İngiltere Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Parasını Türk Halkının Ödediği 2 Dev Savaş Gemisini, Teslim Etmemişti, Gasp Etmişti!

Toplumsal hafızamızda İngilizlerle ilgili “Asılacaksan, İngiliz sicimiyle asıl!” gibi özlü ve güzel sözler bulunsa da İngiltere’yle ilgili çok kötü, berbat anılarımız da var… İşte bunlardan, İngilizlerin güvenilmezliğiyle, İngilizlere güven olmayacağıyla ilgili olanı: Türk halkının Birinci Dünya Savaşı öncesinde parasını son kuruşuna kadar peşin olarak ödediği 2 dretnot (dönemin en güçlü savaş gemisi) İngiltere tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmemiş ve bu da hiçbir zaman milli hafızamızdan silinmemiştir… İşte İngiltere Kralı 8. Edward Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyaret ederek bu çirkin olayın izlerini de silmeyi denedi...

Tell England-The Battle of Gallipoli (1931; Anthony Asquith & Geoffrey Barkas), The Dambusters (1955; Michael Anderson), Weekend at Dunkirk (1964; Henri Verneuil), Lawrence of Arabia (1965; David Lean), Battle of Britain (1969; Guy Hamilton), Young Winston (1972; Richard Attenborough), Chariots of Fire (1981; Hugh Hudson), Gallipoli (1981; Peter Weir), Gandhi (1982; Richard Attenborough), Hope and Glory (1987; John Boorman), The Gathering Storm (2002; Richard Loncraine), The Queen (2006; Stephen Frears) , Atonement (2007; Joe Wright), Into the Storm (2009; Thaddeus O'Sullivan), The King's Speech (2010; Tom Hooper), The Iron Lady (2011; Phyllida Lloyd), The Imitation Game: Enigma (2014; Morten Tyldum), Queen of the Desert (2015; Werner Herzog), Suffragette (2015; Sarah Gavron), Their Finest (2016; Lone Scherfig), The Crown (2016-2023), Darkest Hour (2017; Joe Wright), Dunkirk (2017; Christopher Nolan)

gibi filmler ya da TV yapımları 20. yüzyıl İngiliz tarihini gözler önüne serenlerden sadece birkaçı...Bunlar birbirini tamamlıyor...Adeta bir puzzle'ın parçaları gibi...



Kraliçe 2. Elizabeth'in (1926-2022) hayatı ve 1952-2022 Kraliçelik dönemi bu yapımların büyük çoğunluğunda konu ediniliyor...Kraliçe 2. Elizabeth 3 kez Türkiye'yi ziyaret etmişti...2. Elizabeth'in Kral amcası 8. Edward'ın 1936'daki Atatürk'ü ziyareti de unutulmaz anılarla doluydu...Yazımda bu unutulmaz anılar da var...Cumhuriyetimizin bir numaralı kurucu babası 1936'da İngiltere'yle Türkiye'nin ilişkilerini geliştirmek için çok çaba harcamıştı...The Crown dizisi aynı zamanda 8. Edward ve eşi Wallis Simpson'un serüvenlerini, öyküsünü de anlatıyor...

İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’de 3 Kez Türkiye’yi Ziyaret Etti

Babasının öldüğü 6 Şubat 1952’den kendisinin öldüğü 2022'ye kadar İngiltere Kraliçesi ünvanına sahip olan 2. Elizabeth ilk kez 6 Mart 1961'de Türkiye'ye geldi ve 27 Mayıs 1960 darbesinin lideri Cemal Gürsel'le görüştü... 18 Ekim 1971’de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın ve 13 Mayıs 2008’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret etti… Kraliçe’nin babası 6. George’un Londra’daki cenaze törenine katılan Cumhurbaşkanı Celal Bayar’da 14 Şubat 1952’de 2. Elizabeth tarafından kabûl edilmişti… İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’de 3 Kez Türkiye’yi Ziyaret Etti...12 Temmuz 1988’deyse Cumhurbaşkanı Kenan Evren İngiltere’de 2. Elizabeth tarafından ağırlandı… Mayıs 2008’deki Türkiye ziyareti sırasında, 2. Elizabeth’e verilen hediyeler arasında Kraliçe’nin nefret ettiği, defterinden tamamen sildiği, amcası Kral 8. Edward’ın Eylül 1936’daki İstanbul ziyaretinden fotoğrafların da yer alması Kraliyet ailesinde ciddi bir hoşnutsuzluk yaratmıştı…

2. Elizabeth ve Eşine Diğer Hediyeler

2008 ziyareti sırasında, Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Ankara’daki İngiltere Büyükelçiliği İkametgahı’nda, Kraliçe 2. Elizabeth’e Sevan Bıçakçı’nın özel tasarımı olan “Cennet Bahçesi” adındaki yüzüğü, Kraliçe’nin eşi Edinburgh Dükü Prens Philip’e de (1921 doğumlu) kehribar tespih ve lüle taşından pipo hediye etmişlerdi.



