Günlerden Perşembe; hani "Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olur"du. Neyi neye saracağız acaba? Acıyı mı kefene, kefeni mi acıya; al kanlara boyanmış gencecik bedenleri mi, al bayraklara?

--Ritüeller belli, kurallar belli, belli olmayan ise, bu acılara kimin ne, ne kadar ve nasıl yandığı. Göz yaşları dökülecek al bayraklı, al kanlı bedenlerin üstüne; ama timsah göz yaşları mı, yoksa kanlı göz yaşları mı; Kim bilir?!..

--Acının, hem de Ulusal bir acının hamaseti olmaz. Ama sorumluluğu da olmalı. Alışmamalıyız, bu acılara. Ne zaman bir şehit haberi alsam, içim sızlar ve derin bir minnet duygusu içinde Nevzat Çelik'in acı günlerinde yazdığı türkümsü şiiri gelir dilime. Dün de, önce 7, sonra 8, derken 9 Asker Şehit haberini alınca:

--"Yaşamak ağrısı asıldı boynuma/ Oysa türkü tadında yaşamak isterdim/ Ölmek ne garip şey anne?" dizeleri geldi aklıma, o arslan yiğitler için.

--Yıllardır acılar içinde kıvranmaktan bir hal oluyoruz. Bugünde acılar çekiyoruz, içten içe, gizliden gizliye ya da aleni. Ama acı.

--Bu toprakların mı, bu topraklarda gözü olanların mı, yoksa bunların hiç birisi umurlarında olmayıp, kendi çıkarları için dökülen kana göz yumanların, sebep olanların mı günahı var bilmiyorum ama, bu topraklar kan ağlamaya devam ediyor.

--Daha önceleri de yazdım, artık "kediye, kedi demenin" vakti çoktan geldi de, geçti bile.

--Yine bugün, geçmişte olduğu gibi; şehitlerin olduğu ocaklara ateşler düşecek; şehitlerin olduğu yerlerde törenler olacak; şehitler, şehitlik mertebesinde, acılar içinde, acılar ile birlikte sonsuzluğa uğurlanacak.

--Analar-Babalar ağlayacak için için, akraba, eş, dost ağlayacak; ama en çok da ülke kan ağlayacak yine, için için.

--"Ama neden?", sorusunu sormadan.

--Anadolu'da, "Ateş, düştüğü yeri yakar" derler. Artık ateş, düştüğü yeri yakmıyor, her yeri yakıyor. Çünkü her yer, ateş yeri.

--Sanal ortamda gördüm, daha önce kardeşinin şehit acısını yaşamış gencecik bir kız paylamış;

--"Özür dilerim gencecik askerim, yavrum; özür dilerim gözü yaşlı Ana-Baba; özür dilerim ağlayan yürekler, hiç birinizi koruyamadım!.." diyerek.

--Artık bu acılar, düştüğü yeri yakarak, düşen yerler de çoğalarak gidiyor. Ama acıyı yüreği ile çeken, acıyı törenler dışında yüreğinde yaşayan o kadar az ki.

--Acıların sebebini sormuyor,, sorgulamıyor, soramıyoruz. Acıyı yüreğimizde yaşamadığımız için bir kaç saat, bir gün, bir hafta sonra, ay bile demeden unutup gidiyoruz.

--Buraya kadar nasıl geldik; Kim sorumlu?

--Yol yapım koruması için giden askeri zırhlı araç, gittiği yolda önceden yerleştirilen patlayıcı, patlatılarak araç kullanılamaz hale getiriliyor, rütbeli-rütbesiz 8 asker de şehit ediliyor? Neden?

--İç siyasetin çıkmaz sokaklarında dolaşıp, kör gözlerin bile gördüğü, bu olay ve terör olaylarının kaynağını ya görmezlikten geliniyor, ya da aşırı hassasiyetler ile paye toplamaya, seçmen toplamaya çalışılıyor.

--Ama acı, ülkemin üstünde, bir başka ocağa düşmek üzere dolaşıp duruyor, kötü, lanetli bir ruh gibi!..

--Ölümden, hem de ülkesi, toprağı için ölümden korkan yok, ama bizler gözlerini kırpmadan ölüme giderken, ölümümüzün her aşamasından sorumlu olanlar yok mu? Her şeyden haberli olarak

--Biz yurt sevgisi, ülke sevgisi olanlar, ülkemiz için her zaman şehit olamaya hazırız ama ülkemizi, yurdumuzu ve bizleri de korumakla görevli olanlar nerede? Sorumlulukları yok mu?

--Bu olanlar, artık hamaset ile geçiştirilecek boyutu aştı, ülke güvenliği boyutunu açtı, uluslar arasılaştı, görmüyor musunuz, "bilmem nereye 100 tır silah" geliyor diye dünya yıkılıyor;

--Bizim gazetelerimiz, Tv'lerimiz, hatta çoğumuzun umurunda bile değil. Çünkü onların değirmeni dönüyor, ocaklarına ateş düşmemiş, "acıyı bal eylememişler"

--Yeter, artık demenin vakti gelmedi mi ey halkım.

--Yeter demenin vakti gelmedi mi ey canı yananlar.

--"Yaşamak ağrısı asıldı boynuma/ Oysa türkü tadında yaşamak isterdim/ Ölek ne garip şey anne!.."

--Evet, ölmek ne garip şey, hem de şehit olarak ölmek, ne garip şey değil mi? Analar, Babalar!.. Bu gün, bunun sorumlularının hesabını, ama gerçekten sorumlularının hesabını sormamız gerekmiyor mu? Gerçekten, gerekmiyor mu? Yarın, kanlı gömleklere, al bayraklı tabutlara ağlamamak için.