Ben
hep orada takılıyım. (Güya prof Dr) Bülent Arı ve gibilerin sözünde: "Ben
daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi)
güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta
ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.Bizde de şimdi okuma
oranı arttıkça beni afakanlar basıyor". Dedikleri.
--Neden
mi?
--Çünkü
bu kafaya kulak verdik, bu kafaları çoğalttık da onadan.
--Cehalet,
kişiyi kendine güvensiz yapar. Bir dayanak, bir destek aratır. Dayandığı
biryer, birşey, birkişi mutlaka olur.
--Çünkü
bilgi, eğitim özgürleştirir. Cehaletse kul, köle yapar. Konuya çözüm açısından
bakıyorsanız sözüm ve çözüm bu. Konuya sorun açısından bakıyor iseniz de çözüm
de tam buradan başlıyor.
--Uluslararası
bayın-yayın organlarında geçen haberler:
"**7,0
büyüklüğünde deprem
**Etkilenen
ülkeler: Bulgaristan, Türkiye, Yunanistan ve Kuzey Makedonya
**Sisam,
Yunanistan merkezinden 24 km uzakta · 30 Eki 14:51"
--Dünya,
7.0, 7.1 diye haber verirken, Türliye'de, 6.6, 6.7, 6.8 diye başlıyor haberler.
--Her
ne kadar deperem sonrası "Olağanüsütü Hal/ OHAL" ilanı ile ilgili
7269 sayılı yasa "Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer
kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu
tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel
olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun
hükümleri uygulanır." dese de, karar Cumhurbaşlanlığı/Hükümet ve yönetim
organlarının kararlarına kalmıştır.
--En
az bunlar kadar önemli olan bir başka konu ise, YARDIMLAR.
--Burada
"yardım"ları sıradan bir insani durum, acıma, hayırseverlik ile
karıştırmamak gerek.
--Elbette
ki dayanışma güzel bir şey. Hele böyle bir zaman ve dönemde.
--Zaten,
İZMİR DEPEREMİnden sonra, her ne kadar aklı uçkurunda ve şeyinde/ç.künde olan
üç-beş kendini bilmez erkek-kadın sanal ortamda tirat attırsa da, vicdanlı
güzel insanlar İZMİR DEPEREM bölgesini CENNETE çevirmişler.
--Oteller,
kafeler, evler, kapılarını sonlarına kadar açmış bu acılı insanlara. Enkaz
altından çıkan 3 yaşında bir çocuk "KÖFTE İSTİYORUM" deyince, İzmir
ve Türkiye'nin dört bir yanından köfte yağmış.
--Tamam,
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZI her ne kadar bu Koronavirüs önlemleri diye
anılan ama bazılarının yapacakları kutlamlara kısıtlama getiren şartlarda kutlamış
isek de,
--Hevesmiz
bir gün sonra 30 Ekim saat 14.51'den başlayarak kursağımızda kaldı. Acı
içimize, yüreğimize oturdu.
--Buraya
kadar öyle ya da böyle. Herkes bir şey diyebilir. Ama bundan sonrasına itirazım
var.
--Hani,
o Nefes filmini,n repliği var ya "sen uyursan herkes ölür" diyen. Ben
hep orada takılıyım.
--SİZ
UYURSANIZ, HEREKES ÖLÜR!.. Duydunuz mu beni. Sende dahil herekes uyur ise, sen
de dahil herkes ölür. Ölüyor da!..
--Neden
mi?.
--Çok
basit. Bir millet, sevinçte ve kederde ortak olabiliyorsa millettir. Yani
YURTTAŞ olmak, bir bilinç ve paylaşım gerektirir.
--Farkında
değilsiniz ama, bu yok edilmeye çalışılıyor.
--Nasıl
mı?
--Sizin
iyi niyet ve samami duygularınız istismar edilerek, kötüye kullanılarak. Siz,
sizi yok ediyorsunuz ama fakında değilsiniz.
--Unutmayın,
Osmanlı'da bu bilinç olmadığı için Kurtuluş savaşı sürecinde bile binlerce
"asker kaçağı" vardı. Her ne kadar üstü örtülse de, görmezlikten
gelinse de.
--Neden,
acıda, kederde, sevimçte, mutlulukta bir ve birlikte olunamamasından dolayı.
