Geçtiğimiz yıllarda henüz Recep Tayyip Erdoğan Başbakan iken, Norveç’in başkenti Oslo’da PKK ile iki temsilci göndererek görüşmeler başlattı. Bu görüşmelere katılan iki MİT görevlisinden birisi bugünkü MİT Başkanı Hakan Fidan, diğeri de Afet Güneş’ti.

Görüşmeler yapılırken de Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “bizim PKK ile görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir” demişti. Oslo tutanakları, aralarında çekişme çıkınca, PKK tarafından internette yayınlandı. Biz de ayrıntıları oradan öğrendik.

Oslo görüşmelerinin en korkunç tarafı bir yanda Başbakan’ın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisi MİT görevlileri; diğer yanda PKK temsilcileri varken masanın başında hakem devlet olarak İngiltere’nin oturmakta olmasıydı.

Böylece PKK’nın arkasında İngiltere’nin bulunduğu açık, net olarak anlaşıldı.

Recep Tayyip Erdoğan; orada vaat ettiklerini yerine getiremedi. Türkiye’nin koşulları ve siyaseti buna izin vermedi.

Şimdi yeni ve yaşamsal önemde bir seçime giderken önce üç eski bakanı Londra’ya gönderen ve orada birkaç hafta kaldıkları halde hiçbir açıklama yapmayan AKP iktidarı; şimdi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gönderdi, daha doğrusu kendisi böyle istedi…

Orada eski AKP’li bakanların PKK’nın temsilcisi olan bazı kuruluşlarla görüşmeler yaptığı gazetelerde yazıldı.

Bu ziyaretlerin bize göre üç ana nedeni vardır.

Birincisi tükenmiş olan ekonomik iflasın seçim sonrasına kadar ertelenmesi için para bulmaktır.

İkincisi ve bizce daha önemlisi PKK’yı yeni bir seçime giderken yeniden seçilmek ve Kürt oylarını alabilmek için ikna etmektir.

Üçüncüsü de Kıbrıs’ı verip seçimi kazanmak için geçici destek bulmaktır.

Bunlar bize; Lozan’daki masadan istediklerini alamadan kalkan Lord Kürzon’un sözlerini anımsatıyor: “bağımsız bir devlet olarak kalabilmek için paraya gerek duyacaksınız. Bana geleceksiniz. Ben de bugün aldıklarınızı tek, tek geri alacağım” (*)

Ne yazık ki bugün durumumuz Lozan’daki görüşmelerden daha kötüdür. Çünkü ülkemizi yöneten AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan; işbaşında kalabilmek için her şeyi vermeye hazırdır. Hatta verdikleri de söylenmektedir.

“Döviz ve cari açıktaki hızlı artışa engel olamayan AKP hükümeti, çözüm için yeniden sıcak para seçeneğine yöneldi. Pazar günü ekonomi kurmaylarıyla birlikte İngiltere’ye giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Londra ziyareti sırasında dünyanın önde gelen bazı fon yöneticileri ile bir araya geldiği konuşuluyor. Özellikle belirli vadelerde yatırım yapan uluslararası serbest fonlar konusunda en önemli merkezlerden birisi olan Londra” (**)bakalım buna karşılık ne alacak?

Daha bir hafta önce KKTC Başbakanı ortada hiçbir neden yokken “Türk Askeri Kıbrıs’tan çekilsin, Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılsın” dedi. Seçime bir ay kalmışken bu açıklama “bayram değil, seyran değil…” şeklinde başlayan atasözünü akla getiriyor.

Ortada bir oyun var.

Seçimi kaybettiğinde her şeyi kaybedeceğini bilen birinin her ne bahasına olursa olsun seçim kazanma hırsı, Türkiye’nin varlığını tehlikeye düşüren boyutlara ulaşmıştır. PKK, iktidar ile anlaştığı taktirde, HDP’nin oylarını düşürmek için yeni katliamlara ve saldırılara girişebilir. Çünkü halk bunun HDP’den kaynaklandığına inandırılacaktır.

İngiltere’deki görüşmeler ülkemizin geleceğini karartacak ödünlerin verildiğine ilişkin haberlerle doludur. Bunlar doğru ise vatana ihanet ediliyor demektir. Umarım AKP iktidarı, iflas etmiş bir ekonomiyle teslim edeceği Türkiye’yi daha fazla hırpalamadan ana muhalefet partisi haline dönüşmeyi kabul eder. Aksi halde bu ödünlerle varabileceği yer büyük bir mağlubiyet veya sadece yeni yalanlar söylemiş olmaktan öteye gidemez. Çünkü bu ödünleri Türk halkının kabul etmesi mümkün değildir, uygulama olanağı da yoktur…