Antalya ile ilgili olarak her gün çok şey yazılır ve söylenir..

Beni böylesine durumlarda en çok eski ile şimdiki Antalya’nın kıyaslanması ilgilendirir..

Bir kentin 40-50 yılda yaşadığı müthiş değişime tanıklık etmek elbette önemli..

Önemli olduğu kadar kimi zaman da hüzün verici..

Dahası ürkütücü..

Gelecek için, gelecek kuşaklar için kaygı verici..

Neden mi ?

Rantçılar akın edene kadar Antalya yaşanası bir kentti,.

Yeşilin ve mavinin tüm renklerini barındırır, sokakları turunç kokardı..

Sessiz ve çok temiz bir kentti Antalya..

Antalya’daki değişim dışarıdan gelenlerin gözlemiyle daha da bir anlam kazanıyor..

İki doğa sevdalısı, iki Antalya sevdalısının gözlemlerini sizlerle paylaşmak, Antalya’nın 40-50 yıllık süreçte nereden nereye geldiğini gözler önüne sermek amacım..

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nın(ATSO) Cengiz Toytunç Caddesi’nde bulunan eski binası kültür ve sanat merkezine dönüştürüldü..

Merkezi bize kazandıranlara milyarlarca kez teşekkür etmek azdır..

Çünkü buraya bir AVM yapılabilirdi..

Bir işhanı dikilip, odaya her ay milyarlar kazandırılabilirdi..

Dahası rezidans türü bir yapılaşma için kapıyı aşındıran şirketlerin birisiyle ortak iş yapılabilinirdi..

Bu çok değerli alanın kültür ve sanatın hizmetine sunulması harika bir şey, katkısı olan herkesin heykeli dikilmeli..

ATSO’nun eski binasındaki merkezi adı Antalya Kültür Sanat(AKS)olarak belirlendi..

AKS’de  dünyaca ünlü fotoğraf ustası Ara Güler’in Antalya fotoğrafları sergileniyor..

Serginin ası ‘Işık ve Tarih’

Ara Güler’in gözüyle Antalya sergisini mutlaka izlemenizi salık veririm..

Sergi için hazırlanan broşürde Ara Güler’in Antalya ile ilgili görüşlerine yer verilmiş..

Eski ve bugünkü Antalya’yı karşılaştırmak adına dünyaca ünlü fotoğraf  ustasının görüşlerinden bir bölümü sizlere aktarmak istiyorum.

Şöyle diyor Ara Hoca :

‘Ben Antalya’ya Hayat mecmuası için röportaj yapmaya gittiğim zaman Antalya’da hava meydanı yoktu. Antalya’ya her zaman sempatim olmuştur. Çünkü ışığı hem tatlıdır, hem de sıcaktır. Ama sıcaklık bir felaket haline de gelebilir. Antalya’da akan bir su varsa sana bir şey mırıldanır. Beni en çok Antalya’nın bozulması etkilemiştir. Şimdi gördüğüm Antalya, Antalya değildir. Öyle ki Antalya, kaybedilmiş bir Antalya’dır. Eğer benim resimlerinin içinde eskiden kalma birkaç tane varsa işte onlar kalmıştır”

Ara Güler, Antalya’nın bugün beton yığınına dönen, iklimi ile birlikte yaşam standardı değişen Antalya’yı ‘ kaybedilmiş Antalya’ olarak yorumluyor..

Haksız da değil..

Antalya’yı kaybettik, Antalyalı olarak Antalya’yı kaybetmede bizim de payımız var kuşkusuz..

Gelelim ikinci Antalya sevdalısına ..

O da ‘ Antalya kaçılacak şehir olacak’ diyor..

Uluslararası Mimarlık Bienali için Antalya’ya gelen Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Duygu Erten’in sözleri bunlar..

“Antalya’ya yazık etmişsiniz’ diyor Erten Hoca.

Ardından da acı gerçeği suratımızca şamar gibi vuruyor :

“10 yıl sonra geldiğim Antalya’da hayal kırıklığı yaşadım. Şehirde yeşil görmek adeta mucize haline gelmiş. Denize sırtınızı dönüp baktığınızda, Türkiye’nin herhangi bir büyük şehrinin algısı var. Halbuki Antalya çok özel bir şehir. Şehirlerimizi neden bu hale getiriyoruz ? Planlama neden olmuyor ? Neden büyük düşünemiyoruz ? Neden binalarımızı bu kadar kötü yapıyoruz ? Nerede yeşil Antalya ?”

Başka söze gerek var mı ?