Bu bir La Fontaine masalı;

                         Türkçeye Fransızcadan Tanzimatın ünlü yazarı Şinasi tarafından çevrilmiştir:  

“Kim daha güçlüyse hep odur haklı;

 İnanmayan dinlesin bu masalı.
Kuzunun biri su içiyormuş pırıl pırıl bir dereden.

 Aç bir kurt çıkagelmiş yukardan, av peşinde besbelli.
— "vay", demiş öfkeyle; "sen kim oluyorsun da, suyumu bulandırıyorsun benim? Şimdi gösteririm ben sana."
— aman efendim, demiş kuzu; kızmayın da bir bakın nerdeyim. Ben nasıl bulandırırım suyunuzu, akıntı benden yana.
Siz yukardasınız.

Ben yirmi adım aşağıda.
— onu bunu bilmem, demiş canavar; bulandırıyorsun işte, o kadar.
Hem dahası var, hımbıl:
sen bana küfretmişsin geçen yıl.
— "nasıl olur devletlim", demiş kuzu; "geçen yıl dünyada yoktum.
süt kuzusuyum, baksanıza."
— sen değilsen kardeşindir, ukala.
— kardeşim yok ki küfretsin size.
— seninkilerden biridir öyleyse; işiniz gücünüz beni çekiştirmek, çobanlarınız, köpeklerinizle birleşerek. Hepsini anlattılar bana.
Size artık haddinizi bildirmeli,
deyip kesmiş devletli;
kaptığı gibi kuzuyu doğru ormana
ve orada
görmüş hesabını güzelce.”
(*)

                   AKP iktidarı da muhaliflerinin hesabını kesmekte şu anda, kendisine muhalif olan herkesi ve her şeyi yok etmek istiyor. İşte bu istek bir siyasal sistemin faşizme dönüşmesinin temel karakteridir...

                   Bir siyasal sistemin “demokratik” olabilmesi için sadece seçimin var olması yetmez. Çünkü dünyadaki tüm diktatörler hem seçimle gelirler hem de seçilerek (üstelik çoğu kez yüzde seksenin üzerinde oy alarak) devam ederler.

                   Demokrasinin temel kavramlarından biri “düşünce ve düşünceyi açıklama” özgürlüğüdür. Gerçi bu iktidar döneminde henüz düşünce aşamasında kalmış ve basılmamış kitabı bile yasakladılar ama son Sözcü Gazetesi’nin sahibi ve iki yöneticisi için verilen gözaltı kararı daha da kötüdür. Çünkü bu “suyumu bulandırdın” kararıdır.

                   Sözcü gazetesinin ne FETÖ ile ne de terör ile bir ilgisi bulunmadığını bütün dünya bilmektedir. Buna karşın sahibinin evinde arama yapılması ve gözaltı kararı; tüm muhaliflere ve basına gözdağı vermekten öte bir anlam taşımıyor.

                   CHP’nin 24. Dönem milletvekillerinden 29 kişilik bir grup; Milas’ta yaptığımız toplantıya katılan arkadaşlarla SÖZCÜ konusundaki ortak düşüncelerimizi paylaştık:”Gazetecilik suç değildir. Sözcü gazetesi özgür basının en önemli adreslerinden biridir. Cumhuriyet Gazetesi ile başlayan ve Sözcü Gazetesiyle devam eden muhalif basına dönük susturma operasyonlarına karşı çıkıyoruz. Mühürsüz seçim yapanlar, hiçbir gazetenin kapısına mühür vuramazlar. Tarih bugünleri yazarken muhalefete dönük saldırıları yapanları değil; bu saldırıya rağmen mücadeleden bir gün bile dönmeyenleri yazacaktır.”

                   Dilerim, giderek AKP yargısı haline getirilmeye çalışılan adaletin temsilcileri olan yargıçlarımız, vicdanlarının sesine uyarak karar verirler; Nazi yönetiminin yargılandığı Nürnberg Duruşmalarındaki yargıçların durumuna düşmezler…Muhalefete ve muhalif olanlara (basına, yayına, TV kanallarına, muhalif sipyasal partilere) yaşama hakkı tanımayan bir rejimin adı: FAŞİZM’dir!...

                  

(*)https://eksisozluk.com/kurt-ile-kuzu--2460273