Lev Tolstoy'un unutulmaz eseri 'İnsan Ne ile Yaşar?' da, yoksulluğa ve açlığa karşı mücadele eden bir ayakkabıcı Simon'un hikayesi anlatılır. Hikayenin sonunda Simon, maddi varlıklardan ve dünyevi zevklerden uzak, sevgi ve merhamet dolu bir hayatın gerçek mutluluğu getireceğini keşfeder. Peki, ya bizler de Tolstoy'un bu öğütlerini dikkate alarak yaşasaydık ne olurdu?
Günümüz toplumunda, maddiyat ve tüketimcilik adeta birer esaret gibi hayatımızı kuşatmış durumda. Sürekli daha fazlasını elde etme arzusu, bizi huzursuz ve mutsuz hale getiriyor. Tolstoy'un eseri bize, maddi varlıkların geçici ve değersiz olduğunu, asıl mutluluğun sevgi, merhamet ve yardımlaşmada yattığını hatırlatıyor.
Simon'un hikayesi bize, sevginin ve merhametin insan hayatındaki dönüştürücü gücünü gösteriyor. Aç ve çıplak birine yardım etmek için kendi son gömleğini bile çıkarmaktan çekinmeyen Simon, bu fedakarlığıyla sadece insanın hayatını kurtarmakla kalmıyor, aynı zamanda kendi ruhunun da huzurunu buluyor.
Simon'un mütevazı yaşam tarzı, maddi zenginliklerin yerine manevi tatminlerin önemini vurguluyor. Simon, karnını doyuracak kadar yiyeceği ve başını sokacak bir evi olduğu sürece mutlu bir hayat yaşayabiliyor. Bu da bize, mutluluğun pahalı maddiyatlarda değil, basit ve sade bir yaşam tarzında da bulunabileceğini gösteriyor.
Simon'un hikayesi bize, sadece kendimizi değil, etrafımızdaki insanları da düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor. 
Yaşamı kendimize ve etrafımızdakilere zorlaştırmak yerine daha mutlu bir yaşam sürmek bizim elimizde. Bazen bir kitabı bazen de vicdanınızı dinleyin.