"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu,

Birinciliği beyaza verdiler." diyordu şair Özdemir Asaf.

--Ne güzel günlermiş ya o karma karışık sayılan 68'lilerin, 78'lilerin günleri. Hiç olmazsa, Ne neredeydi biliyorduk, görüyorduk. Her şeyin bir yeri yurdu vardı.

--Oysa şimdi, Cemal Süreyya'nın dediği gibi: "Dalgınım; dalıp dalıp gidiyorum bu ara, neyi nereye koyduğumu unutuyorum. Dargınım kırıla döküle gidiyorum bu ara. İnsanlar o kadar acımasız ki! Kimi nereye koyduysam bulamıyorum."

--Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucu Önderi Büyük Atatürk'den sonra, Anti-Emperyalist devrimci mücadelenin Devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş'in doğum günü bugün.

--68'li yıllar, 68'liler ile sürebilseydi, biz 78'lilerin elleri kolları, kafaları kırılmasa da HALKIN, EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALDIĞI, SÜMÜRÜ ve EMPERYALİZME UŞAKLIĞIN olmadığı bir Türkiye yaratabilseydik, eşeğini kaybedip bulunca sevinen Nasrettin Hoca misaline dönmezdik.

--Ne soysuz bir toplum olduk ya. Eline bir android telefon, kıçını toplayamamaktan acizler, iki kelam edemeyecekler dünyanın alimi oldu çıktı ya. Market raflarından hıyar seçip alır gibi DOKTORA, DOCENTLİK tezleri alıp, satmada dünya 3'cüsüyüz. Bu kadar cehaletin gerçekten okumuşlukla olabileceğinin en güzel kanıtı olan Akademik Jüriden paye alıp, DR., DOÇ. ünvanlı, Üniversitelerden kadrolar alıp, bu ülkenin geleceğini sabote edenlerden de bir gün hesap sorulur.

--Bilmem AYDIN SORUMLULUĞU diye bir etiği bilen, anımsayan olur mu?

--Siyaset ise, ondan da beter. Sağ sol istemiyoruz, ideolojiler istemiyoruz diye ABD ve Emperyalistlerin çıkarları için ülkenin geleceğinin içine eden Kenan Evren gibi paşalar, ülkeyi getirdiğiniz durumdan memnun musunuz.

--Dün Ankara- Sakarya Caddesi’nde Türkçeyi bile sayılı sözcükler ile konuşan Urfalı bir çocuğa, bir arkadaşım ile botlarımı boyattım. Kar yağmaya başladı. Alelacele işimizi bitirip gideceğimiz sıcak köşeye koştuk ama vereceğim paranın üstünü almak için "ne kadar paran var bakayım" dediğime pişman oldum. Tabi Urfalı Ağalar, Urfalı Beyler, Paşalar ne kadar rahatsızdırlar bu çocuklardan ama akşamüstü saatin beşe geldiği vakit, cebinden çıkardığı metal paralar içimi acıttı. Sanki ben ağa gibi, üstü kalsın dedim. Üstünü alamadım o küçücük ellerden.

--Hiç kuşkum yok ki anası, babası, yedi sülalesi ise biz solcuların çanlarına ot tıkamak için yeminlidirler. Ne garip dünya bu ya.

--Seçimler, partisiz krallar yaratmakla meşguller. Bir gün bunun ne anlama geleceğini anlarsınız da, "atı alan bir kez daha çoktan ÜSKÜDAR'ı geçmiş olur"

--Siyaset ve yönetim hesap verilebilirlik ve kurumsal yapılar üzerinden yapılır. Üç gün sonra kimden hesap soracaksınız ki? O gün geldiğinde de, Manacılar çoktan paraları toplayıp tüymüşlerdir.

--Haydi sıradan yurttaşıma bir sözüm yok da.

--Bu devletin, milletin okullarında okumuş (yarının gençlerinin böyle bir sorumlulukları yok. Onlar, babalarının paraları ile okuyorlar), bu devletin ekmeğini yemiş olanlar bile bir sorumluluk taşımıyorlar artık. Yazık.

--Üniversiteyi bitirdiğim yıl, önceki Burdur İl Başkanı sevgili Osman Gök ile; ona Burdur'da bana da Antalya'da beyaz eşya dükkanı açacaktı Babalarımız. Benim kişisel bir sorunum çıktığından şarampol caddesinde beklenen dükkanı açmamıştık. Daha sonra da, gittiğim Ankara’dan, Devletten kopamadım. Hem de hiç de zorunlu değil iken. Ama ben her zaman devletime, bu konuda kendimi sonsuz borçlu sayarım ve çalışır, çabalarım.

--Önceden de dediğim gibi, benim sıradan halkıma bir sözüm yok. Onlar, artık yoksulluğa muhtaç edilmiş, Stockholm Sendromu'na yakalamışlar. Yoksulluğa muhtaç edenlerine aşıklar.

--Ya size ne oluyor ya, sizin bu ülkeye son bir aydın sorumluluğunuz var. Deniz Gezmiş, öğretmen, iyi eğitimli bir ailenin Türkiye'nin en iyi hukuk fakültesinde okuyan bir genci idi. Ama o kendini halkına adadı. Sizlerin popülist paylaşımlarınız için değil, yokluk, yolsuzluk, açlık olmasın, ülkem emperyalistlere peşkeş çekilmesin diye ipe gitti be.

--Azıcık vicdan

--Batsın sizin cüzdanlarınız be!..