldığını ve AYM kararını uygulamadığını ilan ederek suç işlemiştir. AKP'liler arasında bile tartışma yaratan bu karar, artık şirazenin kaydığını gösteriyor. 12 Eylül 2010 yılındaki referandumla birlikte başlayan yargıyı siyasallaştırma, güdümlü hale getirme süreci, geldiğimiz noktada devlet krizi haline gelmiştir. AKP iktidarı gerek hukuki düzenlemeler ile gerekse de hukuk dışı kararlar ile yargıyı sopa olarak kullanarak, muhalif tüm sesleri bastırmayı bir alışkanlık haline getirdi. Bu bilinen bir gerçek ama son yaşanan durum devletin kendisi açısından asla kabul edilemez! Hukuk devletini yeniden inşa etmek bir zorunluluk haline gelmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak geri adım atmayacağız! Yargıtay 3. Ceza Dairesinin darbe girişimi karşısında yurttaşlarımızı direnmeye çağırıyoruz! Sokaklarda direneceğiz, meydanlarda direneceğiz, bu hukuksuzluğa teslim olmayacağız! Hiçbir karar, halkın iradesinden, hukuktan üstün olamaz! Her zaman dediğimiz gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” dedi.

yunus başaran-4

“CAN’I ZİNDANDAN ÇIKARACAĞIZ”

TİP MYK üyesi Yunus Başaran ise, “Geldiğimiz noktada biz halk olarak demokrasiyi savunacağız. Mücadelemizi yasal yollarla sokakta yapmayı biliriz. Bu mücadeleyi de sonuna kadar sürdüreceğiz. Can Atalay’ı hep birlikte zindanda çıkaracağız. Zindandan çıkacak olan sadece Can Atalay değil, bu iş artık bir halkın özgürlük umutlarının yeniden yeşermesi meselesidir. Bunun için hep birlikte Can Atalay’ı ve tüm gezi tutsaklarını zindanlardan çıkaracağız” dedi.

Kaynak: Arda Kır