Ortak paydanın olmaması, bu gün de, ortak payda YURTTAŞLIK bilincinin
görmezlikten gelinmeye çalışılmasından dolayı.
--Geçelim
bir çok şeyi. Bir deperem olayı, acı bile bizi bir noktada buluşturamıyorsa,
burada da sorun yok ise, SORUN NE?
--Sorun
işte tam da burada.
--Kaç
gündür sürüyor, bugün de yarında açın bazı iktidar yakını kanalları
göreceksiniz; yıllardır, kim kimi, kimin karısı, kimin sevgilisini nerede nasıl
becermiş; çocuğun babası, kaç erkekten alınacak kan örnekleri ile DNA'dan
buluncak proğramları;
--hani
halkın bir örneği vardır, "kırk yıl çal, çırp, o.o.luk yap, bir ... git
gel temizlen, aklan, paklan" gibi,
--birden
HAYIR KURUMUNA dönmüşler. Elbette ki kişisel çabalarını insani olarak
destekliyor ve alkışlıyorum. Bir kişinin derdine dermen olacaklarından dolayı
da minnettarım. Ama olay bu değil ki.
--Benim
üzüntüm ise TÜRK KIZILAYI'nın yürek yakan durumudur.
--KIZILAY,
Türkiye Kızılay Derneği, eski adı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti. Görevi; “insanlık,
ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve
evrensellik” çerçevesinde çalışan bir yardım kuruluşudur. Personelinin bir
kısmı gönüllü olarak, bir kısmı ise maaşlı olarak çalışır.
--Yıllardır,
çikolota paralarını SARI ZARFLARIN içine büyük bir sevinçle koyup, yarışan
çocukların kutsalı artık yok. Kenardan bakan, herkesin derdine derman olan,
KİMSESİZLERİN KİMSESİ olan devlet gibi o da artık, bazı kimselerin yardımına
muhtaç duruma düşmüş.
--Bilmem
kim ve bilmem ne proğramı Kızılay'a yardım topluyor.
--Etkili
ve yetkilierin verdiği KIZILAY İBAN numaraları işe yaramadı. Bu numaralara,
halk güven duymadı.
--Şimdi
de, polüler kişiler ve vicdanlara seslenen popüler kültür ile iş, götürülmek
isteniyor.
--Bu
böyle olmaz. Hani bir şarkı vardır. "YA SONRA " diye . Evet ya sonra.
Anadoluda binlerce yıllık yaşanmışlığın özlü sözü:
--"AĞACA
YASLANMA DEVRİLİR, İNSAN YASLANMA/GÜVENME ÖLÜR" diye.
--O
yüzden bir toplum, bir millet kişilere değil, KURUMLARA güvenir. Kişiler ölür,
yok olur ama kurumlar, devletler gibi uzun, hem de çok uzun yaşarlar.
--Kurumlar,
yok edilir ise, ortak payda yok edilir.
--Bu
gün Kızılay, yarın başka bir kurum. Kurumlar tek tek yok ediliyor.
--SOSYAL
DEVLETİ yok ederseniz ve bu görevi, desteklediğiniz 120 bin dernek ve 5.500
vakıf aracılığı ile yapmaya kalkarsanız;
--Önce
SOSYAL DEVLETİ,
--Sonra
DEVLETİ (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) yok ederek,
--YURTTAŞLIK
bilincini yok ederseniz, tarikat ve cemaatler ile iyi niyetli de olsa kişilere
muhtaç ve bağlı bir toplum yaratırsınız ki, bu da, her şeyin sonu olur.
--O
yüzden, Büyük Atatürk'ün yaratmaya çalıştığı ve kısmen de başardığı ULUSLAŞMA,
YURTTAŞ OLMA süreci baltalanır ise ortada ne yardım, ne de yardım edecek
kişiler kalır.
--Ne
diyordu o Aşık Kerem'in dizleri:
"Kova
kova indirdiler yazıya/ Dut ettiler algın ala tazıya
İş
başa düşünce bakmaz kuzuya/ Kaç kuzulu ceylan kaç avcı geldi
Avcılar
elinden kaç kuzun kaldı"
--Henüz
vakit varken gülüm, ülke yanıp yıkılmadan
--TÜRKİYE
CUMHURİYETİ KURUMLARININ ve YURTTAŞLIĞININ değerini bilelim. Benim gidecek
başka yerim yok.
--Sizi
bilmiyorum da!..