“Mustafa Kemal Atatürk’ün Dış Politikası”


Soli Özel’in Habertürk Gazetesi’nde yayınlanan “Atatürk’ün dış politikası” başlıklı yazısından konumuzla ilgili bir bölüm: ”Ölümüne yakın Atatürk’ün Nazi Almanya’sına değil ayakta kalabilmiş ender demokrasilerden birisi olan İngiltere’ye yakınlaşmak istemesi de dünya sistemi içindeki tercihlerinin bence bir yansımasıdır.”


2. Elizabeth'in kekemelik sorunu olan babası Kral olmayı hiç istememişti...Kral olmadan önceki gözlerden uzak, kaygısız, tatlı hayatı Kral olunca bu görevin getirdiği sorumluluklarından ve yüklerden dolayı gölgelenmişti...Bakınız: The King's Speech (2010)


2. Elizabeth'in gelini, Kral 3. Charles'ın ilk eşi Diana 20. yüzyılın en gözde kadın figürlerinden, ikonlarından biri oldu...


Diana hakkındaki eserler bunun kanıtı: The Crown, The Last Days of Princess Diana (2021; Brian Aabech), Diana (2013; Oliver Hirschbiegel), Spencer (2021; Pablo Larrain),  gibi filmler ve diziler var...


When the Dogs Don't Bark: A Forensic Scientist's Search for the Truth (2019; Angela Gallop), Diana: Her Last Love (2000; Kate Snell) , Diana: Her True Story (1992; Andrew Morton), Frances: The Remarkable Story of Princess Diana's Mother (2004; Maxine Riddington), Diana: The Last Days (1999; Martyn Gregory) gibi kitaplar var...



The Crown (2016-2023; şimdilik 54 bölüm)



“The Crown” 1947’den bugüne İngiltere tarihi niteliği taşıyor…Hatta “The Crown”da flash back yapılıp 1937’ye dönülüp 2. Elizabeth’in İngiliz ordusunda subay olarak görev yapan Yunan asıllı eşi Philip’in kızkardeşlerinin Hitler hayranı Nazilerle evlilikleri bile canlandırılmıştı…The Crown dizisi, II. Elizabeth’in Phillip ile evlendiği dönemden itibaren kraliyet ailesinin yaşadıklarını konu ediniyor. 53. bölümde Diana'nın ölümüyle ilgili komplo teorilerine bir cevap da vardı...Dizi 14 Aralık 2023'te yayınlanacak 60. bölümüyle sona erecek...

"İngiltere'yi temsil ediyorum " gerekçesini, bahanesini öne sürerek, çocuklarına gerçek anlamda anne olmayı reddetmesi, çocuklarına sevgi ve şefkat göstermemesi "The Crown" dizisine konu olan İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth'in veliaht oğlu Prens Charles Camilla Parker Bowles ile 1971'de başlayan aşk ilişkisini sonlandırmadan, ailesinin ayarlamasıyla, gerçek anlamda hiçbir zaman sevmediği, frekans uyumunun olmadığı Diana Spencer ile 1981'de evlenmiş, Diana Spencer de kocasını Hasnet Khan, Barry Mannakee, James Gilbey , Will Carling, Oliver Hoare ve  James Hewitt gibi erkeklerle aldatarak eşine karşılık vermişti...Diana’nın sevgilileri arasında Pakistan asıllı kalp cerrahı Hasnat Khan’da vardı ve bu ilişki iki yıl kadar sürdü...Diana’nın yakınlarına söylediğine göre 1987’de motorsiklet kazasında ölen sevgilisi Barry Mannakee bir suikaste kurban gitmişti...Hatta Diana'nın küçük oğlu Prens Harry'nin babasının Charles değil Hewitt olduğu iddia edilir...Kızına gerçek anlamda babalık yapmayan Edward John Spencer'ın kızı olan Diana sevgisiz, zoraki evliliğini medyaya da anlattı...Eşini aldatması konusunda çok büyük bir kamuoyu ve halk desteğine sahip oldu...


