Basın yoluyla neşredilen haberlere göre ülkemizde Cumhuriyetin kurulduğu gün itibarıyla 80 yılda ilgili işletmecilere 1500 civarında maden ruhsatı verildiği bilinmekteyken, son 20 yılda 13000 civarında kadar maden ruhsatı verildiği kayıtlarda yerini almıştır.

Biz kamuoyu olarak yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın işletilerek ülkemizin ve toplumumuzun yararına kullanılmasına asla karşı olmadığımızı bir kere daha ifade etmemiz gerekmektedir. Özellikle bu konularda kontrol v denetim mekanizmasının tamamen devre dışı kalıyor olması nedeniyle, Afrika'da ve üçüncü dünya ülkelerinde bile kolay kolay uygulanmayan işletmecilik sistemlerinin, ülkemizde serbestçe uygulanıyor olması sonucu topraklarımızın birçok yeriyle ilgili coğrafyamız adeta bir kimyasal reaktöre dönüştürüldüğü yine haberlerde saklıdır.

Özellikle Bergama, Kaz Dağları, Fatsa ve Erzincan-İliç’te siyanürle altın elde etme sırasında ayrıca nitrik asit e sülfürik asidin yanı sıra 40 çeşit kimyasal asit malzemesi kullanılıyor olmasının, bir felaket olduğunu söylememek yanlış olmaz kanaatindeyim.

Bu ve benzeri manada maden arama faaliyeti sonucunda topraklarımızın delik deşik edilmesi, 2872 sayılı yasa kurallarına ÇED yasasına ve ilgili diğer tüzük ve yönetmeliklere, meri mevzuata uyulup uyulmadığı noktasında kontrol ve denetimden uzak kalınmış olması, felaketin ayak seslerini dinletir hale gelmiştir.

Özellikle maden aramayı yapan şirketler maden arama işini bitirdikten sonra kazı yapılan alanı tekrar eski doğal haline getirerek yeşil dokuyla bezendirmeleri gerekirken harap halde bırakmış olmalarının yanı sıra açık sistemle, çok sayıda kimyasal madde kullanılarak topraklarımızın, yer üstü ve yer altı sularımızın zehirlenmeye sebep olunması gibi talihsiz konular nedeniyle coğrafyamız alarm noktasına doğru sürükleniyor olabilir.

Diğer taraftan, aynı şekilde madenlerimiz çıkarıldıktan sonra yine alınan haberlere göre ülkemize % 1, % 2 gibi gülünç bir hisse bırakılarak % 99 mertebesindeki kısmını yabancıların alıp gitmesi hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşıyor mu? Ülkemin tüm kaynakları 85 milyon insanın demir başı sayılır. Benim ülkem emperyalizmin tapulu malı değildir.

Bu günlerde Antalya'nın Gazipaşa'nın, Mersin ve Anamur'un yeni bir sancısı var gündemde.
Anamur ve Gazipaşa köyleri ayakta, halk teyakkuz haline geçtiği yansıdı haberlere. Özellikle AKDENİZ GERÇEK GAZETEMİZ'İN olayı detaylarıyla açıklamış olmasıyla geniş halk kesimleri bilgilendi. Bu nedenle AKDENİZ GERÇEK GAZETESİ’NE kamu adına Gazipaşa ve Anamur bölge halkları adına teşekkür ederim.

OLAY ŞÖYLE: Yaylalarımızdan Kaşpazarı’nda bir GES (güneş enerjisi) projesi hazırlanarak kurulum düzene geçme aşamasından söz ediliyor bölge halkı. Öncelikle mahallinde ciddi anlamda bilim ve teknik açıdan detaylı bir inceleme yapılması gerek. Bugün Gazipaşa Akoluk Köyü’nde bir ÇED toplantısı yapılmış olması planlanmıştı. Gerek çevre değerleri, gerek yayla coğrafyamız üzerinde olabilecek eksi değerleri, olayın getiri ve götürüleri, ekosistem üzerinde oluşabilecek zararlar ve doğa üzerindeki hasarlar dikkatle incelenip hesap edilmeli, GES sistemi, işletme akım şemasına uyup uymadığı, fizibilite etütlerinin neyi işaret ettiği, projenin fizibil olup olmadığı, çok yönlü araştırılmalı ve ondan sonra karar verilmeli. Bölgemiz için, halk için sürdürülebilir yararları olacağı varsa durum ona göre değerlendirilmeli, konuda rant ve özel çıkar varsa, proje zararlıysa kesinlikle engellenmelidir.