"Bir Kızılderili deyişiyle bu arkadaşlara seslenmek istiyorum; 'Son fabrika satıldığında, son üretici toprağını terk ettiğinde, beyaz AKP’li adam beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak"

Dün Antalya’da ANSİAD’ın etkinliğine katılan Cumhurbaşkanı adayı ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu böyle diyor..

Bugün  5 Haziran Dünya Çevre Günü..

1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiş..

Elbette spor olsun diye alınmamış bu karar..

Çevre kirlenmesinin tüm ülkelerin sorunu haline gelince, nüfus çoğaldıkça çevre sorunlarının artması, insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması böyle bir kararın alınmasında etkili oldu şüphesiz.

Çevre kirlenmesi üç ana başlık altında toplanıyor ki Antalya açısından da büyük önem taşıyor..

Su kirlenmesi.

Hava kirlenmesi.

Toprak kirlenmesi.

Antalya’da çevre kirliliği son yıllarda hızlı bir biçimde arttı..

Bunda AKP hükümetleri  döneminde adeta şaha kalkan taş, kum ve mermer ocakları ile HES projelerinin kuşkusuz payı çok büyük..

Doğal olarak maden ocakları su ve hava ile birlikte çevrenin kirlenmesine de yol açıyor.

Toprağın kirlenmesinde tarımda ziraat ilaç kullanımı kadar çarpık ve çok katlı yapılaşmanın payı da var..

Son yıllarda tarımın terk edilmesi, ormanlar ve yeşil alanlar ile birlikte tarım alanlarının imara açılması da toprağın kirlenmesine yol açıyor.

Kuşku yok ki son yıllarda Antalya bölgesinde tarım alanları azaldı..

Tarım yapılan alanlar da ise verim eskiyle oranla büyük ölçüde düştü..

Ormanların acımasızca katledilmesi, orman yangınlarının artması verimli toprak üretiminin de önüne geçiyor..

Şimdi gelelim bugüne.

Yani 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne

Yine nutuklar atılacak, en kral çevreci masalları okunacak..

“Bizden iyi çevreci olmaz’ yalanını bugün yeniden duyacağız..

Yazılı basında, özellikle havuz medyası ile boyalı basında AKP iktidarının çevre için nasıl yırtındığını yazacak yanaşma ve yalaka köşe yazarları..

Elbette bu masallara, yalanlara karnımız tok..

Antalya’da son 10 yıllarda çok sayıda çevre cinayetleri işleniyor..

Bir yandan ormanlar, sahiller, meralar ve tarım alanları imara açılıyor, diğer yandan taş, kum, mermer ocakları ile HES projeleri ile Antalya talan ediliyor..

Ne köylünün feryadına ne de çevrecinin isyanına kulak veriliyor.

Ormanı, suyu, yeşili korumak için çabalayan köylüye zulüm ediliyor..

Onlara destek vermek isteyen çevrecilere işkenceden beter muamele yapılıyor..

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü kutlarken,  Antalya’da çevre katliamı olanca hızıyla sürüp gidiyor..

Koşullar ne olursa olsun vatandaş ve çevreciler direnmekte ısrarcı..

Dünya Çevre Günü’nü kutlarken,  10 Mayıs 2017’de çevre cinayetine kurban edilen Ali-Aysin Büyüknohutçu çiftini bir kez daha saygıyla, özlemle anıyoruz..

Finike- Alacadağ Mahallesi sınırlarındaki Kızılcık Yaylası'ndaki çiftlik evinde yaşayan ve bölgedeki sedir ormanlarında faaliyet yürüten mermer ve taş ocaklarına karşı açtığı davalarla tanınan Ali Ulvi Büyüknohutçu (61) ve eşi Aysin Büyük Nohutçu (61) vahşi bir çevre cinayetine kurban gitmişti..

Bu vahşi cinayetin azmettiricileri,  gerçek suçlular, ne yazık ki bulunmadı..

Tek teselli Antalya Barosu’nun Büyüknohutçu çiftini Türkiye’nin en saygın çevre ödüllerinden birisi olan İzmir Barosu eski Başkanı Noyan Özkan adına verilen ödüle yönetim kurulunun oybirliği ile aday gösterilmiş olması..