
İbrahim Akkaya
Böcek, ihbar ve fişleme
Herkes tedirgin..
Öyle bir süreç yaşanıyor ki, insanlar telefonla bile konuşmaya korkuyor.
Dostlarıyla bir araya geldiklerinde kentin ve ülkenin sorunları yerine havadan sudan konuları tartışmayı yeğliyorlar.
Dinleniyorum muyum ?
İzleniyor muyum ?
Fişleniyor muyum ?
Her mekanda bu kuşku var.
İnsanlar yatak odalarının bile izlendiği, dinlendiği şüphesi ile yaşıyor.
Bir de siyasetçiler var ki onların işi daha da zor.
Hele hele iktidar partisinden olmayanlar.
Onların işi daha da zor.
Belediye başkanları diken üstünde..
Belediye meclis üyeleri şaşkın ve ürkek..
CHP’li ve MHP’li belediyelerden müfettiş eksik olmuyor.
Belediye başkanları ve çalışanları baskı altında.
Bir de ihbar mekanizması var ki anlatılır gibi değil.
En yakın arkadaşını, birlikte çalıştığı kişileri şikayet edenler var.
İhbarcılığı, şikayetçiliği meslek haline getirenlerin olduğu bir sürecin içindeyiz.
İmzasız ya da uydurma isimlerle yapılan ihbarlar var.
Hizmet üretmeye çalışanlar bu ihbar ve şikayetlere yanıt vermekten işlerini yapamaz hale geldiler.
Tüm bunlara ilaveten siyasetçilerin evlerinde ilginç hırsızlık olayları yaşanmaya başladı.
Bitmedi bir de ‘böcek’ derdi baş gösterdi.
Böcek adı verilen dinleme cihazlarının kimler tarafından nereye ve nasıl yerleştirildiğini bilmek olanaksız.
Mimarlar Odası Antalya Şubesi’de dün ‘böcek araması’ yaptırdı.
Aramada böcek bulunamadı ama tedirginliği ortadan kaldırmadı.
Çünkü birkaç günde Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde sandalyenin altına yerleştirilmiş böcek bulunmuştu.
Böcek denilen cihazların enerji sorununun olmadığı, ömür boyu kullanabilecek şekilde üretildiğini söylüyor uzmanlar.
İletişim teknolojisinin gelişmesi ile birlikte böcek üretmek ve satmak yeni bir gelir aracı haline geldi.
Son hırsızlık ve böcek olayları meslek odaları ile birlikte iktidar yandaşı olmayan kurum, kuruluş ve kişileri için de doğal olarak tehdit oluşturuyor
Muhalefet partilerinde de aynı tedirginlik yaşanıyor.
İnsanlar bu dinleme, izleme, fişleme modası yüzünden paranoyak oldular adeta.
Herkes birbirinden kuşkulanmaya başladı.
Dahası komple teorileri üretimi hız kazandı.
Halkı fişlemek, dinlemek ve izlemek doğrudan özel hayata müdahale anlamına geliyor.
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede insanların yaşam alanlarına kadar müdahalenin yapılıyor olması elbette çok ciddi bir sorun.
Ülkeyi yöneten siyasi otorite, “Kimsenin özel hayatına karışmıyoruz’ tezini savunsa da gerçekler de ortada.
Yandaş olmayanın yaşamının kısıtlandığı bir dönemden geçiriyoruz.
Kimsenin yüzü gülmüyor, herkes mutsuz, kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
İnsanların yaşama sevinci kalmadı
Hiçbir şeyden keyif almayan bir toplum haline geldik.
Düşünmeyen, düşündüğünü söylemeyen, yazmayan tek tip bir toplum yaratma hedefi giderek patlamaya hazır bir toplum olmamıza yol açtı.
Hepimizi zor günler bekliyor.
Çileli bir maratonun sinyallerini daha net görmeye başladık,.
Yerel seçimler öncesindeki bu sisli havayı dağıtmak, toplumun eskisi gibi rahat ve huzurlu bir ortamda yaşamasını sağlamak görevi de yönetenlere düşüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.