İsrail ve Filistin arasında gelişen günümüzün modern yapısına uygun olmayan yapıda gelişen terör olayları her geçen gün sıcaklaşıyor. Günümüzün modern yapısına uygun olmayan dedim çünkü eski kavimlerde bile savaşın bir adaleti vardı savaş meydanı diye bir tabir var. Savaş alanlarında iki ordunun onurluca savaşması ve kazanan bir tarafı olması durumu. Çocukların gözleri önünde şehirleri yakıp yıkmak, insanlara işkence ederek ilerlemek tüm dinlerde lanetlenme sebepleri arasındadır.

Bura da ne İsrail’in savunulacak bir yeri var ne de Filistin’in. Hamas’ı biz terör örgütü olarak görüyoruz ancak Filistin için durum öyle değil. Filistin de İslami Direniş Hareketi adı ile seçimle belirlenmiş Filistin Parlamentosu’nun da çoğunluğunu elde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve Sünni İslamcı siyasi partidir. Ancak yaptığı terör eylemleri ile Amerika Avrupa Birliği'ndeki ülkeler ve uluslararası topluluklar tarafından terör örgütü ilan edilmiştir.

Son eylemlerinde Hamas İsrail'de festival demedi, turist dinlemedi çocuk, yaşlı demedi resmen katliam yaparak sıcak savaşın ateşini yaktı. Özellikle sivillere karşı yaptığı canice eylemleri ile tüm dünyanın tepkisini çekti.

Buna karşı Israil misli ile karşılık verdi Gazze de bomba üstüne bomba yağdırıyor taş üstünde taş bırakmamaya yemin etmiş gibi. Yaşlı, çocuk, kadın demeden vuruyor. Bunu savunma operasyon adı altında yapıyor.

Bizim bu konuda bir tarafı seçme eğilimi duygusundan uzak durmamız gerekiyor. Iki tarafın da savunulacak pek bir tarafı yok. Aralarındaki sınır sorunlarını, dini sorunlarını çözmek zorundalar artık. Dini hoşgörü bu savaşın bitmesinde en büyük etken. Bağımsız bir Filistin Devleti kurulmalı ancak şu anki savaş tabloda bu olgudan her geçen gün uzaklaşmaktalar. Savaş konusunda Türkiye, taraf tutmadan, iç işlerine çok karışmadan uzlaşmacı bir misyon üstlenmesi Türkiye’nin faydasına olacaktır.

Türkiye için bu konu elbette ki bir tehdit Ortadoğu karıştıkça bizdeki mülteci sorunu artacaktır. Türkiye bu konuda sınır ve mülteci sorununa karşı acil bir şekilde plan yapmalıdır. Türk örf, adet ve gelenekleri bakımından evet misafirperver bir ülkeyiz ancak tüm Ortadoğu’nun tüm yükünü de biz çekmeyiz. Yükümüzü de doğru siyasi yöntemler ile paylaşmayı de öğrenmek zorundayız.