1914-1923 döneminde Türk ordusunun savaş içinde olduğu bir ülke İngiltere... İkinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıl olan 1939'da dünya nüfusu 2 milyar 300 milyondu...Bu nüfusun % 24'ü yani 550 milyondan fazlası İngiltere ve kolonilerinde yaşamaktaydı...İngiltere üzerinde güneş batmayan imparatorluk ünvanını kazanmıştı...19. yüzyılda İngiltere kendini tehdit eden Napoleon'u esir almış (1815'te), onu uzak ve ıssız bir adada ölüme terk etmişti...O dönemde İngiliz donanmasıyla yarışabilecek bir başka donanma yoktu...1814'te İngiliz ordusu Washington'u ve Beyaz Saray'ı yakmıştı...1533-1603 döneminde yaşayan Kraliçe 1. Elizabeth döneminde İngiltere İspanyol işgali tehlikesini atlatmayı başarmıştı...1940'da İngiltere Nazi Almanyası işgali tehdidini ABD'nin ve 1941'den itibaren de Sovyetler Birliği'nin sayesinde ortadan kaldırdı...1803-1815 döneminde de İngiltere Fransa'nın işgal tehdidiyle karşı karşıya kaldı...1805'te Trafalgar'da İngiltere denizlerdeki üstünlüğünü bütün dünyaya kanıtladı...1853-1856 arasında İngiltere, Fransa ve Osmanlı üçlü bir ittifak kurarak dünyanın hakimi olmak isteyen Rusya'ya büyük bir yenilgi tattırdı...  

Son ikibin yılın en gereksiz kurumu monarşiye, Kraliyet ailesine Diana'nın verdiği zarar, hasar her türlü takdirin üzerindedir...Kraliyet ailesi milyarlarca Sterlinlik bir serveti kontrol eder, lüks ve saltanat içinde yaşar, İngiliz halkını sömürür ve vergi vermez...Rusya, Almanya, İtalya, Avusturya, Fransa,Yunanistan gibi ülkeler monarşi rejimine son vermelerine rağmen İngiltere bunu bir kez Oliver Cromwell zamanında başarmış ancak Kraliyet rejimi Cromwell'in 1658'deki ölümünden kısa bir süre sonra İngiltere'nin başına bir kez daha bela olmuştur...Kral Charles, 30 Ocak 1649 günü  Londra'da "Whitehall Sarayı" önünde açık havada başı kesilerek idam edilmişti...1660'da Krallık rejimi İngiltere'ye geri döndü...



Diana, Evita Peron ve Marilyn Monroe Gibi Efsaneleşti..


Düğün törenini (29 Temmuz 1981’de) bir milyar, cenaze törenini (6 Eylül 1997’de) ikibuçuk milyar insanın televizyon ekranlarından canlı yayında izlediği Prenses Diana’nın son iki yılını konu alan “Diana” adlı filmde (2013) gerçek aşkın bir kadının hayatını nasıl değiştirebileceği tüm duygusallığıyla işleniyor. Bu filmde,
kocasınca her fırsatta aldatılan bir kadının kocasına verdiği karşılıklar ve yaşadığı aşk ilişkileri konu edildi...Helen Mirren’a Oscar kazandıran “The Queen-Kraliçe” (2006) Prenses Diana’nın ölümünden hemen sonra yaşananları konu alıyordu…

Prenses Diana dünyanın çeşitli bölgelerine gömülü olan ve her yıl çok sayıda insanın ölümüne ya da sakat kalmasına yol açan kara mayınlarının etkisiz hale getirilmesi için açılan kampanyalara destek olarak büyük takdir kazanmıştı.


Dünya medyasında Prens Diana’yla ilgili yeni bir haberin çıkmadığı gün neredeyse bulunmuyor...Diana’nın bindiği otomobil gerçek değerinin çok üzerinde bir fiyatla satılıyor; giydiği elbiseler servetler dökülerek el değiştiriyor; çok uzun süre her tür konuşmasının gizlice dinlendiği, kaydedildiği anlaşılıyor; 1980’lerin sonlarında erkek kılığına girerek Rock yıldızı Freddie Mercury’e eşlik ederek eşcinsel barına gittiği, burada kimsenin (Diana’nın) gerçek kimliğini anlayamadığı ortaya çıkıyor...

Prenses Diana’nın ünlü uzak akrabaları arasında başbakan Winston Churchill, yönetmen Guy Ritchie (şarkıcı Madonna’nın eski kocası), oyuncular Audrey Hepburn, Ellen DeGeneres, Oliver Platt, Humprey Bogart da bulunuyordu...

Prenses Diana (1961 doğumlu) annesi-babası 1969’da boşanınca ve babası nüfuzunu kullanarak annesiyle görüşmesine uzun süre engel olunca hayatındaki ilk travmasını yaşadı. Kısa hayatı boyunca daima mutluluğu aradı, ona ulaşmaya çalıştı.20 yaşındayken evlendiği Prens Charles’la 16 yaşındayken tanıştı; çiçekten çiçeğe konan uçarı Prens o dönemde Diana’nın ablası Lady Sarah’la flört etmişti…

Evlendiklerindeyse Diana ve Charles’ın ayrı dünyaların insanı olması, uyum kurmak için Charles’ın hiçbir adım atmaması, hiçbir çaba harcamaması ve sadece metresi Camilla Parker Bowles’ı sevmesi Prenses Diana’nın mutsuzluğunu katladı.

