Sivil toplum kuruluşları sıfatıyla bizler, 20 yıl önce konuya ilişkin olarak ilgili bakanlıklar ve Kurumlar düzeyinde olmak üzere Antalya’da yapılan bir toplantıda orman yangınlarıyla ilgili 28 maddeden ibaret; görüş ve düşüncelerimiz içerikli raporumuzu yetkililere iletmiştik.

Raporumuzun içeriğinde, önerilerimiz arasında orman jandarmasının yapılandırılması, yaz aylarında keyfiyet dahilinde vatandaşlarımızın ormanlara girişlerinin yasaklanması, orman içinde bulunma zorunluluğu olan vatandaşlardan zorunlu olarak günü birlik beyan alınması, genel manada ormanlara girişlerin yasaklanması, valiliklerimizin kaymakamlıklarımızın, muhtarlıklarımızın, polis ve jandarmamızın bir uyum içinde koordineli olarak kontrol ve denetim mekanizmasının kurulması, ormanlara belli mesafeler içinde, hassas noktalara foto kapan konulması konuya ilişkin olarak mevcut yasalarda revizyon çalışması yapılması, ilgili yönetmelikler üzerinde değişikliklere gidilmesi, Türk ceza yasasında ağırlaştırıcı yaptırımlar getirilmesi, okullarda bu konularda dersler okutulması, geniş toplum kesimlerinde kesintisiz bilgilendirmelerde bulunulması, toplumsal bilincin arttırılması, ormanlarımızda özelleştirilmelerin yapılmaması gibi çok alanlı çalışmaların yapılmasını yana yakıla anlatmış ve talep etmiştik.

Hangisini yaptınız? Hangi öneriye uydunuz? Her yaz mevsiminde binlerce hektar olan yangınlara niçin teslim oluyoruz? Geçen dönemlere damgasını vuran yangın uçağı skandalları niçin yaşanıyor? Bilmekteyiz ki işe personel alımlarında işin içinde siyasi bağlantılar var mı, yok mu, önemli olan; kişinin bilgi, beceri ve işe karşı duruşu değil midir?

İşte yine yaz mevsimi geldi. Dakika 1, gol 1, yangın hareketi Manavgat’ta başlatıldı. Ne diyeceksiniz? Kim yakıyor, nasıl ve ne zaman başlatıldı ne kadar orman yandı ne gibi tedbirler alındı, yakan kişi yahut kişiler araştırılıyor mu, bu konularda kamuoyu bilgilendirilmelidir. “Bilinmeyen bir nedenle" şeklinde klasik, kalıplaşmış ve her zaman alışık olduğumuz sözcüklerle geçiştirilmemesi gerekir. Yangın olayları asla şüphe, şaibe ve muğlaklık kabul edilemez. Netlik gerekir.

Eğer başarmak istiyorsanız, milli servetin heba olmasını istemiyorsanız bölgemizin sivil toplum kuruluşları olarak lütfen gelin dirsek teması oluşturalım. Bizler de hizmete katkı koyalım. Sizden para, pul, araba, makam falan istemiyoruz. Yalnızca mevcut ve mütevazi emekli maaşımızla, ülke sevdalıları çevreciler olarak ülkemizi, ormanlarımız birlikte koruyalım.

Artık ülkemizde yeni fikir düşünce ve ilke değişikliğine ihtiyaç var. Bunları göz ardı ederseniz gün gelir yangınlar, ülkemizin bekası haline gelebilir. Dünyada sivil toplum kuruluşlarını dikkate alarak bu anlayışa sahip olan ülkeler kalkınmışlar ve ileri gitmişlerdir.

Eh öneri bizden, doğamızın ve çevremizin yangınlara karşı hassasiyeti nedeniyle konuyu bir kere daha hatırlatmayı, insani ve vicdani bir sorumluluk olarak telakki etmiş bulunuyoruz.