Geçen hafta bu köşede yer alan “Kira Mağdurları Eylemi” başlıklı yazıma  bir meslektaşım özelden yorum yazmış. “ Önemli bir ekonomik ve sosyal soruna değinmenizin yerinde olduğunu düşünüyorum.” Demiş. Yazıyı yerinde bulan daha pek çok okurumuz oldu.

Özellikle de yüksek kira mağdurları “sesimizi duyurduğunuz, dertlerimize ortak olduğunuz için teşekkür ederiz” şeklinde mesajlar attılar sosyal medyada. Yüksek kiralardan mağdur olan insanlar sosyal medya üzerinden seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ev sahibi ile kiralar nedeniyle yaşadıkları sorunlara çözüm bulunmasını istiyorlar. Siyasilerin bu sorun ile ilgilenmelerini bekliyorlar. Merkez medyanın bu soruna yer vermesini diliyorlar. Sorunlarına dikkat çekmek için çeşitli demokratik eylem türlerini aralarında tartışıyorlar.   Hayat pahalılığı ve ev sahiplerinin tutumu  yüksek kiraların önde gelen nedenleri  arasında görülüyor. Savaştan kaçan Rus ve  Ukraynalıların yüksek kiralarla ev tutabilmeleri de yüksek  kiraların bir başka nedeni olarak  sayılıyor.

Antalya yüksek kiralarda en önde geliyor. Antalyalı kira mağdurları da yüksek kiralara karşı mücadelede en önde. 2 Nisan’da merkezde tekrar miting yapacaklar. Sosyal medyada da dayanışma halindeler. Sorunlarını kamuoyunun ve ilgili makamların dikkatine getiriyorlar. En tepedekinden başlayarak.  Paylaşımlardan bir  kaç örnek: “.  Yüksek kiralardan , hayat pahalılığından bıktık. Bizler de huzur içinde yaşamak istiyoruz.” .”Ruslara ev alma karşılığı verilen vatandaşlık, enflasyon ve depremden dolayı yaşanan göç sebebiyle kiralarda  artış yaşanıyor. Barınamıyoruz.”. “Öğretmenler, emekliler, öğrenciler, asgari ücretliler, memurlar  zor durumda. Yabancıya konut satışı durdurulsun. Emlak sektörüne düzenleme getirilsin. Dar gelirliye konut üretilsin.”. “Sesimizi duyun. Barınma hakkımızı istiyoruz. Yabancılara konut satışı, kiralama durdurulsun.”. “Barınma hakkımızı istiyoruz. Kiralar çok yüksek. Devlet tarafından yasalarla korunmak istiyoruz.”. “ Maaşlarımız  ev kiralarına gidiyor. Kiralar kontrol altına alınmalı.”

 Deprem bölgesinden göç eden depremzedeler de yüksek kiralardan yakınıyorlar. “Ben Antakyalı depremzede olarak bir şey demiyorum. Yüce Rabbime havale ediyorum. Yapsınlar bakalım evlerine  zamları... .” Diyor bir depremzede. “Kime sorsam Hatay’dan geldik deyince evini kiraya vermekten vazgeçiyor. Ödemeye gücümüz olmazsa neden ev tutalım değil mi? Fiyatlar çok yüksek olmazsa sevinirim.” Diyor bir başkası. Adana’dan bir dostum  da “ Aylık kirası beş bin lira olan daireyi depremzedelere on bin liraya kiraya veriyorlar”  diye öfkeleniyor.  Bir örnek de Ankara’dan. Bir dostum anlattı.  Kadının biri, boşandığı eşinin  malına mülküne evine barkına çökmüş . Adam ceketini alıp çıkmış büyük emeklerle  edindiği evinden. Kadın bununla da yetinmemiş, bir şekilde adamın 85 yaşındaki halasının dairesine de çökmüş. Kendi evinde kiracı konumuna düşen yaşlı kadını evden çıkartmaya kalkışmış. Mahkemelik olmuşlar. Mahkeme  yaşlı kadının lehine karar vermiş.

Ev sahibi ile kiracı arasındaki sorunların devam edeceği görülüyor. Mahkemelerin bu sorunlarla ilgili yükü çok ağır. Çözüm olarak Arabuluculuk Sistemine geçilmesi gündemde. Ev sahiplerinin de kim bilir ne dertleri var.  Adalet arayışında olan ev sahipleri var. Kiracısına karşı anlayışlı olanlar da var. Hayat pahalılığından yakınan ev sahipleri de var. Tüm ev sahiplerine yüklenmek doğru değil. Ev sahibi ile kiracıyı karşı karşıya getiren sistemi sorgulamak gerekir. Yaşanan sorunların bir nedeni olarak ekonomik krizi sorgulamak gerekir. Ekonomide yaşanan sorunlar toplumsal sorunları da tetikliyor. Sosyo-ekonomik sorunlar yaşanıyor.   

 Toplumsal değerlerimiz  yozlaşıyor. Toplumsal yapı içerisinde olması gereken ilişkileri yönlendirmesi gereken değerler ve ilkeler unutuluyor. Bencillik, fırsatçılık ve kısa dönemli  çıkarlar ön plana çıkıyor.  Bu bir kural olarak algılanıyor. Doğru olanın bu olduğu sanılıyor.  Değerlerimiz aşınıyor. Oysa insan bir takım değerlere, ilkelere sahip olmalı. Verdiğimiz kararların arkasında bu  değerler ve ilkeler bulunmalı. Toplumsal yapıyı bu değer ve ilkeler taşır. Bencilik, fırsatçılık  bu değerlerin içinde olmamalı. Bencillik, fırsatçılık bir inşaata karıştırılan deniz kumları gibidir. Toplumsal yapıyı zayıflatır. Güven, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma gibi  insani değerler ön planda tutulmalı. Birlik, beraberlik sağlanmalı. Bu makaleyi yazarken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bir konuşmayı TV’den dinliyorum. Erdoğan, konuşmasında birlik, beraberlik, dayanışmanın,  yardımlaşmanın, paylaşımın   önemini vurguluyor. Mevlana’nın bu yöndeki ifadelerini anımsatıyor. Dinimizin de bunu emrettiğini söylüyor. İnsani değerlerimizi hatırlatıyor. Toplum içinde  bu insani değerleri  göz ardı eden, umursamayan, insanlar da var. Siyasilerden beklenen, Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı, dayanışma, yardımlaşma, paylaşma ruhunun ev sahibi- kiracı ilişkilerini düzenleyen mevzuata yansıtılması. Ev sahiplerinin de kiracıların da  tüm partilerden beklentileri, bu yüce değerler doğrultusunda, dertlerine  deva aramaları. Hamaseti bırakıp, bu önemli ekonomik ve sosyal  soruna ivedi çözüm bulmaları.