Nazım Hikmet, Ölüme dair şiirinde:Eski bir Acem Şairinin dizelerini alarak:
"-Eski bir Acem şairi: "Ölüm, adildir !..- diyor. 
Aynı haşmetle vurur, Şahı, Fakiri.-
Hâşim,
neden şaşıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
her hangi bir Şahın, bir gemi ambarında 
bir kömür küfesi ile öldüğünü!.." diyerek, ironisini de yaparak, ölümün bile adil olmadığını, ölümün adil olması için, yaşamın adil olması gerektiğini, ima ediyordu dizelerinde, büyük usta.

ADI, "BARIŞ" idi.
Kendisini, hiç bir yerinde hissetmediği bir vurdu-kırdı, ölme-öldürme içerisinde buldu ve YAŞAMININ BAHARINDA, aramızdan ayrıldı GİTTİ!...

ANNESİ!...Evet, ölen çocukların bir anası olur değil mi?.Hani, yüreği yanan, kendini acıdan yerden yere vuran; bağıran, yırtınan, ağlayan!.. Bir Anası olur değil mi ölümün adil olduğu dünyada.

İşte Barış'ın cenazesinde herkes var idi!...
Bakanlar, Milletvekilleri, Vali, Kaymakamlar, Jandarma Komutanları..... .Yani kısaca herkes vardı onun cenazesinde. Herkes, yürekten kanlı göz yaşlarını onun için akıtıyordu!...

Ama Barış'ın son yolculuğunda, cenazesinde bir ANASI YOKTU!... 
Hani o ölümün adil olduğu bu dünya da!.. Barış'ın sonsuzluğunda!...

Yaşama adil başlamamıştı ki, ölümü adil olsun Barış'ın!..

Barış, turizmin başkenti Antalya-Serik-Gebiz'de toprağa verildi.

ASKER BARIŞ, "BARIŞ",İÇİN TOPRAĞA VERİLDİ!...

ANASI, onu dört yaşında bırakıp gitmişti kara toprağa. Ki yaşasa da ne olacaktı ki, bu harala, gürele arasında diğer iki kardeşi ile tarla tokat işleri ile uğraşırken, yine de fark edemeyecekti ki Barış'ı.

BARIŞ'I, DEDESİ, NİNESİ/EBESİ BÜYÜTMÜŞTÜ!..

Al kınalar yakarak yollamışlardı onu askere Serik Garajından.
Askerden gelecek, kız alacaklardı ona. 
Belki bir sevdiği vardı. Onu, son yolculuğunda uğurlayacak. Ama kör olsun bu küçük yerin, küçük dünyası.

El alem ne der diye, yüreğine taş basarak, için için ağlayarak, utanarak ortaya bile çıkamaya; o da artık BARIŞ ÖLDÜ diyerek; . GÖNLÜNDEN YAVUKLUSUNU, HİÇ KİMSENİN BİLMEDİĞİ ACISINI, KALBİNE GÖMDÜ!.. O da bir kez daha öldü. Hani ölüm adil idi değil mi?. Bir değil iki ölünür iken!..

Hani ölüm adil idi!.. Herkese. 
Ama, Barışın yaşamı gibi, ölümü de adil değil değildi.!... 
Kör olası bu memlekette!.. 
20'lik delikanlı Barış'ın tabutuna sarılacak, yırtına yırtına ağlayacak, yürekleri parçalayacak ne bir Anası, ne de bir yavuklusu vardı!.. Ölüm adil idi, değil mi?

BARIŞ da, BARIŞ'a kurban gitti!.. Ölümleri gibi, yaşamları da adil olmayan bu dünyadan.

Barış öleli tam iki yıl oldu. İki yıl önce bugün de toprağa verildi.
Tamam o gün Barış'ın ölümünde, ölümünden dolayı yetkililerin yakasına yapışacak bir Anası yoktu. Ama artık, sıradan hale gelen bu ölümler bitmez ise, bu soruna herkes bir çözüm için el atmaz ise, Bilmem kaç TIR yükü ABD silahı gelen PYD'nin anaları da, bu toprakların çocuklarının Anaları da, bütün etkili ve yetkililerin yakasına yapışacaklardır. Biline!..

BU ANLAMSIZ KAVGA BİTSİN ARTIK.

Türk siyasi yaşamının bir arınması gerekmektedir. Siyaset için kullanılan konular, birlerinin nimeti olabilir, birilerini Cumhurbaşkanı, Bakan, Milletvekili, Belediye Başkanı v.s yapabilir.

AMA, BARIŞLAR ÖLÜYOR BEYLER,

FARKINDA MISINIZ?

Dün, Aynel Arap (Kobani)ye oyuncak götürmek için ölenler, siz bu gün ABD silahları ile donatılan güney sınırlarımızdakilere tolerans gösterdikçe,

BARIŞ'LAR ÖLECEK!...

Yeni bir dünya düzeni kurmak isteyenlerinin gözlerini kan bürüdükçe, birleri gözlerde sadece DOLAR gördükçe.

BARIŞ'LAR ÖLECEK!..

BARIŞ gibi diğer Barışlar da, kirli bir savaşın, onurlu askerleri olarak, anaları bile ağlamadan ölecek!...

ÖLECEEEEEKKKKKKK!...

Yeter artık, cenazelerinde anaları bile olmayan Barışlar ölmesin artık!..

Vatan savunması kutsaldır. Vatan için, ölüm hoş geldi sefa geldi. Canımız kurban ama; Kirli savaş haline getirilen bu ölümler olmasın artık!..

BARIŞ!... Ölmesin!...

Barış ölmesin yaaa!.....