SALDA’YI VERİRSEK GERİSİ GELİR 

“Günümüzde suya olan ihtiyacımız hiç olmadığı kadar fazla ve şüphe yok ki gelecekte çok daha fazla olacak. Bunun için bütün kaynaklarımızın kıymetini bilelim, bilimsellikten uzak olan projeler yani hayallerin peşinde koşmayalım” diyen Jeoloji Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, Salda Gölü’nü sarı öküz hikayesiyle anlattı. 

Başkan Çeltik, “Sarı öküz misali bugün Salda Gölü’nü verirsek, yarın Burdur Gölü’nü başka bir gün bir plajımızı başka bir gün dağlarımızı, ovalarımızı vermiş oluruz. Bir bakmışız ki doğal güzelliklerimiz bir bir yok olmuş” dedi. 

 

AÇIK HAVA MÜZESİ OLMALI 

Günü kurtarmak için yapılan göletler ve su tutan yapılar, yer altı suyunun bilinçsizce kullanılması sonucu Salda Gölü’nün ciddi tehlikeye girdiğini söyleyen Çeltik, “Üstüne bir de iş makinaları ile kamyonların girmesi faciaya yol açmıştır. Kaynaklarımız sınırsız değildir. Bu göller, jeolojik mirastır. Bu alanlara Jeopark statüsü kazandırılmalı ve bu göller adeta açık hava müzesi haline getirilmelidir” dedi. 

 

Türkiye'de son 50 yılda 36 gölümüz kurudu. Sadece Burdur'da 60 yılda 9 gölümüz kurudu, geriye kalan 5 gölümüz ise tehdit altında. Ve sıra Salda’da… Adeta bilimsel laboratuvar olan Salda Gölü için Millet Bahçesi adıyla yapılan müdahale herkesi ayağa kaldırdı. 

 

BİLİMSEL BİR LABORATUVAR 

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şube Başkanı Bayram Ali Çeltik, Burdur’un Yeşilova İlçesi’ndeki Salda Gölü için ortak akılla yanlıştan dönülmesini istedi ve yetkililere jeopark statüsüyle açık hava müze yapılması önerisini sundu. JMO Başkanı Çeltik, şunları söyledi: 

“Bazı göllerimizden içme suyu tedarik edilirken, bazılarından tarımsal su temini sağlanmakta bazılarında ise canlı balık üretimi gibi birçok açıdan faydalanılmaktadır. Bazılarının doğal güzelliklerinden faydalanırız, bazı göllerin ise jeolojik açıdan değerlendirilmesi ve incelenmesi gerekmektedir. Salda Gölü ise adeta bilimsel bir laboratuvar işlevi sağlamaktadır. Bu göllerde endemik türlerden kuşlar, balıklar, sürüngenler ve bitkiler vardı. Göllerin kuruması ile ekosistem değişti ve ne yazık ki yakın zamanda çocuklarımıza gösterebileceğimiz birçok endemik tür kayboldu. Salda Gölü'nün ve göldeki siyanobakterilerin, stromatolitlerin kıymetini ancak bugün anlayabiliyoruz. (Stromatolitler yapılan çalışmalara göre Dünya’nın oksijen olmayan dönemde bile var olduğu bilinmekte ve Dünya’nın ilk fosillerindendir.) Kaybolan endemik türlerin belki sağlık veya turizm sektörüne ya da herhangi bir alana ciddi katkısı olabilirdi, keşfedilmeyi beklerken.”

 


YOKSA HEP BÖYLE MİYDİK!

 

Nadide göllere yapılan müdahalelerle geldiğimiz noktayı değerlendiren Çeltik, şöyle konuştu: “Sahi, insanoğlu ne zamandır böyle saldırgan, yoksa hep böyle miydik? Günümüzde suya olan ihtiyacımız hiç olmadığı kadar fazla ve şüphe yok ki gelecekte çok daha fazla olacak. Bunun için bütün kaynaklarımızın kıymetini bilelim, bilimsellikten uzak olan projeler yani hayallerin peşinde koşmayalım. Böyle giderse, Göller Bölgesi diyeceğimiz bir alan sadece geçmişte var olan bir hatıra olarak kalacak. Burdur Gölü, Salda Gölü, Acıgöl derken Türkiye'deki birçok göl ya yok oldu ya da yok olma noktasına geldi. Kimisi insan eliyle, kimisi iklim koşullarının gereği. Bu göllerimiz birbirinden farklı doğal güzellikleri olan nadide göllerdir ve hepsinin ayrı bir özelliği ve güzelliği vardır.”

