
İbrahim Akkaya
Bak yeşil yeşil !
Antalya denilince ilk akla Konyaaltı sahili gelir..
Dünya çapında bir üne sahip Konyaaltı plajı..
Bu kadar çok tanınmasının en önemli nedeni ise plajının ve denizinin temiz olmasıydı,..
Olmasıydı diyoruz çünkü Konyaaltı artık temiz değil..
Antalya Körfezi hızla kirleniyor, tehlike çanları daha yakından çalmaya başlıyor..
Kirlilikte dün son noktaydı..
Konyaaltı’na denizin suyu yeşile dönmüştü.
Plajı işleten Antalya Büyükşehir Belediyesi kuruluşlarından ANET’in görevlileri düdük çalarak insanların denizden çıkmalarını istediler..
Çükü balıklar ölmüştü.
Deniz suyunun yeşil renge bürünmesi esrarengiz bir olaydı ama sürpriz değildi..
Bir zamanlar rekor sayıda mavi bayrak dalgalanan Konyaaltı sahilinde bur süreden beri kirlilik göze batıyordu.
Denizin rengi birkaç kez daha değişmiş, yetkililer Antalya Limanı’nda demirleyen gemilerin atıklarını bıraktıkları için geçici bir kirlenme görüldüğünü, sintine bırakan gemilere ceza yazıldığını belirterek olayın dallanıp budaklanmasını önleme çabasına girmişlerdi.
Bir kaç gün önce de denizde kirlilik görülmüş, vatandaşların tepkilerinin artması ve kirlilik haberlerinin basında yer alması üzerine Antalya Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Dairesi Başkanlığı yetkilileri, kirlilik tehlikesinin söz konusu olmadığını öne sürmüşlerdi.
Dün ise denizdekilerin düdük sesiyle çıkmalarının istenmesinden sonra işin ciddiyetini gecikmeli de olsa kavramış olmalılar ki sudan numune alıp laboratuar incelemesine götürdüler.
Görgü tanıkları dünyaca ünlü Konyaaltı sahilinde denizin dün öğleden sonraki durumu ile ilgili gözlemlerini tepkilerini de ortaya koyarak anlatırken, suyun yağlı olduğunu ve bu yüzden köpürdüğünü öne sürerek, olayın kimyasal atık nedeniyle yaşanmış olabileceğini belirttiler.
Tepkilerini sahili ileten ANET üzerinde yoğunlaştıran vatandaşlar, evsel ve sanayi atıklarının deniz, göl gibi su kaynaklarına bırakılması nedeniyle aşırı kirliliğin en büyük nedeni olan alg patlamasının da yaşanmış olabileceğini düşünüyor.
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki havamızı da, suyumuzu da, denizimizi de hor kullanıyoruz.
Bir alamda doğal kaynaklarımıza ihanet ediyoruz.
Doğa dün denizde yaşananlar gibi intikamını eninde sonunda alıyor.
Alıyor da biz gerekli dersi çıkarıyor muyuz ?
Sorun da burada..
Acı ama gerçek Antalya sahipsiz..
Antalya’nın kaynaklarını başta turizm yatırımcıları olmak üzere büyük sermaye ve yabancı şirketler babalarının malı gibi kullanıyor..
Sahilleri kapatıyor, kaçak yapılar ve işgaller ile tepe tepe kullanıyor..
Sahiller kamunun malı olmasına rağmen turizmin yayılmacı anlayışının kurbanı oluyor.
Daha da vahim olanı çok yıldızlı, yabancıları kıskandıran turistik tesislere sahip olmamıza rağmen sahip ve işletmecileri masraftan kaçınmak için arıtmalarını çalıştırmıyor..
Ülkeyi o kadar aciz bir hükümet yönetiyor ki, turistik tesislerin arıtmaları düzenlenip çalıştırılsın diye Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden ödenek ayrılıyor.
Antalya sahilleri 1980’li yılların ikinci yarından itibaren çok kötü kullanıldı..
Doğaya saygı gösterilmedi, ormanlar tarım alanları, yeşil alanlar sorumsuzca yapılaşmaya açıldı.
Turizmcilere paha biçilemeyen sahiller simit parasına tahsis edildi, otel yapsınlar diye kredi bile verildi..
Bu nedenle Konyaaltı denizinin kirlenmesi asla sürpriz değil..
Bu sorumsuzluk devam ederse, sahillerdeki yapılaşma olanca hızıyla devam ederse Antalya Körfezi yakında yaşanmaz hale gelir..
Altın yumurtlayan tavuk, bacasız sanayi gibi söylemlerle cilalanan turizm tepe taklak gider.
Başımızı kuma gömmeyelim, Antalya’ya ve kaynaklarına sahip çıkalım..
Çünkü başka Antalya yok..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.