Yaşanan bu günlere bakınca, insan Orhan Veli'yi nasıl kıskanmaz, bırakın kıskanmayı, nasıl fıtık olmaz ki.

--Şu dizeler bakar mısınız? "Uzanıp yatıvermiş, sere serpe;

Entarisi sıyrılmış hafiften;

Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor;

Bir eliyle de göğsünü tutmuş.

İçinde kötülüğü yok, biliyorum;

Yok, benim de yok ama...

Olmaz ki!

Böyle de yatılmaz ki!"

--Evet, tamam böyle de yatılmaz ki de, böyle de yazılmaz ki.

--Ne uzanacak hal kaldı millette, ne de böyle uzanıp yatacaklara şikayet edilecek hal.

--Hoş akıllı adammış. Sadece o günleri düşünmemiş. Bu günlere de iki kelam etmiş. Hem de bütün olanlara "ne gam" diyenlere inat dercesine.

--"Cep delik, cepken delik,

Kol delik, mintan delik,

Yen delik, kaftan delik,

Kevgir misin be kardeşlik !.." ne kevgiri be üstat, artık delik deşik olmayı vaz geçtik. Artık yol geçen hanı olduk da, sadece "kalbimizi bozmuyoruz" girip çıkana.

--Ne memleket olduk ya.

--Dünya bize bir başka bakıyorki dünya gerçekleri görüyor.

--Bize, başka bir pencereden gösteriyorlar ve ikna da oluyoruz.

--Gel gör ki, kapıdan çıkınca gerçekleri görüyoruz da, duvar panolarda ki reklam gibi birden kendimizi bambaşka bir alemesaçıyıveriyoruz, gitsin.

--Cebimizde paramız yokmuş ne gam. AVM'lerin ihtişamı, yoldan geçen arabaların havaları, tv'lerin haber bültenleri ve programları herkesi hipnotize edip bu dünyadan bam başka bir aleme yollayıveriyor. Oralardan geldiğimiz de yok da. El üstünde daha ne kadar da kalınır ki. Bilmemmmm!..

--Hayat pahalılığı, satın alacağımız herşeye zam ama alacak olduğumuz ücretlere gelince "okus-pokus". Hemencecik cambaza bakıveriyoruz.

--Gel de Orhan Veli'yi kıskanma, "Urumelihisarı'na oturmuşum;

Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:

İstanbul'un mermer taşları;

Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;

Gözlerimden boşanır hicran yaşları;

Edalım,

Senin yüzünden bu halim.

İstanbul'un orta yeri sinema;

Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama;

El konuşur, sevişirmiş; bana ne?

Sevdalım,

Boynuna vebalim!"

--Boğaza karşı oturmuş, bir de türkü tutturmuş.

--Ya sahiden, o zamanlar ile bu zamanlar arasında bir benzerlik hala var galiba.

--Hem gariplikten şikayet ediyoruz, hem de el alemin sevmesini, sevişmesini kıskanıp birlerine şikayet ediyoruz. Vebali başkalarının boynuna yükleyiveriyoruz. İyi de, bütün olanlardan bizim hiç mi suçumuz yok?

--Sevmek.

--Katolik nikahı.

--Beni sen anla.

--Özgürlük.

--Oooo karmaşa içinde karmaşa.

--Nereye burunu soksan bir pis koku, nereye baksan cilalanmış bir harabe, nereye elini uzatsan elinde kalan parçalar.

--Ne üst üste koyabiliyorsun, ne de atabiliyorsun. Hani yavuz hırsız misali, git diyorsunuz gitmiyor, gel diyorsunuz gelmiyor.

--İlahi Orhan Veli, ne desem, ne düşünsem bu gece aklıma sen takılmışsın. "Bu ne acayip bilmece!

Ne gündüz biter, ne gece.

Kime söyleriz derdimizi;

Ne hekim anlar, ne hoca. "

--Evet ya, derdimizi ne hakim anlıyor ne de hoca.

--Dertlenmemek mümkün olmadığına göre, bize de tek şey kalıyor.

--Alıp başını gitmek. Ama nereye?

--Adam, yani Orhan Veli'nin gideceği yeri varmış. Diyor ki:

"Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra.

Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;

Çiçekler gürültüyle açar;

Gürültüyle çıkar duman topraktan.

Hele martılar, hele martılar,

Her bir tüylerinde ayrı telaş!...

Gün olur, başıma kadar mavi;

Gün olur başıma kadar güneş;

Gün olur, deli gibi... "

--Eyyy Orhan Veli, o gün alıp başını giderdin gel de erkeksen bu gün git, nereye gidebilirsen.

--Haaa, öyle boğaza oturacaksın ha. Her şey ateş pahası bir kere; boğazda öyle boş yer de yok. Haberin olsun.

--Bak sana söylüyorum, öyle oralardan yanılıp şaşıp de sakın gelme. Ha bu arada Fatih Sultan Mehmet'de söyle, "İstanbul'u eller almış" diye duyup, feth etmeye gelecek ise, geleceği zaman google/yandex haritalarına bir baksın. Artık İstanbul'a nefes alsın (hoş bakan "rant" falan dedi ama) diye bir boğaz daha açacaklar, yanlış yere gitmesin.

--HaydiKristofKolomp, Amerika Vesbuci Hindistan'a gidiyoruz diye Amerika’yı keşfetmişlerdi ama artık keşfedilecek bir şey kalmadı. Arapların hem paraları hem de her şeyden haberi var

--Üff ya, yine alıp başıma gidemedim. Çakılıp kaldım kendime!..