--Olayları değerlendirir iken, nereden gelip nereye gittiğine, nerede olup bittiğine ya da sürdüğüne bakarız. Yani bir zaman, zemin ve mekan sorunu vardır her şeyin.

--Bir şeyi sorgulamak için, önce onun ne ve nasıl olduğunu bilmek gerekir ki, onun hakkında bir fikir, düşünce ve kanaate varılabilsin. Soru gibi olmayan ama özünde soru ve bilgi içeren bu durumların hepsinde bir gerçek vardır, o da bilgi.Peki "bilgi" ne men şey ola ki de bu kadar önemli?Gerçek bilgi, yığınların genel kabul ettikleri şeyler değil, kanıt, şahit ve süreçleri olan bir gerçekliktir.Örneğin, binlerce insanın yaşadığı orta çağ Avrupası’nda, Kilisenin kabul ettiği "Dünya dönmüyor" bilgisi ve savı ile, Galileo Galilei'nin (15 Şubat 1564 – 8 Ocak 1642) "Dünya dönüyor" bilgisi ve savı aynı dönemde yaşanmıştır.Bu gün size komik gelen bu çelişki sonucunda Galileo giyotine mahkum edilmiştir. Halk, Galileo'nun idamını zevkle izlemeye meydanı doldurur iken, toplumun seçkin, asil bilgili ve düşünen kesimi Kiliseye ses çıkartamamakla birlikte, Galilo'nun da haklılığı bilmekte, onun giyotinde ölmemesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar.Kilisenin ikna edilmesi mümkün değildir ama bir yolunda bulunması gerekmektedir. En sonunda orta bir yol bulunur ve Galileo ikna edilir.Galileo giyotin sehpasına çıkacaktır; halk galeyan içinde,büyük bir zevk ile onun giyotin ile başının kesilmesini beklenmektedir. Bu uğultu ve gürültü içerisinde, Galileo başını giyotine sokmadan önce, son arzusu olarak yüksel sesle "dünya dönmüyor" diyecek, halk bunu duyacak ve düşük ses ile de tabi ki halk bunu duymayacak "desem de, dünya dönüyor" diyecek ve kilise onu affedecektir.

--Ve Galileo bu olaya ikna edilir ve seremoni böyle gerçekleştirilir.

--Bu gün bütün kaynakları açın bakın, yani yaklaşık 500 yıl önce yaşamış Galileo için: "İtalyan fizikçi, matematikçi, gökbilimci ve filozof olup, bilimsel devrimde büyük bir rol oynamıştır. İtalya'nın Pisa kentinde hayatı boyunca mekanik bilimi, mercekler ve astronomiyle ilgilendi, birçok icatlar yapmıştır" gibisinden bilgiler ile karşılaşırsınız.Ama 500 yıl önce aynı Galileo, bu gün için sorgulamasının bile kimsenin aklına gelmediği "dünya dönüyor" dediği için giyotine mahkum olmuştur.

Gelişmiş ve uygar toplular, milletler hep doğru ve sağlıklı bilgiye sahip çıktıkları için gelişmişler ve bu gün halklarına, yurttaşlarına refah içinde bir yaşam sağlamışlardır.Avrupa ve İskandinavya ülkelerine bir bakın, bu müreffeh yaşamı, patentlerden elde ettikleri gelirler, yani hepimizin kullandığımız teknoloji için ödediğimiz paralara sayesinde sürdürmektedirler.Bizlerde, "ben cahilleri severim" diyen güya akademisyen-bilim adamı-Üniversite yöneticisine, bunu söylemesi ve cehaleti teşvik etmesi için ses çıkarmadan maaşını ödemeye devam ederiz.Haydi adam bulmuş halkı nasıl uyutacağını bilen bir iktidar, iktidar da bulmuş cahil yandaşlarını, algülümvergülüm içinde günlerini gün etmektedir. Ama yaşamın acılarını, açlık ve yoksulluğunu çeken sensin ya, ey halkım. Senin cehaletinden yararlanıp güya akıllarınca sana akıl veriyorlar.Kaderinize razı olun, (e beyim sana bu kaderi kim yazdı?)