Diana, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in 1981-1996 yılları arasında geliniydi. 1996’da Prens Charles’tan boşandığında 17 milyon sterlin alarak bir felâkete dönüşen evliliği hakkında konuşmamayı kabûl etmişti ancak evliliğindeki çıkmazları, sorunları, felaket anlarını her bulduğu fırsatta anlattı...Diana'nın Prens Charles’la evliliğinden (William; 1982) ve (Harry; 1984) iki oğlu dünyaya geldi.


Muhammed Al-Fayed'in (1929-2023) yaydığı komplo teorilerine göre, (kanıtlanamayan çeşitli iddialara) göre Diana öldüğünde karnında Mısırlı işadamı Dodi Al-Fayed’in bebeğini taşıyordu ve yine aynı teorilere göre bu bebeğin cesedi İngiliz ajanlarınca (gerçek James Bond’lar tarafından) Diana’nın karnından hamilelikten hiçbir iz bırakmayacak şekilde çıkarılarak kaçırıldı...Prenses Diana’nın son sevgilisi ölümü beraber karşıladığı Dodi Al-Fayed oldu… Dodi, ünlü Harrods Mağazaları’nı 1985’te satın alan, 2010’da da Katarlılara satan, Mısırlı işadamı Muhammed Al-Fayed’in oğluydu. Muhammed Al-Fayed oğlunun ve Diana’nın öldüğü 1997’deki olayın kaza olmadığını, Kraliyet Ailesinin düzenlettiği bir suikast iddiası olduğunu dile getirdi...Suudi işadamı Adnan Khashoggi, Dubai Şeyhi Rashid Bin Saeed Al Maktoum, Brunei Sultanı Omar Ali Saifuddien III'ün güvenini kazanarak dolar milyarderi olan Muhammed Al-Fayed’in girişimleri sonucunda Diana’nın Paris’te paparazzilerden kaçarken trafik kazasına mı, suikaste mi kurban gittiği hâlâ tartışılıyor...


Dodi Fayed’in akrabaları,yakınları, onların dostları hakkında şunlar biliniyor:


“Dodi Fayed bir zamanlar Mısır sokaklarında Coca Cola satan ve şansın, talihin, dostlarının yardımıyla dolar milyarderi olan babası Mohamed Al-Fayed’in parasını yiyordu…Fayed ailesi, Suudi dolar milyarderi Adnan Khashoggi’yla, 1979-1989 yılları arasında Afganistan’da 14.453 Rus askerinin öldürülme operasyonlarında CIA ve Ronald Reagan’ın görevlendirilmesiyle rol üstlenen Suudi Jamal Khashoggi’yla akrabadır…Mohamed Al-Fayed ilk evliliğini Adnan Khashoggi'nın kızkardeşiyle yapmıştı...Jamal Khashoggi Suudi Arabistan’ın en zengin ailelerinden bin Laden’ların oğlu Osama bin Laden’le (al-Qaeda terör örgütü lideri) 1987-95 yılları arasında Afganistan ve Sudan’da söyleşiler yapmıştır…Jamal Khashoggi ve Osama bin Laden bir dönemde aynı fikirleri savundular…Laden ve Jamal, demokrasinin Arap ülkelerinde değişim için bir seçenek olmadığı konusunda aynı fikirdeyken, yıllar sonra Jamal ülkesine demokrasi gelmesini en çok isteyen isimlerden biri oldu. Yani Jamal yıllar içinde taraf değiştirmiş, eski düşüncelerinden 180 derece farklı fikirleri yani demokrasiyi savunur olmuştu.Jamal Khashoggi’nın demokrasi karşıtıyken tamamen fikir değiştirerek Orta Doğu’daki bütün kötülüklerin kaynağı olarak Suudi veliaht Prens Mohammed bin Salman Al Saud’u ilan ettiği, İhvan yani Müslüman Kardeşler’le, Mısır eski Cumhurbaşkanı Mohamed Morsi’ye destek verdiği kayıtlara geçirilmiştir…”

53. bölüm: 

