Antalya, 1980’li
yıllarla birlikte büyümeye, nüfus açısından çoğalmaya başladı.
Bugün
gelinen noktada Antalya, Türkiye’nin 5’nci büyük kenti..
Bir kentin büyümesi ve nüfusunun artışı ile
birlikte gelişmesi de gerekli..
İşte bu noktada Antalya, olması gereken noktada
değil..
Çünkü sağlıksız, denetimsiz bir büyüme söz
konusu..
Antalya’nın Türkiye’nin 5’nci büyük kenti
olmasının göstergesi çok katlı yapılar, mantar
gibi biten AVM’ler, alt ve üst geçitler, köprüler, yollar olmamalı elbette..
Büyüme ve çoğalma ile birlikte çağdaş anlamda
gelişme de gerekli..
Kim ne derse desin Antalya, 2 milyona dayanan
nüfusuna, duble yollarına, beton bloklarına rağmen tipik bir Anadolu kenti görüntüsünü veriyor..
Çünkü Antalya’nın geleceği sağlıklı
planlanmıyor..
Örnek mi ?
2 derecede hatta.azı bölgeleri birinci derece
deprem bölgesinde olmasına rağmen Antalya’nın hala bir Deprem Master Planı yok..
Antalya’nın deprem konusunda aktif bir
bölgede olduğu uyarısını bir kez daha yapan Jeoloji Mühendisleri Odası(JMO) Antalya Şube
Başkanı Ali Keleş, çok geniş alana sahip Antalya’da her büyüklükte
deprem olma olasılığı bulunduğunu vurgulayarak, büyümeyi, gelişmeyi sadece bina
yapmak oyarak algılayan yönetimlere şu uyarıyı yapıyor :
“ Antalya’da
kullanılmayan alanları, parkları imara açma derdine düştüler”
Yani varsa yoksa rant..
Antalya dendi mi akıllara rantın gelmesinin
nedeni de bu..
Antalya’nın gündemini son yıllarda kentsel
dönüşüm oluşturmaya başladı..
Büyükşehir
Belediyesi’nin Kepezaltı-Santral Kentsel Dönüşüm Projesi
müteahhitlerin gözünü bu alana çevirdi..
Çevirdi de Antalya’da önce akla rant gelince
kentsel dönüşüme bakış açısı da değişti doğal olarak..
Mimarlar
Odası Antalya Şube Başkanı Özge Köksal, kentsel dönüşüm ile ilgili kaygılarını
anlattı Akdeniz GERÇEK’e..
Şunları söylüyor Köksal :
’’ Kentsel
dönüşüm, müteahhit düşüncesiyle kar amaçlı değil, kamunun gerek teknik, gerekse
finansal desteğiyle, kamu yararı gözetilerek yapılmalı ve insanca yaşayabilir
kentsel mekanlar yaratılmalıdır’’
Ardında da müteahhitleri ve imar planı
yapıcılarını kızdıran şu uyarıları yapıyor :
“Kentsel
yenileme(Balbey Mahallesi) ya da kentsel dönüşüm yıllardır yap-satçı dediğimiz
müteahhitler tarafından kat karşılığı olarak yapılanlar ile aynı mantıkla yine
müteahhitlere yaptırılmaktadır. Burada rant en önemli kriterdir. Bu alanlara
mevcut yapı yoğunluğundan daha cazip imar hakları verilmektedir’
Kuşku yok ki estetikten yoksun, kısa sürede
alarm veren binalar konusunda TOKİ başı çekiyor..
TOKİ, bir yandan dar gelirlilere yarım yamalak
binalar yaparken, diğer yandan lüks binalar yaparak kazancına kazanç katıyor..
Özge Köksal, kentsel dönüşümün TOKİ mantığı ile yapıldığını öne
sürerek, şu uyarıyı da yapmaktan geri kalmıyor:
“Kentsel
Dönüşüm projeleri ile kentin özgün kimliği ve özellikleri de yok edilmeden
yapılmalıdır. Bu değerler korunmayınca, görüntüleri ve ifadeleri birbirlerine
tıpa tıp benzeyen, mimiklerini bile yitirmiş, estetik ameliyatlı insanlara
benzeyen, TOKİ binaları gibi Kimliksiz Kentsel Yerleşim Alanları ortaya
çıkmaktadır”
Antalya
Ticaret ve Sanayi Odası(ATSO)Başkanı Davut Çetin’in
söylediği gibi hem Türkiye, hem de Antalya siyaset gündemi ile oyalanıyor..
Oysa Antalya gibi büyüme sancısı çeken, hızla
büyüyen, sorunları çoğalan bir kentin gündemi geleceği planlayan projeler
olmalı..
Siyasi otoritenin dayattığı gündeme takılıp
kalırsak yarın Antalya yaşanmaz, sorunlarını çözemez, insanları mutsuz, doğası
ciddi biçimde tahrip olmuş bir kent konumuna düşer..
Bu nedenle Antalya, bugünden tezi yok, gündemini
çağdaş,sağlıklı, planlı bir gelecek için
belirlemeli, siyasetin kısır çekişmelerinin kurbanı olmamalı..