 


ELLERİMİZLE YOK EDİYORUZ

 

“Salda Gölü ise bunlardan bir tanesi ve onu sıra dışı yapan özelliği ise Mars'ın yıllar önceki haline benzemesidir. Bu benzemenin sebebi mavi-yeşil algler ve gölün ortam koşullarıdır. Dünyada Mars'a benzeyen belki de ‘Bebek Mars’ diyebileceğimiz, Mars'ın 4 milyar yılda nereden nereye geldiğini gözlemleyebileceğimiz nadide bir yerdir Salda Gölü. 2,5 milyon yaşında, yaklaşık 184 metre derinliğinde ve 35-40 kilometrekare alan kaplayan, ‘Türkiye'nin Maldivleri’ diyebileceğimiz muhteşem kalitede bir doğa harikası. Fakat bugün ne yazık ki kıymetini bilemiyoruz ve ellerimiz ile yok ediyoruz.”

 

NE ZAMANDIR BÖYLE AÇIZ!

 

“Ciddi tehdit altında olan sadece Salda mı, elbette hayır. Bir gün bakıyorsunuz plajlarımız, çeşitli bahanelerle imara açılmaya çalışılan eşsiz doğal güzelliklerimiz, geçmişte heyelan bölgesi olduğu için ağaçlandırılmış, fakat türlü bahanelerle tekrar tahrip edilen orman alanlarımız tehdit altında. Bilimsel açıdan hiç değerlendirilmemiş, sadece para kazanmak için yapılan tahribatlara şahit oluyoruz. Biz ne zamandan beridir böyle açız? Bugün bakıyorsunuz milyonlarca yılda oluşan, oluşması için on binlerce sebebin bir araya gelmesi gereken doğa harikaları, tarihinde hiç olmadığı kadar insanoğlunun tehdidi altında. Böyle devam ederse gelecekte sadece fotoğraflarına bakabileceğimiz doğa harikaları olarak kalacaklar. Bilim çağında, bilime en kolay ulaşabildiğimiz zamanda bilime inat yapılan tahribat inanın insanın gücüne gidiyor. Onlarca bilim insanı görmezden, duymazdan geliniyor, fakat gelecekte bu kötülüklere ve olumsuzluklara maruz kalacak olan yine biz iyi insanlar olacağız.”

 

ORTAK AKILLA KARAR ALINMALI

 

“Salda Gölü ekosistemi, barındırdığı yapılar ve biyolojik canlılar açısından bakıldığında nadir olan bir yer. Dünyadaki örneklerine bakıldığında, bırakın iş makinalarının, kamyonların, kepçelerin girmesini, neredeyse insanların girmesi bile yasak. İnsanoğlu bu güzellikten mahrum mu kalsın, kuşkusuz hayır. Bu doğa harikası yerler, doğallığı bozulmadan, yapılabiliyorsa gerekli koridorlar ve alanlar oluşturularak insanların ziyaretine açılmalı, bu güzelliklerden insanoğlu faydalanmalı, bu sayede turizme de katkı sağlanmalıdır. Fakat bunlar ‘Ben böyle istiyorum, böyle olacak’ anlayışından ziyade ortak akılla çözülmesi ve karar verilmesi gereken yerlerdir.”

 

AÇIK HAVA MÜZE OLMALI

 

“Sarı öküz misali bugün Salda Gölü’nü verirsek, yarın Burdur Gölü’nü başka bir gün bir plajımızı başka bir gün dağlarımızı, ovalarımızı vermiş oluruz. Bir bakmışız ki doğal güzelliklerimiz bir bir yok olmuş. Sonrasında ‘ekonomik katkı’ için talan ettiğimiz bu yerleri eski hallerine döndürebilmek için, elde ettiğimiz ekonomik katkının nice fazlasını vermeyi göze alsak da bu yerleri geri döndüremeyeceğimiz aşikârdır. Günü kurtarmak için yapılan göletler ve su tutan yapılar, yer altı suyunun bilinçsizce kullanılması sonucu Salda Gölü ciddi tehlikeye girmiştir. Üstüne bir de iş makinaları ile kamyonların girmesi faciaya yol açmıştır.

Kaynaklarımız sınırsız değildir. Bu göller jeolojik mirastır. Bu alanlara Jeopark statüsü kazandırılmalı ve bu göller adeta açık hava müzesi haline getirilmelidir.”

 

 SONGÜL BAŞKAYA 

Editör: TE Bilisim