Prenses Diana'nın sevgilisi Dodi el-Fayed'in babası, prensesin öldüğünde oğlu Dodi'den hamile olduğunu iddia etmiş ve  Diana'nın İngiliz Kraliyet ailesince düzenlenen suikastin kurbanı olduğunu söylemişti...Dizinin 53. bölümüne göreyse Kraliçe Elizabeth, kocası ya da büyük oğlu Diana'yı öldürtmedi...Ölümü trafik kazasıydı...Diana Dodi'yle evlenmeyi düşünmüyordu ve istemiyordu...Diana Dodi'den hamile değildi...Dodi'nin dolar milyarderi olan ancak en derin yoksulluğu çocukluğunda ve gençlik döneminde tatmış olduğundan ezikliğini üzerinden hiçbir zaman atamayan babası İngiltere Kraliçesi'nin eski geliniyle oğlunu evlendirerek kendisine İngiltere vatandaşlığını layık görmeyen bu ülkeden intikam almaya çalışmıştı...Dodi'nin babası 1997'de oğlunu evlenmek üzere olduğu manken Kelly Fisher'dan şantajla, tehditle, zor kullanarak ayırmıştı...Aşırı derecede yoksulken dünyanın en zenginlerinden biri haline gelen Aristotle Onassis'in 1963'te suikast sonucu öldürülen Başkan Kennedy'nin eşi Jackie'yle 1968'de evlenmesinin öyküsü Dodi'nin babasını büyülemişti...Yunanlı dolar milyarderi Onassis Jackie'yle evlenince gezegendeki en ünlü kişi haline geldi...Dodi'nin babasının senaryosuna göre Dodi Diana'yla evlendiğinde gezegendeki en ünlü kadının kocası ünvanını kazanacaktı...Bir zamanlar Mısır sokaklarında Coca Cola (gazoz) satan adamın oğlu Dodi'nin dünyanın en ünlü erkeği olmasını Muhammed Fayed çok arzulamıştı...  

Kraliçe 2. Elizabeth’in 325 Gün Kral Kalan Amcası 8. Edward’ın Eylül 1936’daki Üç Gün Süren İstanbul Ziyareti


1936'da İngiltere Kralı 8. Edward evlilik geçmişi olan bir kadınla (Wallis Simpson ile) evlenmek istediğinde İngiliz kurulu düzeni Edward'ı "Kadınla, Krallık tacı arasında seçim yapmaya zorladı...Edward kadını tercih etti...

Üzerinde güneş batmayan İngiltere Krallığı 1936 yılında üç kral birden gördü: Kral 5. George ölünce yerine büyük oğlu 8. Edward getirildi. Yeni Kral 8. Edward evlenip – boşanmış sevgilisi Wallis Simpson ile evlenmeyi umuyor ve kadını pahalı mücevherlere (zümrüt takılar, o dönemdeki değeri 250 bin İngiliz Sterlin olan ve bir zamanlar Timur soyundan gelen Hindistan imparatorlarına ait olan nişan yüzüğü ve diğer) boğuyordu! Yeni Kral’ın kendisiyle devlet işlerini görüşmeye gelen görevlileri saatlerce bekleterek sevgilisi Wallis Simpson’la yatak odasında oyalanması, Kral’a incelemesi, onaylaması ya da onaylamaması için gönderilen resmi belgelerin ya hiç açılmadan ya da üzerlerinde içki kadehlerinin izleriyle geri dönmesi o dönemin sıradan öyküleriydi. Üstelik, Wallis Simpson bugünkü İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in babası ve annesinden en çirkin biçimde söz etmekten çekinmezdi. Wallis Simpson’a göre bugünkü İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in babası “Bertie” aptaldı, annesiyse rüküş giyiniyordu.

8. Edward “David” daha önce evlenip – boşanmış Amerikalı sevgilisiyle evlenmeye kalkışınca yine aynı yıl içinde İngiltere krallığına son verildi ve onun yerine de bugünkü Kraliçe 2. Elizabeth’in babası 6. George Kral olarak getirildi. 6. George “Bertie”, 8. Edward’ın bir yaş küçük kardeşiydi…

20 Ocak 1936 ile 11 Aralık 1936 arasında (toplam 325 gün) İngiltere kralı ünvanını taşıyan ve Temmuz 1936’da askeri bir tören esnasında suikast tehlikesi atlatan 8. Edward (1894 – 1972) daha önce evlenip – boşanmış Amerikalı sevgilisi Mrs. Wallis Warfield Simpson (1896 – 1986) ile birlikte 1936 sonbaharında Kraliyete ait Nahlin adlı yatla Akdeniz’de (özellikle Dalmaçya kıyılarında) geziye / tatile çıktı. O tarihlerde Kral 8. Edward ile Mrs. Wallis Simpson’ın mayolu fotoğrafları İngiliz gazeteleri haricinde tüm dünya gazetelerinde geniş yer buldu…

İngiltere Kralı İstanbul’da Üç Gün Geçirdi

İngiliz Dışişleri Bakanlığı yükselen Nazi Almanyasına ve lideri Adolf Hitler’e karşı Türkiye’yi yanına çekebilmek için bu tatili bir fırsata dönüştürmeye karar vermişti… İngiltere ve Fransa bu geziden iki ay kadar önce de (Temmuz 1936’da) Montrö anlaşmasına imza atarak, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nı Türkiye’nin egemenliğine bırakmışlardı… Bu ziyaret Türkiye’ye ilki (Montrö Anlaşması) kadar büyük ve önemli olmasa da yeni bir jestti… Türkiye, Almanya ile İngiltere ve Fransa arasında paylaşılamayan bir ülkeydi. Almanya da, İngiltere de, Türkiye’nin kalkınması için gereken dış borcu kendisinden almasını arzuluyordu. Kral 8. Edward İngiliz hükümetinin ısrarına direnemeyerek Akdeniz’de yol alan Nahlin adlı yatının yönünü İstanbul’a çevirtti… Kral’ın amacı hem tatil, hem de “eski düşman” Türkiye Cumhuriyeti’ne ve kurucusuna dostluk elini uzatmaktı…

