Fiziki ve sözel şiddet giderek artıyor..

Neredeyse şiddet moda oldu..

Son tahlilde sosyal medya aracılığıyla hakaret ve tehdit modası başladı..

Son derece kritik günlerden geçiyoruz..

Sokaklar adeta çakallara teslim edilmiş gibi..

Kabadayı, mafyavari tipler kol geziyor…

Olay çıkarmak için fırsat kolluyorlar..

Dahası herkesin cebinde bir silah..

15 yaşındaki gencin de, 70’lik adamın da görüntüsü aynı..

Gençliğimizin kovboy filmlerinin kahramanları edasıyla caka satıyorlar..

Sözlü ve fiziksel şiddetin serbest olduğu, hatta ödüllendirildiği bir süreci yaşıyoruz..

Ana muhalefet partisinin genel başkanına linç girişiminde bulunanlar elini kolunu sallayarak dolaşıyor..

Dahası CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yumruk ata tescilli hırsız vatan kahramanı muamelesi görüyor..

Öylesine aşağılık şeyler oluyor ki iktidar partisinin yetkilileri, bu adamın kirli ellerini, iğrenç yanaklarını öpüyor, övgüler düzüyorlar..

Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, yazdıklarını beğenmeyen çakalların saldırısına uğruyor, ölesiye dövülüyor..

Meslektaşımıza saldıranların kim ve kimler tarafından yönlendirildiği, azmettirildiği bilindiği halde yetkili yetkisizler kafasını kuma sokuyor, bu alçak saldırının üzerini örtmeye çalışıyor..

Antalyalı gazeteci İdris Özyol’a yapılan saldırı da aynı kirli zihniyetin ürünü..

Dileriz suçlular bulunur, bir kez olsun yanılırız, güvenlik güçleri işlerini ciddi yapıyor diye düşünürüz..

Şurası yadsınamaz bit gerçek ki bu saldırının failleri bulunmaz ve gerekli cezaya çaptırılmazlarsa, havuz medyası dışındaki Antalyalı gazetecilerin can korkusu var demektir..

Yanındaki üç beş çapulcuyu sokağa salarak terör estirmeye çalışanlara fırsat verilirse, alçak saldırının üstü örtülmeye çalışılırsa, özgü basın, halkın haber alma hakkını kullandırmada büyük sıkıntı yaşar..

Gerçekleri de gözardı etmemek gerekli…

Gazetecilik mesleğinin bugün en güvensizler sınıfına girmesi, bununla birlikte saldırı, hakaret, tehdit ve her türlü şiddetin artmasında kendisini gazeteci gören karanlık tiplerin payı var..

Gazetecilik mesleğinin hızla kan kaybetmesi, toplumun güvenini hızla yitirmesinde mesleğin kirli yanaşmalarının dışında meslek örgütlerinin de suçu var..

Elbette siyasetçilerin bu kötü gidişte payı var..

Siyasi partiler ile belediye başkanı ve milletvekili adaylarının, kendisini gazeteci olarak lanse etmeye çalışan, iki eli karalı adamları, adam yerine koyup, beslemeleri, koruyup, kollamaları gazetecilik mesleğine zarar veriyor.

Gazeteci kisvesi altında her türlü kirli işi yapanları bazı belediye başkanları koruyor, maddi ve manevi destek veriyor..

O kişiler de vazgeçilmezler sınıfına terfi ederek, hem belediyeyi, hem de siyasi partileri yönetmeye çalışıyor..

Bu kişiler öylesine şımarıyor, ya da şımartılıyor  ki siyasi partilerin il ve ilçe kongrelerine el atıyor, yönetimler oluşturmaya, partilerde yönetim hesaplaşmasına zemin hazırlamaya çabalıyor..

Sözün özü mesleğini adam gibi yapan, gazeteci gibi yapan gazeteciler için çok zorlu bir süreçten geçiyoruz..

Rantçılar ile işbirlikçiler, gerçekleri yazan gazetecileri hedef tahtasına koyup, üç paralık adamları üzerine göndererek şiddet uygulatıyorlar..

Kendilerince korku salıyorlar, tehdit ve gözdağı ile pisliklerinin açığa çıkarılmasını önlemeye çabalıyorlar..

Özgür basına bu adi saldırılar korku veremez..

Gazeteciler doğru bildiklerini koşullar ne kadar kötü olursa olsun yazmaya, söylemeye, çizmeye devam edecekler..

Bakınız Kurucu Babamız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1929 yılında ne diyor :

“Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır”