Malum yaklaşıyor, 8 Mart. Herkeste bir 8 Mart hazırlığı var. Siyasetçiler, kamu yöneticileri, sivil toplum örgütlerihatta konuya ticari açıdan bakan işletmeler vs…

 

 

8 Mart, sanki kapitalizmin evirip çevirip önümüze özel gün haline getirdiği sevgililere hediye alınan, yemeğe çıkılan gün oldu…

 

 

En sağcısı da en solcusu da maalesef bu hale dönüştürdü. Hatta bazı belediyeler çalgılı çengili kutlamalara yapıyor. Kendini ‘sosyal demokrat’ ilan eden belediyelere ve yöneticilerine özellikle anlam veremiyorum. Veriyorum da vermek istemiyorum…

 

 

Tek dert kalabalık toplamak, siyasi meze yapmak oldu…

 

 

Oysa bugün mücadele günü, dayanışma günü. İnsan hakları olarak kadının hak mücadelesi vermesinin yıldönümü…

 

 

‘Nasıl toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlarız’ın mücadelesi oynayarak verilir mi? Anlıyorum sadece salon etkinlikleriyle olmuyor ama işi çığrından çıkarmanın anlamı yok…

 

 

İnsanların yanarak öldüğü, can verdiği günün yıldönümü olan Dünya Emekçi Kadınlar Günü, bu derece rotasından çıkarılmamalı…

 

 

Hele ki kadının en büyük insan hakkı, yaşam hakkına bu derece kast edildiği bir ortamda gün oynama günü değil. Anlatmalı, sokağa çıkmalı, farkındalık yaratmalı ama ipin ucunu kaçırmamalı…

 

 

Farkındalık yaratacağız diye oynamak yerine gelin toplanıp yürüyelim, açıklama yapalım, nöbet tutalım Cumhuriyet Meydanı’nda…

 

 

Kadınların yok sayıldığı, haklarının kullandırılmadığı, canına kast edildiği bir ortamda gün mücadelenin yükseltilmesi günü…

 

 

Gün gözü mor, yüreği yaralı, kalbi kırık, cebi boş, hakkı çalınmış kadının haklarını isteme, arama günü…

 

 

Kızmayın, darılmayın, düşünün lütfen…

 

 

Ve yol yakınken dönün…

 

 

Vazgeçin…

 

 

Daha fazla rencide etmeyin kadını…

 

 

Lütfen, yeter!