Alman İmparatoru 2. Wilhelm’in 1889, 1898 (Sultan 2. Abdülhamit’e) ve 1917’deki İstanbul ziyaretlerinden sonraki belki de en önemli ziyaretlerden biriydi bu…

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına tamı tamına üç yıl vardı… Kral 8. Edward ve sevgilisi Wallis Simpson 4 Eylül 1936 Cuma günü Mustafa Kemal Atatürk’ün davetlisi olarak İstanbul’a geldi ve burada üç gün boyunca kaldı… Binlerce İstanbullu Mustafa Kemal Atatürk ve misafirlerini görmek için boğaz kıyılarında geceyi geçirmişti.

İngiltere Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Parasını Türk Halkının Ödediği 2 Dev Savaş Gemisini, Teslim Etmemişti, Gasp Etmişti!

Toplumsal hafızamızda İngilizlerle ilgili “Asılacaksan, İngiliz sicimiyle asıl!” gibi özlü ve güzel sözler bulunsa da İngiltere’yle ilgili çok kötü, berbat anılarımız da var… İşte bunlardan, İngilizlerin güvenilmezliğiyle, İngilizlere güven olmayacağıyla ilgili olanı: Türk halkının Birinci Dünya Savaşı öncesinde parasını son kuruşuna kadar peşin olarak ödediği 2 dretnot (dönemin en güçlü savaş gemisi) İngiltere tarafından Osmanlı İmparatorluğu’na teslim edilmemiş ve bu da hiçbir zaman milli hafızamızdan silinmemiştir… İşte İngiltere Kralı 8. Edward Mustafa Kemal Atatürk’ü ziyaret ederek bu çirkin olayın izlerini de silmeyi denedi.

“Endişelenmeyin, Vatanımızın Toprağı Temizdir”

Mustafa Kemal Atatürk, Kralı Dolmabahçe Sarayı’nın rıhtımında karşıladı. Kral tekneden sahile inerken sendeleyip elini rıhtıma dayamak zorunda kalınca Mustafa Kemal Atatürk’ün “Endişelenmeyin, vatanımızın toprağı temizdir,” dediği iddia edilmiştir. İlk gün Kral onuruna Dolmabahçe Sarayı’nda ziyafet verildi.

İstanbul Sokaklarında Yol Alan Atatürk ve İngiliz Kralı Kurşun Geçirmez Camlarla Kaplı Otomobil Kullanmaya Tenezzül Etmedi!

Ertesi gün, Mustafa Kemal Atatürk ve ziyaretçileri, kurşun geçirmez camlarla kaplı bir otomobil kullanmaya tenezzül etmeyerek, üstü açık bir otomobille İngiliz başkonsolosluğunu ziyaret etti. Atatürk ve İngiliz Kralı’nı taşıyan konvoyun geçtiği caddelerdeki, sokaklardaki evlerin pencerelerinde Türk ve İngiliz bayraklarının yan yana dalgalandığı görülüyordu. Gece minareler, Krala İngilizce “Hoş geldin” diyen mahyalarla aydınlatılmıştı.

Viski ve Rakı Muhabbeti!

İngiliz Başkonsolosluğu ziyaretinin ardından Atatürk ve Kralın da içerisinde olduğu heyet Osmanlı Padişahlarından kalan ve artık dökülmekte olan eski püskü Ertuğrul yatıyla (yerini Savarona alacaktı) Florya’daki Cumhurbaşkanlığı deniz / yazlık köşküne gitti. Burada Mustafa Kemal Atatürk misafirleri için yemek daveti verdi. Misafirlere viski ikram edildi. Kral, Mustafa Kemal Atatürk’e, “Türkiye’de genellikle rakı içildiğini biliyorum. Keşke benim için alışkanlığınızı bozmasaydınız. Ben de rakı içerdim,” diyecekti. Mustafa Kemal Atatürk bunun üzerine Kral’a karşılık olarak, “Doğru bilgilendirilmişsiniz. Bizde genelde rakı içilir. Fakat ben ve gerekse huzunuzda bulunan arkadaşım Ali Fuat Paşa (Cebesoy; 1882 – 1968), daha okul yıllarından başlayarak çeşitli vesilelerle viski içmiş ve zamanla da buna alışmıştık,” dedi. Kral 8. Edward, İngiltere’ye döndüğünde Mustafa Kemal Atatürk’e en iyi cinsten kasalarla viski gönderecekti…

“Biz İnsanımızı Uşaklık Haricinde Her Türlü Görev İçin Eğitebiliriz”