--Alış-verişe pazara geç çıkın,(e beyim akşam pazarda ancak çürük ve kokmuş şeyler kalır, senin evinde çöp kutusuna attığın gibi)Ses çıkamayın susun. (hani sen baş örtüsü, 28 şubat mağduru iken neden bas bas bağırıyordun)Dünya ülkeleri bilim ve teknolojide çığır açan dönemleri yaşar iken, Osmanlı İmparatorluğu ne yapıyordu acaba?Koskoca tarihi, Fatih Sultan Mehmet ile II. Abdülhamit'e indirgemiş bir anlayış ile nereye gidiyoruz?Fatih Sulatan Mehmet'e ayıp ya, İstanbul’u Fetih edip, toplar yaptıran ile, Osmanlı'nın batış-işgal-yıkım sürecine 5-10 kala devleti yönetmiş, vatan topraklarını çoğunu savaşsız kaybetmiş, 93 Harbi ile de Osmanlı Devletinin sonunu getirmiş bir Padişahı aynı kefeye koymak ayıptır, günahtır ya.

--Geçiniz Anayasa, özgürlük laflarını, hele hele Hicaz demir yolu reklamını. Kimin ne için yaptığını anlamak için bu günün OrtaDoğu'suna bir bakın bakalım. Sultan Vahdettin’e faturanın tamamını yüklemek, tek taraflı haksızlıktır. Ahlaksızlıktır.Gelelim bu güne.24 Ocak kararları ile Ülkenin neyi var neyi yok ise ellere peşkeş çekme fermanını imzalayanları baş tacı yap.Yetmemiş gibi 20 yy'ın çağdaş, 21. yy'ında yıldız ülkesi olabilecek bir Ülkeyi "Yeniden Osmanlıcılık" ayağına, Büyük Orta Doğu Projesi, Arap Baharı falan filan martavallar ile kandırıldın, bu gün elinde ne var bir bak bakalım. Sosyal devlet bitti. Gitti. Neden ve nereye mi?Sosyal Devlet bitti, çünkü senin atalarını kanları ile kurtardıkları otoparkları ellere sattılar; senin vergilerin ile büyütülen ve yeşertilen sosyal devleti yok ettiler.Sen ne mi yaptın, oy verip martaval dinleyip, dikilen rezidanslara kapıcı olma hayali ile geçen trenlere yeşil yeşil baktın. Kapitalizm böyle bir şeydir. 1900'lü yıllar öncesi ve sonrasında İmparatorlukların topraklarını parçalayıp kaynaklarına el koydu, 21 yy'ın başından kalan topraklar ile kalan son yeraltı kaynaklarını cebellezi etti. Eline verdiği aletler ile de seni mışıl mışıl uyuttu.

--Saddam’ın Irak'ın da, havuç tarlalarını kurtarmak için işgal edenler, bu günde Suriye'nin havuç tarlaları için gerekeni yapıyor.Ölenler mi?Törenler bitip, akşam soğuk yatağa girenlerin; konu komşunun, devletin kurumlarının gönderdiği üç beş günlük yemek aş bitince sönen umutları bitenlerin neler yaşadığını bizler bilemeyiz.Ateş düştüğü yeri yakar.

Evimiz sıcak, giysilerimiz sağlam, soframız zengin olabilir.Her gün yokluk-yoksulluk-çaresizlikten intihar edenler, sınır boylarında yaşamlarını yitirenler olduğu bir ülkede, dönemde sen bana mutluluk ve huzurdan bahsetme be kardeşim.Acı, vicdan ile hissedilir. Vicdanda yaşanır.Ah Orhan Gencebay ah, her ne kadar, o da bu gün hidayete erip "doğru yolu bulsa da?!..", gençliğinde söylediği gibi BATSIN BU DÜNYA!..Sen de kış uykundan uyan be kardeşim.Bak Mart kapıya dayandı.