Antalya Büyükşehir Belediyesi seçiminde iki aday öne çıkıyor. 
Tütüncü, çiçeği burnunda bir avukat ve partisinin gençlik kollarının aktörü olarak siyasete atıldıktan kısa bir süre sonra AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın prensi olarak yetiştirildiği biliniyor. 
Parti tedrisatlarında edindiği bilgi ve görgü, mavi boncuk dağıtmakta ustalaşması, yolunu açacağını düşündüğü her çevre ile uyumlu ilişkilenebilme pratiklerinin onu bugünlere getirdini söylemek mümkün.
Böcek siyaseten farklı bir seyir izlediği, İlk siyaset heveslerini sokakta, radikal sola sempati duymakla başladığı,  giderek tedavüldeki  partilerde 'kazan kazan' yaklaşımıyla siyaset tarzını şekillendirerek bugünlere geldiği görülüyor. 
Böcek ve Tütüncü’nün ortak yanları da var. 
Her ikisi de hemen her alanda mahrumiyetlerin ve mağduriyetlerin yaşandığı bölgelerde başladılar Belediye Başkanlıklarına. 
Kepez ve Konyaaltı Belediye sınırları içinde, ne yapsalar alkışlarla karşılanacak kadar bakir olan bu yerleşimlerde giderek tercihe şayan olmayı becerdiler.  
Ancak her ikisinin de rotalarının belirleyicisi kentin has evlatları olmaları,  siyasi/ekonomik gücü elinde tutan iktidar odaklarıyla ters düşmemeleri, rantın bölüşümünde 'oyun bozanlık' yapmamaları, onları  bugünün yerel zirve yarışında birbirlerine rakip  olmasını sağladı.
Ekonomi politik duruşları da bir elmanın iki yarısından farksız olan iki adayın; kentin geleceğinin, gelişmesinin ve refahının ancak ve ancak  sermaye  çevrelerine / müteahhitlere birikim kanalları sağlayarak, onların kendilerini yeniden üretmeleriyle  mümkün olacağı tercihleriyle; 
korunması gereken  alanlarımızın, müştereklerimizin çıkar çevrelerinin zenginleşme aracı olarak kullanılmak üzere, yetkileri altında olan kamu imkanlarını kah uzlaşarak kah kılıfına uydurarak dağıtmaları, onları piyasacılığın ve rant düşkünlüklerinin esaslı aktörleri haline getirdi. 
Son günlerin  Aksu / Altıntaş  ve müteahhit haberleri Böcek bakımından, 
https://www.antalyakorfez.com/akpli-altinokun-muteahhidi-chpli-baskanin-akrabasi-cikti
Dokumada, eski KİPA şimdiki MİGROS’un yerinde 14 kat, 600 konut, 85 bin m2 konut alanı, 10 bin m2 ticaret  alanı pazarlayan Atabilge Antalya Park Projesi de Tütüncü bakımımdan 
https://www.atabilge.com kamusal çıkarlar ve planlama ilkeleri mi, yolsa kentin pazarlanması mı daha önemli olduğunun son kanıtları oldu.
Seçilmeye en yakın iki adaydan biri olan Böcek “herkesin başkanı”vecizesiyle 'onurla ve azimle'  5 yıl daha isterken, Tütüncü de Antalya’da altın çağ başlatacağı vaatlerinde bulunuyor.  
Ama yine de geçmiş pratiklere bakarak rahatlıkla diyebiliriz ki, Böcek seçilirse sınırlı sorumlu, Tütüncü seçilirse sınırsız sorumsuz kentimizin gelecek döneminin 'talan ve yağmasının' yüzü olacak.
Durum bu merkezdeyken yine de bu ikiliden  hangisinin 31 Mart seçimlerinde seçileceğine göre aralarında esaslı bir fark var.
Tütüncü, kendilerini milli ve yerli olarak tanımlayan ancak dinci ve kindar bir ittifakın resmî adayı. Cumhuriyetin kazanımlarını kullanarak parti devleti halinde ülkeyi yönetir hale gelen, yerel yönetimlerle birlikte hakimiyet alanlarını tamamlama planları yapan tek adam hegemonyasının izdüşümü olmaktan başka bir işlevi ve seçeceği bulunmuyor. Sınırsız sorumsuzluğunu da bu anti demokratik  iki dudak arasına sıkıştırılan, insan ve doğa kıyımıyla sabıkalı, toplumun çok geniş bir kesimini  geleceksizliğe ve yoksunluğa sürükleyen yasakçı ve baskıcı bir yönetim anlayışından alıyor. 
Böcek ise,  bir önceki dönemde iktidara muhalif  bütün çevrelerin seçtiği Antalya’nın 'kent yöneticisi' olarak giriyor seçime. Şimdiki döneminin manzarası ise hem kendisinden, hem de partisinin öngörüsüzlüklerinden kaynaklanan bir dağınıklık ve yetersizlik kareleriyle resmediliyor.
Muhalefet, toplamda çoğunluğu elinde tutmasına karşın paramparça. Tam bir aymazlık hali söz konusu ve bu durum nedeniyle kendileri dışındakilere bahane üretmelerinin topluma sağladığı hiç bir yarar yok. 
Yasak ve baskılarla onları göstermelik hale getirmeye kararlı despotik yönetim anlayışına karşı birlikte hareket edememelerinin faturasını hep birlikte ödemeye devam ederken; geleceksizlik inşa eden tek adam yönetiminin ve onun kurucuları olan Cumhur İttifakının toplumun üzerine daha da çökmesinde en az onlar kadar sorumlular. 
Tam da bu nedenlerle 31 Mart yerel seçimi, kimin kazanacağı, hangi muhalefet partisinin ne kadar  oy alacağı değil; kazanma şansı en yüksek hangi muhalefet partisine oy verildiğinde  kimin ve neyin kaybetmesini sağlayacağımızın çok daha önemli olduğu bir seçim. 
Böcek’in kazanması onun anlayışının ve uygulamalarının onay göreceği anlamına gelmeyeceği, aksine tek adam yönetim anlayışının ve yaşam tercihlerinin yaşam alanlarımıza nüfuz edemeyeceği, muhalefet çevrelerinin bir kez daha bir araya gelmeyi deneme fırsatını yakalaması anlamına geleceğini hep birlikte yaşamış olacağız. 
Benzer şekilde bütün yerleşimlerimizde hangi parti olduğuna bakmaksızın kazanabilecek muhalif aday üzerinde birleşmek hiç kuşku yok ki ülke genelinde toplumsal tepkimizi ve dayanışma içinde olmaktan vazgeçmeyeceğimizi ve bu kez dar grupçu, kariyerist ve yukarıdan aşağıya dizayn edilmek istenen muhalif örgütlenmelerinin ayaklarının yere basmasının da önünü açmış olacağız. 
Bu seçimi, tedavüldeki partilere ve adaylarına kişisel tepkilerin, rekabetlerin değil, seçmen dayanışmasının, toplumcu, özgürlükçü, eşitlikçi yol ve yöntemlerle, en temel haklarımızı, adil ve demokratik yaşam koşullarını kendi ellerimizle gerçekleştirmek üzere geleceğimize sahip çıkmanın seçimi haline getirebiliriz.