Bu ziyaretle ilgili anlatılan anekdotlardan birine göre, Kral’a verilen yemek daveti esnasında garsonlardan biri elindeki büyük yemek tabağını yere düşürmüş ve Mustafa Kemal Atatürk bunun üzerine, “Biz insanımızı uşaklık haricinde her türlü görev için eğitebiliriz,” ya da “Milletime her şeyi öğrettim de,uşaklık etmesini bir türlü öğretemedim,” demek gereğini duymuştur…

5 Eylül 1936 akşam üzeri Mustafa Kemal Atatürk ve konukları İstanbul’da yaşayan İngiliz işadamlarının evlerinin bulunduğu Moda açıklarında yelkenli yarışlarını seyrettikten sonra baş başa Türk kahvesi içtiler… Ziyaretin unutulmaz anlarından biri de ay ışığıyla aydınlanan boğaz sularında Türk deniz kuvvetlerinin de katıldığı bir “Venedik Gecesi” düzenlenmesiydi…

Deniz Yoluyla Geldi, Demir Yoluyla Geri Döndü!

Mustafa Kemal Atatürk tarafından emrine tahsis edilen özel trenle ülkesine geri dönen 8. Edward, 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana Doğu Avrupa ülkelerinin devlet başkanlarını ziyaret eden ilk İngiliz hükümdarı oldu. Kral bu Türkiye gezisinde, Duke of Lancaster takma adını kullanarak, İstanbul’da rahatsız edilmeden golf oynamak istediğinde bu isteğe İngiliz Dışişleri Bakanlığı ve Ankara Büyükelçisi Sir Percy Loraine karşı çıkmıştır.

Kral anılarında bu ziyaretle ilgili olarak şunları yazmıştır: “Mustafa Kemal Atatürk benim için çok katı olmayan oldukça esnek bir gezi programı hazırlamıştı. Böylesi de çok iyi oldu. Birlikte geçirdiğimiz zaman dilimleri sırasında, ülkesinde zamanımızın en şiddetli sosyal değişimlerini uygulamış olan bu sert devrimci komutanı inceleme fırsatını buldum. Karşılıklı Almanca konuşarak anlaştık. Bana Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını armağan ettiğini, fesi kaldırdığını anlattı… Mustafa Kemal Atatürk’ün yüz hatları kalemle çizilmiş gibiydi ve kendisi bugüne kadar gördüğüm en keskin bakışlara sahipti.”

Kral 8. Edward, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum gününü sorduğunda aldığı cevap ise “19 Mayıs 1881,” oldu.

Bu ziyaretten sonra Türkiye kahvehanelerinin duvarları ülkelerinin bayrakları altında yan yana oturmuş Mustafa Kemal Atatürk ve 8. Edward fotoğraflarıyla süslenecek ve bu fotoğraflar çok çok uzun süre bu duvarlardan indirilmeyecekti.

Türk halkı Birinci Dünya Savaşı öncesinde yemeyerek içmeyerek biriktirdiği parayı peşin olarak ödeyerek satın aldığı 2 dev savaş gemisini teslim etmeyen İngiltere’yi böylelikle affetmiş oldu.

8. Edward’a gelince, sevgilisiyle evlenmesine İngiliz devletinin izin vermemesi üzerine İstanbul ziyaretinden yaklaşık üç ay bir hafta sonra İngiliz tahtını terk etti.

“Suffragette”

Theresa Garnett ve Hugh Franklin 1909-1910 döneminde birer kamçıyla siyasetçi Winston Churchill'e saldırdılar! Churchill'i İngiliz kadınlarına kötü davranmakla suçladılar! Kadınların oy hakkı için eylem yapan kadın ve erkek eylemcilerin hışmından 22 Kasım 1910'da Başbakan Herbert Henry Asquith (torunlarının çocuklarından bir tanesi oyuncu Helena Bonham Carter'dır) bir taksiye atlayarak kurtuldu...Churchill kadın eylemci Cobden Sanderson'ı polislere göstererek "Bu kadını götürün elebaşlarından biri bu, belli" demişti...1917'de Churchill avam kamarasında kadınların oy kullanma hakkına sahip olmasını destekleyen doğrultuda oy kullandı...1928 yılında İngiliz kadınlar oy kullanma hakkına sahip olacaktı...  

