-Antalya
Büyükşehir Belediyesi’nin Boğaçayı Projesi’yle ilgili yürütmenin durdurulması
ve iptaliyle ilgili dava açan kurumlar arasında yer alan Mimarlar Odası Antalya
Şubesi, yazılı bir açıklama yaparak projeyle ilgili endişelerini kamuoyuyla
paylaştı.
-Açıklamada, Danıştay 6.Daire Kararına esas bilirkişi raporunda; Boğaçayı Projesi’nde tamamen ticari ve turizm amaçlı cazibe merkezi yaratmanın hedeflendiğine vurgu yapılarak, “Projenin çevredeki ekolojik sisteme vereceği zarar hiç hesaplanmamış” denildi.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi, Jeoloji Mühendisleri Odası
Antalya Şubesi ve bölge sakini Kutay Meriç, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin
Boğaçayı Projesi’yle ilgili yürütmenin durdurulması ve iptali istemiyle dava
açtı.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi tarafından yapılan
açıklamada, Antalya Büyükşehir Belediyesince, Boğaçayı’nın Akdeniz’e deşarj
noktasından membaya doğru olan 750 metrelik bölümünün, taşkın ve rüsubat kontrolü
amaçlı düzenleme yapılması işinin ASAT Genel Müdürlüğüne yaptırılmasına yönelik
karar eleştirildi. Açıklamada ASAT’ın; DSİ görev ve yetki alanında kalan taşkın
ve rüsubat kontrolü amaçlı düzenleme yapma görev ve yetkisinin bulunmadığı
hatırlatılarak, “Asıl amaç Boğaçayı’nın denize deşarj noktasından membaya doğru
750 metrelik bölümünün kanal haline getirilerek deniz suyunun 750 metre içeriye
alınması projesidir. ASAT Su havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliğinin ilgili
maddelerinde; ‘Aksu Çayı, Boğaçay ve benzeri alüvyonel akifer özelliğindeki,
yeraltı suyu temin edilen su rezervuarlarını besleyen derelerden, kum ve çakıl
çıkarılması amacıyla kum ocağı açılmasına izin verilmez..’, ‘Aksu çayı,
Boğaçayı ve kollarına, havza içerisinde bulunan yerleşim yerleri, sanayi
tesisleri ve işletmelerde üretilen atık suların hiçbir arıtma işlemine tabi
tutulmadan verilmesi yasaktır..’, ‘Bütün deniz kıyısı bölgelerinde, yeraltı
suyu kalitesinin korunması amacıyla, tuzlu su girişimini önleyecek emniyetli
çekim tespitlerinin yapılması gereklidir..’ hükümleri yer almaktadır.
Yönetmelik Hükümleri gereği ASAT’ın başlıca görevlerinden biri
yönetmeliklerinde bizzat ismi belirtilerek altı çizilen Boğaçayı ve kollarını
korumak kollamak, yer altı sularını denizin tuzundan uzak tutmaktır” denildi.
UYGULAMA GÖREVİ
DSİ’NİN
Açıklamada, taşkın ve rüsubat kontrolü projelerini
hazırlama ve uygulama görevinin 6200 Sayılı Kanun ile DSİ’ye verildiği de
vurgulanarak, şöyle denildi: ”Yasanın 2/a Maddesinde; ‘Taşkın sular ve sellere karşı koruyucu
tesisler meydana getirmek’, 2/c Maddesinde; ‘Sulak alanları ıslah etmek,
erozyon ve rüsubat kontrolü ile ilgili etüt ve planlama işlerini yapmak veya
yaptırmak, ..’ denilmektedir. Madde hükümlerinden de anlaşılacağı gibi taşkın
ve rüsubat kontrolü amaçlı uygulama görevi DSİ’nindir. Yasa ve yönetmelikler
kapsamında, Büyükşehir Belediyesi ve ASAT’ın görev alanında kalmayan taşkın ve rüsubat
kontrolü amaçlı uygulama yetkisi bulunmamaktadır. Proje, Antalya temiz içme suyu kaynakları yakınında ve sulak alan
içinde yapılmakta olup, bu proje kaynakların kirlenmesine yol açacaktır. Bu
konuda kesinleşmiş mahkeme kararı vardır.”
TAMAMEN TİCARİ BİR
PROJE
“Boğa çayı
projesi, sadece denizin çaya girilmesi sağlanarak kanal yapılması değildir.
Proje ile dere kenarının turizme hizmet edecek bir cazibe merkezi haline
getirileceği, etrafının sinema salonları ile temalı park olacağı hatta açık
hayvanat bahçesi bile yapılacağı basına yansımış olup, yine Danıştay 6.Daire Kararına esas bilirkişi
raporunda; “…Bölgenin su ekoloji sistemi, orman ekoloji sistemi ve tarım
ekolojik sistemi ile bir ‘eko coğrafya’ oluşturduğu, ….alanda kum ocaklarının
tahribatı sonucu, daha önce var olan su akışı ve çayların iki yakasındaki yeşil
ağaçlıklı alanların kaybolmuş ,tehlikeye düşmüş olduğu, tehlikeye düşmüş,
tehdit altında veya endemik olan bitki ve hayvan türlerinin varlıklarını
sürdürmeleri, üremeleri ve yeniden kazanımlar için önlemler alınması gerektiği’
belirtilmiş olup, projenin tamamen ticari ve turizm amaçlı cazibe merkezi yaratmak
hedeflenmiş, projenin çevredeki ekolojik sisteme vereceği zarar hiç
hesaplanmamış, aksine, çevreyi daha çok tahrip edecek yeni kararlar alınmış
olmasının, çevredeki tarım alanlarını, eko sistemi ve florayı yok edici bir
proje olduğu belirtilmiştir.”
