Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci, hem Türkiye'nin hem de AB'nin politik, ekonomik ve kültürel dinamikleri göz önüne alındığında karmaşık bir meseledir. Türkiye, 1963 yılında AB ile Ankara Anlaşması'nı imzalayarak üyelik hedefini ortaya koymuş ve 1987'de resmi üyelik başvurusunu yapmıştır. Ancak, bu süreç boyunca çeşitli engeller ve sorunlar yaşanmıştır.

Türkiye'nin AB üyeliği konusunda destekleyenler, üyeliğin ekonomik büyümeyi hızlandırabileceğini, demokratik reformları teşvik edebileceğini ve insan hakları ile hukukun üstünlüğünün güçlenmesine katkı sağlayabileceğini savunurlar. Ayrıca, AB üyeliği ile birlikte Türkiye'nin Avrupa'da daha etkili bir rol oynayabileceği ve uluslararası ilişkilerde daha fazla ağırlık taşıyabileceği düşünülür.

Diğer yandan, AB üyeliğine karşı çıkanlar ise Türkiye'nin kültürel farklılıkları ve ekonomik yapısı nedeniyle AB standartlarına hızla uyum sağlamakta zorlanabileceğini, üyelik müzakerelerinin uzun ve karmaşık bir süreç olduğunu ve Türkiye'nin bağımsızlığını kaybedebileceği endişesini dile getirirler. Ayrıca, AB içindeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın Türkiye'yi olumsuz etkileyebileceği görüşü de mevcuttur.