1837-1901 arasında 63 yıl yedi ay İngiltere’ye bir kadın (Kraliçe Victoria) hükmeder; ancak  19. yüzyılda ve 20. yüzyılın önemli bir bölümünde İngiltere’de kadın, insan hakları, seçme, seçilme, talepleri için bir araya gelen işçi sınıfından kadınlar İngiliz devleti için birer azılı devlet düşmanı, rejim muhalifi, terörist ve cadı ilan edilir; acımasız bir sürek avı başlatılır; bu kadınlar her fırsatta cezaevlerine atılır…Baş rollerde üç Oscarlı Meryl Streep, iki kez Oscar adayı Helena Bonham Carter ile Oscar adayı Carey Mulligan var…

Meryl Streep kendisine 20. Oscar adaylığını getirmesi beklenen bu filmde 1999’da TIME Dergisi tarafından 20. yüzyılın en önemli, en değerli, en saygın 100 kişisinden biri ilan edilen feminist Emmeline Pankhurst (1858-1928) rolünde…Pankhurst ile yoldaşlarının verdiği büyük mücadele İngiliz kadınına 1928’de seçme ve seçilme hakkını kazandırmıştı… Emmeline Pankhurst, Gloria Steinem (1934 doğumlu) gibi günümüzün önde gelen feministlerinin öncüsü kabul ediliyor…

The Crown ve The Queen'i yaratan adam: Peter Morgan

AIDS hastalığından ölen, kedi sevgisiyle ünlü biseksüel rock yıldızı Freddie Mercury (1946-91,Uganda’nın insan eti yiyen diktatörü İdi Amin (“İskoçya’nın Son Kralı (The Last King of Scotland)”), Kraliçe 2. Elizabeth(“Kraliçe (The Queen)”), Formula 1 otomobil yarışçıları Niki Lauda, James Hunt ve Hunt’ı terk ederek iki Oscar ödüllü Elizabeth Taylor’la iki kez evlenip boşanan Richard Burton’ın 1976 ile 1982 arasında dördüncü karısı olan Suzy Miller (Zafere Hücum (Rush)), bu ünlüler “Frost/Nixon” ve “Queen” adlı filmlerle iki kez Oscar adaylığı kazanan, “Kraliçe”yle Altın Küre ödülüne ulaşan, altı çocuk sahibi, efsaneleşmiş senaryo yazarı Peter Morgan’ın yapıtlarında canlandırılan tarihsel kişiliklerden sadece birkaçı…Peter Morgan "Rush" için çalışırken Formüla 1 yarışçılarından Niki Lauda’yla Viyana’da uzun söyleşiler yaparak dönem hakkında ayrıntılı bilgiler toplamıştı...Morgan’ı Freddie Mercury ve Queen’i konu alan senaryoda zorlayan ise Queen’in yaşayan üyelerinin her şeyin olduğu gibi anlatılmasına şiddetle karşı çıkmaları oldu...Yani senaryodaki otosansür talepleri...Queen üyeleri bu talepleriyle filmde Mercury’i canlandırması beklenen Sacha Baron Cohen’i(“Borat (Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan)”, “Brüno (Brüno)”, “Diktatör (The Dictator)”) bezdirerek bu projeden ayrılmasına neden olmuştu. Cohen bu filmin yetişkinler için (18 yaşından büyükler için) olmasından yanaydı.Queen üyeleri ise projenin çocukların ve gençlerin de seyredebileceği bir niteliğe (genel izleyici kitlesini kapsamasını) sahip olmasını istedi. Bu biyografiden ayrılan bir başka kişiyse “Zoraki Kral (The King's Speech)” ve “Sefiller (Les Misérables)” adlı filmleri toplam 7 Oscar kazanan yönetmen Tom Hooper oldu... Morgan’ın üzerinde çalıştığı bir diğer senaryoysa Playboy Dergisi kurucusu Hugh Hefner’i (1926-2017) konu alan proje.  

Chariots of Fire

Khalid Abdalla (1981) The Crown dizisinin (Netflix) 5. Sezon 3. bölümünde film yapımcısı Dodi Fayed'i canlandırdı...

Dodi babası dolar milyarderi Mohamed Al-Fayed'in parasıyla "Chariots of Fire" gibi harika filmleri finanse etmişti...

Bu film 1924 Paris Olimpiyatları'nda İngiltere'ye altın madalya kazandıran sporcuların serüvenlerini konu almıştı...

Mısırlı ünlü zengin Muhammed El Fayed Londra'nın sembollerinden biri olan Harrods mağazasını Katar Holding'e 1.5 milyar sterline (2.2 milyar dolar) satmıştı...

Chariots of Fire (1981)

Yılın en iyi filmi, senaryo yazarı, kostüm tasarımı ve özgün film müziği dallarında toplam dört Oscar kazanmıştır...

Bütçesi: $5.5 million (£3 million)

Bugüne kadar çevrilmiş en iyi birkaç filmden biri...Harika bir film!

Ian Charleson (1949-1990) , Brad Davis (1949-1991), Vangelis (1943-2022), Dodi Fayed (1955-1997), John Gielgud (1904-2000), Ian Holm (1931-2020), Hugh Hudson (1936-2023) ekipten bugün yaşamayanlardan bazılarıdır...Filmi Mısırlı milyarder Mohamed Al-Fayed (1929) finanse etmiştir...Zenginler keşke daha çok film yatırımı yapsa...