SAHİL YOK OLACAK
Açıklamada, Konyaaltı sahilinde var olan çakıl taşlarının
Boğaçayı’nın getirdiği birikinti denilen, binlerce yılda oluşan kum ve çakıl
taşlarından oluştuğu da vurgulandı ve şöyle denildi: “Boğaçayı’nın denize taşıdığı kum ve
çakıllar, uzun yıllardır bu hat üzerinde faaliyet gösteren kum ocakları
nedeniyle oldukça azalmış ve sahil çekilmeye başlamıştır. Boğaçayı’nda
gerçekleştirilecek bu projeyle rüsubat kanalda kalacak olup denize geçişi
engellenecektir. Bu da, rüsubattan beslenemeyen kıyıda çok kısa sürede kıyı
erozyonu meydana gelecek ve sahil yok olacaktır.”
BİRİKİNTİ
BOĞAÇAYI’NI DOLDURACAK
“Bir başka deyişle sahildeki kum tabakası yok olacağı
için kalan tabaka katılaşacak, ayak basılamayacak kadar sertleşecek ve geri
dönüşü olmayan sonuçlar olacaktır. Uzmanlarca hazırlanan Boğaçayı ile ilgili
bir başka raporda; kıyı dengesini bozan ve kıyı erozyonuna neden olan
faktörlerden en önemlisinin, kıyıdan kontrolsüz bir şekilde kum çakıl alınması sonucu
kıyıdaki sediman dengesinin bozulduğu, 1934 tarihli harita ile 2016 tarihli
uydu görüntüsünün çakıştırılmasında, Boğaçayı çıkış ağzı civarında 70 metre
Gürsu sahilinde ise ortalama 50 metre gerileme ölçüldüğü belirtilmektedir. Kanal
projesi ile artık Boğaçayı’nda gelen rüsubat, denize dökülemeyecek, aksine
deniz Boğaçayı’nı dolduracak ve doğal olmayan bir tuzlu su kanalı oluşacaktır.
Bu kanal nedeniyle, taşımı gittikçe azalan rüsubat sahile taşınamayacak, sahildeki
kumlar ve taşlar kalmayacak, kıyı şeridi erozyonla yok olacak, dünyaca ünlü
Konyaaltı Sahilinde tahribat ve erozyonun çok daha büyük boyutlara
ulaşacaktır.”
KAMU YARARI YOKTUR
Boğaçay projesinin uygulanmasında herhangi bir kamu
yararı bulunmadığının da belirtildiği açıklamada şu görüşlere de şer verildi: “Boğaçayı Projesi; Boğaçayı kıyısında
yeşil alanların küçültülerek Özel Proje Alanı adı altında yaratılan mülkiyeti
Büyükşehir Belediyesi ve Hazineye ait konut yapılması olanağı da getirilen alan
ile devamındaki konut alanlarının değerlerinin artırılmasına yönelik bir
projedir. Bu projenin uygulanmasında herhangi bir kamu yararı bulunmamaktadır. Geçmişte DSİ’nin çalışmaları ve
incelemeleri neticesinde dere yatağının asgari 300 metre genişliğinde tutulması
hesaplanmış ancak, daha sonra bu karardan dönülerek yatak genişliği 260 metreye
düşürülmüştür.
1998’DE KÖPRÜLER
YIKILDI
1998 yıllarında yatağın 300 metreden 260 metreye düşürülmesinin
vahim sonuçları, taşkın ve hatta köprü yıkılması ile sonuçlanmıştır. Proje ile
Boğaçayı kenarları duvar ve yapılacak platformlarla daha da daraltılacaktır.
Olası bir sel felaketinde taşkınların nasıl önleneceği ile ilgili sıkıtılar
ortala çıkacaktır. Rüsubat miktarı analizlerinde, havza alanı 927.3 km2 olan
Boğaçayı havzasından denize ortalama 260.000 m3/yıl rüsubat taşındığı tahmin
edilmektedir. Proje ile kanala giren bu rüsubat denize ulaşamayacaktır. Bu da
kanalın her yıl 260.000 m3/yıl rüsubat ile dolacağı anlamına gelir ki, bunun
temizlenmesi maliyeti ve kimin tarafından nasıl yapılacağı ile ilgili bilimsel
bir çalışma yapılmamıştır.”
Açıklamanın sonunda, ortaya çıkan bu gerekçelerle
yürütmenin durdurulması ve projenin iptali istemiyle, Mimarlar Odası Antalya
Şubesi, Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şubesi ve bölge sakini Kutay Meriç
tarafından dava açılmıştır” denildi. Kubilay
ELDEMİRCİ