Büyük felaketten alınacak çok ders var. Derslerden biri de siyasi nitelikte. Depremde yaşanan organizasyon bozuklukları, koordinasyon eksiklikleri vb. gibi kamuoyunda sıkça dillendirilen eleştiriler.

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme biran evvel geçilmesinin ne denli zorunlu ve önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. İlgili Bakanlıkları  ve kurumları hızlı bir şekilde yönlendirecek Başbakanlığa duyulan ihtiyacı bir kez daha gösterdi. Felakette payı olanları, yasaları göz ardı edenleri, yamuk yapanları ortaya çıkaracak, sorunları ve çözüm yollarını  araştıracak  güçlü bir parlamentoya duyulan ihtiyacı bir kez daha gösterdi. Felakette payı olanlardan, yasaları göz ardı edenlerden, yamuk yapanlardan hesap soracak siyasetin etkileyemeyeceği   bağımsız yargıya duyulan ihtiyacı bir kez daha gösterdi.

 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde felaket zamanında  süratli hareket edilemeyeceğini,  gecikmeler yaşanabileceğini   gördük. Sistemin büyük sorumluluklar, görevler, yetkiler verdiği   Cumhurbaşkanlığı Makamı ile  Makamın  talimatını  bekleyen atanmış  Bakanların, krizi yönetmekte, ilgili kurumları yönlendirmede, gerekli tedbirleri almada ve yardımları dağıtmada  ne denli güçlük çektiklerini  gördük. Depremzedelere yardıma yasayla görevlendirilmiş  kurumların yukarıdan talimat almadan   hareket edemediklerini  gördük. Başbakanlığa (2009) bağlı iken yeni sistemle İçişleri Bakanlığı (2018) çatısı altına giren   AFAD’ın,  yasayla verilen görevleri yerine getirmede, koordinasyonu sağlamada, esnek ve dinamik bir yapı olmada  zorlandığını gördük. Sistemin himayesindeki Kızılay’ın, insani görevlerinin yanı sıra çadır, gıda vs. tacirliğini de üstlendiğini gördük. Sistemin göz ardı etmeye çalıştığı yerel yönetimlerin, felaket bölgelerinde de işbirliğinin ve katkısının ne denli önemli olduğunu gördük.

 Göz bebeğimiz ordumuzun, yıpratılmağa çalışıldığını gördük. Bürokrasimizin, sağlık çalışanlarımızın, öğretmenlerimizin, polisimizin, jandarmamızın vb.  ne denli zorluklar çektiğini gördük. Sistemden alınan güçle liyakatlerinden ziyade sadakatleri gözetilerek atananların   kararsızlıklarını, şaşkınlıklarını gördük. Zamanında karar verememenin,  hareket  edememenin   bedelini çöken binaların altında ödeyen masum insanları  gördük. “Bekledim de gelmedin. Hiç mi beni sevmedin. Söyle..?” der gibiydiler ulaşamadıklarına.

 Siyasi rakiplerine depremzedelerin karşısında öfkeyle çirkin sözler sarf eden sistemin  güçlendirdiği  makam sahipleri gördük. Ülkedeki ekonomik krizin üstesinde gelmede kötü bir sınav veren Sistemin, bölgedeki deprem krizinin üstesinden gelmede de kötü bir sınav verdiğini gördük. Ülkede evrensel demokrasiye ve temel hukuk kurallarına aykırı bir model uygulayan Sistemin, deprem sonrasında basın kuruluşlarına birbiri ardından yasaklar, cezalar uygulamaya koyulduğunu gördük. Sistemin ürünü yasakçı kafaların, halkımızın göz bebekleri futbol takımlarımızın seyircilerine kadar uzandıklarını  gördük.

Ülkemiz deprem sonrası çok sıkıntılı, sorunlu bir sürece giriyor. Siyaseten de sıkıntılı bir döneme giriyoruz. Yaşanılanlardan siyaseten de alınacak dersler var. İlkbahar’da yapılması öngörülen seçimlere ilişkin  Yüksek Seçim Kurulu’nun ne tür bir karar alacağı, ne tür düzenlemeler yapacağı bilinmiyor. Bu kararlar ne olursa olsun, muhalefet partileri, depremden alınan dersleri halkımıza en iyi biçimde anlatmalılar. Bu çerçevede mevcut  sistemin  insanlarımızın dertlerine deva olamadığının bu depremle de görüldüğünü insanlarımıza anlatmalılar. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin insanların yaşamını nasıl etkileyeceğini izah etmeliler.

İnsanlarımızın felaket anında nasıl birlik ve beraberlik içinde olabileceklerini gördük.  Dayanışmanın en güzel örneğinin nasıl sergilenebileceğini gördük. Halkımızın sergilediği bu dayanışma,  Millet İttifakı partileri ile diğer  muhalefet partilerine örnek olmalı. Siyasi görüşleri  ne olursa olsun, bahardaki  seçimlerde dayanışma içinde olmaları gereğini halkımız bu partilere  gösterdi.  Muhalefet, bu zamana değin başarılı bir sınav verdi. Başta Millet İttifakı partileri, tüm partiler  depremzedelere yardım  çabası içinde. Bölge içinde  dolaşıyorlar. Sorunları dillendiriyorlar. Önümüzdeki dönemde de bu partileri çok önemli  görevler,  sorumluluklar bekliyor. Bölgeyi yeniden inşa etmek . Yaraları sarmak,  bölgeyi ayağa kaldırmak. Bölge insanına  umut olmak, dertlerine deva olmak. Keza tüm Türkiye için umut olmak. Tüm insanlarımızın dertlerine  deva olmak. Tek adam yönetimine  son vermek. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getirmek.  

   Partiler, siyasi farklılıkları ne olursa olsun, dayanışma içinde olmalılar.  Millet İttifakı bu zamana kadar bu dayanışmayı sağladı.  Dayanışma ruhuyla bağdaşmayan eylem ve söylemlerden kaçınılmalı. Tam uzlaşmanın sağlanamadığı kritik konularda genel temayüle uyulmalı. Küçük hesaplar yapma zamanı değil. Bugün her zamankinden çok dayanışma zamanı. Yaraları dayanışma içinde sarma,  seçimlere dayanışma içinde girme zamanı.  Millet İttifakı içinde olanlar ve diğer İttifaklar yeniden inşa için , güçlü demokrasi için, refah içinde  daha özgür Türkiye için  el ele vermeliler. Başka çareleri yok.