Uyarılar ard arda geliyor. Gelmeye de devam edecek. Çünkü insanların bozduğu doğanın dengesi, artık tehlike sınırını aştı. Üstüne eklenen afetlerle de tablo ağırlaşıyor. Yıkım artıyor, kayıp artıyor…

Yağmur, fırtına, sel, hortum elbette olacak…

Ama 21. yüzyılda bilim ışığında tedbiri elden bırakmayacağız. Kentin imar planlarını yaparken riskleri ortaya koyacağız…

Ama doğru ya daha deprem master planımız yok…

Gerçi yüz binlik planlarda yetkiyi alan Antalya Büyükşehir Belediyesi, bütüncül planlamaları tamamlayamadı. 19 İlçenin sağlıklı bir 25 binlik planlaması 5 yıl dolarken hala yok…

Ama o risk tablolarını görmeden yapılaşmaya açılıyor yeni yerler. Orman, dere fark etmiyor…

Kaçak yapılama sürüyor. Vatandaş ev de bahçe de serada yapıyor derelere, kenarlarına…

Denetim yok. Varsa da sağlıklı değil. Siyasi nedenler, eş-dost akraba kayırmacılığı sürüyor…

Bu iş siyasi bir değil oysa…

Mevzu olan can…

Mal da önemli elbette ama giden canın telafisi yok…

Ama bakıyorum da yetkililerin çok da umrunda değil. Tek dert, kapıdaki seçim….

Ziyaretler, baş sağlığı, geçmiş olsun mesajları. Sonrası yok…

‘İnşallah yaralar sarılacak’…

Biliyoruz sarılmayacak…

İşte bugün manşetimizde ve deprem riski haberinde saklı nedeni…

Tedbir yok. Tedbir almadan yola devam edilmeye çalışılıyor…

Oysa şu meslek uzmanları ve bilim insanları, teknik insanlar dinlense. İşbirliği ve koordinasyon sağlansa, siyaset üstü konuları siyaset üstü zeminlerde tartışsak…

Ne güzel olacak…

Her yerde afet olur…

Önüne geçemezsin…

Ama kaybı azaltmak mümkün…

Bu da hem merkezi hükümetin hem yerel yönetimlerin asli görevi…

Gelin geç olmadan başlayın…

Yarını yok bu işin…