Erken yerel seçim yapılıp yapılmayacağı tartışılıyor. AKP iktidarı; yüzde kırk devalüasyonun yol açacağı yangın büyümeden bir de yerel seçim baskını yapmak istiyor. Ancak,  Yerel seçimin erkene alınması için Anayasa değişikliği gerekiyor. Çünkü TC Anayasası 127. Maddesinde yerel seçimlerin beş yılda bir yapılmasını emretmektedir.

Bu nedenle 1988 yılında İktidar partisi olan Anavatan partisi tarafından sadece seçim kanununda bir değişiklikle yerel seçim kararı alındığı için Anayasa Mahkemesi tarafından kanunun iptaline karar verilmiştir.

TBMM’de Anayasayı değiştirecek çoğunluğu bulunmayan AKP’nin; muhalefeti ikna etme dışında erken yerel seçim yapması zor görünüyor. Muhalefetin ise ekonomik bakımdan yangın yerine dönecek bir ülkede zamanlama hatası yapmaya hakkı yoktur.

Yerel seçimler zamanında yapılırsa Mart 2019 tarihi de uzak bir zaman değildir.

CHP’nin son seçimlerde göstermiş olduğu basireti devam ettirmesi gerekiyor.

Yakın tarihimizde çok önemli bir örnek var önümüzde…

Aralık 1989'da yapılan Olağanüstü Kurultay'da Erdal İnönü genel başkanlığa, Deniz Baykal genel sekreterliğe yeniden seçildi. Birlikte çalışma iradesi Türkiye’de büyük bir saygı ve güven oluşturdu. Ve 1989 yılında yapılan yerel seçimlerde SHP büyük başarı sağladı.

Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere 39 büyük şehrin belediye başkanlığını SHP kazandı.

      Böyle bir başarıdan sonra artık iktidara geleceğimiz gün gibi görünmekteydi. 

                             Ancak CHP’de hemen iç hesaplaşma başladı: “Haziran 1990'daki belediye seçimlerinde oy oranını yükselten Anavatan Partisi (ANAP) karşısında ikinci parti konumuna düşen SHP'de bunalım baş gösterdi. Eylül 1990'da Genel Başkan Erdal İnönü ile anlaşmazlığa düşen Genel Sekreter Deniz Baykal bu görevinden istifa etti, yerine Hikmet Çetin getirildi. 29 Eylül 1990'daki SHP 6. Olağanüstü Kurultayı'nda Erdal İnönü ve Deniz Baykal karşı karşıya geldi. İnönü 504 oyla genel başkanlık seçimini kazandı, Deniz Baykal ise 405 oy aldı. SHP Genel Sekreterliği'ne Hikmet Çetin seçildi. Ancak parti içinde Baykal'ın muhalefeti bitmedi. Haziran 1991'deki olağan kurultayda İnönü-Baykal bir defa daha karşı karşıya geldi. Ancak bu kez de kazanan İnönü oldu, üçüncü tur oylamada İnönü 534, Baykal 451 oy aldı. SHP'nin 44 kişilik parti meclisine Baykal listesinden 15, İnönü listesinden ise 28 kişi seçildi. Hikmet Çetin tekrar genel sekreter seçildi. Ekim 1991'de yapılan erken seçimleri DYP kazandı. SHP yüzde 20.75 oy oranıyla DYP ve ANAP'ın ardından üçüncü oldu. 1989 Yerel Seçimlerinde elde edilen başarı bu defa çok uzaktaydı…”(*)

                             Rahmetli arkadaşım Avukat Malik Günal’ın Deniz Baykal’a “Şu kurultayları yapma! Erdal İnönü’nün siyasette gözü yok, bırakıp gidecek, parti tamamen sana kalacak” diye yalvarmasına rağmen inatla olağanüstü kurultaylara devam ettik. Her kurultayda kamuoyunun güvenini biraz daha yitirdik…

Aynı filmi biri daha görmeye Türkiye’nin tahammülü yoktur.

Zamanlama hataları yapa yapa bu hale geldik.

CHP’nin ortak aklı bulacak kurumlara ihtiyacı var. Genel Başkanı denetleyebilecek bir güç dengesi sağlanmalıdır. Parti Meclisinin Deniz Baykal tarafından yapılan tüzük değişikliğiyle yetkileri elinden alınmış ve göstermelik bir kurul haline getirilmiştir. Parti Meclisi, Merkez Yönetim Kurulu’nu kendi içinden seçme yetkisine yeniden kavuşturulmalıdır. Parti Meclisinin; hatası bulunan MYK üyelerini güvensizlik oyu verilerek tek, tek düşürme yetkisi yeniden tanınmalıdır. Başarısızlık halinde, Merkez Yönetim Kurulunu tümden görevden alabilme yetkisi de yeniden tanınmalıdır. Bunlar olmadığı ve partinin temel örgütlenmesinde, Ana Kademelerin Belediye Başkanlarını denetleyemediği bir sistemde büyük başarıların kazanılması olanaksızdır. Belediye Başkanları kendilerinin değil; CHP’nin programını uygulamak zorunda olan icra organlarıdır. Onlar örgütü değil, örgüt onları denetlemelidir. Atı arabanın arkasına koşarsanız asla ilerleyemezsiniz.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devletinin getirilmiş olduğu “tek adam devleti” değişiklikleri daha önce CHP’de yapılarak “tek adam partisi” oluşturulmuştur. Ancak bu yetkileri kullanma olanağını bulamadan Deniz Baykal, bir tuzakla Genel Başkanlıktan uzaklaştırılmıştır. Bu nedenle istifa etmemesi gerektiğini, direnmesini isteyerek uzun bir telefon konuşması yaptım. Ancak ağır baskılara dayanamadı…

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun son aylardaki doğru siyasetine rağmen artık bırakması gerekiyor. Çünkü CHP’nin yenilenmesi, başarısızlığın bir yaptırımının olması gerekiyor. Ancak değişim için Muharrem İnce’nin aceleci olmaması, söylediklerine ters bir tutum takınmaması, partiyi iç tartışmalara sokmaması gerekiyor. “Olağanüstü kurultay istemeyeceğim, beni Cumhurbaşkanı Adayı yapan Genel Başkana karşı aday olmayacağım” sözleri doğru ve vicdanlara rahatlık veren sözlerdi. Şimdi acele ederek kitleler önündeki saygınlığını kaybetmemesi gerekiyor.

Tarih tekerrürden ibarettir derler, ders alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?