Öncelikle derdim iki kelam etmek, "bak bu da bir şeyler demiş" densin demek değil. Derdim, ortada bir sorun  var ve de gittikçe uçurumlaşan bir  ayrım oluşmakta.

--Hani ömrünü Devlet'e vermiş demiyeceğim ama, yaşamında ki önemli deneyimleri ve bilgileri Devlet'te edinmiş birisi olarak da iki kelam etmesem olmaz. Tabi izin verir iseniz.

--Ha kim okur, kim dinler, kim inanır!... Çok da umurumda da değil zaten.  Dur ya, Kadir abim, inanır; Kadir İnanır!..

--Devlette iken, bize öğretilen DEVLET; "devletin halk için, millet için" var oduğudur. Hoş bunu devlette öğretmemişlerdi ama, okur yazarlığın yayarı onu de kendim öğrenmiştim.

--İster ilk çağların Şehir Devletleri, İster Orta-Yeni-yakın Çağın İmparatorlukları, isterse de Yakın çağın Ulus Devlet'leri olsun, belirli toprak parçaları üzerindeki Topluluk, toplum ve millet/lerin bir araya gelerek oluşturdukları yapılar, birlikteliklerdir.

--Devletin varlığı, bünyesinde barındırdığı milletin güçlü olmasına ve ona inanarak bağlılığını sürdürmesine bağlıdır.

--O yüzdendir ki:Osmanlı Devletinin Kurucusu Osmangazi'ye, Şeyh Edebali'nin  “Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” şeklinde ki öğüdü önemlidir.

--Eh yani, bu günün iktidarının uç beyleri bilmezler ama, bilmesi gerekenler bilir, Demokrat olmak, Ülkesini ve halkını sevmek devlete, millete ve halka ayrımcılık yapmamak ile başlar.

--Bu kişisel yaşamda da, devlet katında da böyle olmalıdır.

--Yani Devlet, herkese eşit mesafede olmalıdır. Ama Hükümetler, bazılarında "daha eşit mesafede olabilirler" , bunu da anlayış ile karşılarım. İçinde dönem dönem bulunduğum  siyasi ve örgüt yapısı içindekilerin bile, bazılarına "daha çok mesafesiz" davrandıklarını görüp, bilen birisi olarak, Hükümetlerin de bazı durumlarda "yandaş" davranmalarını anlarım, Da;

--"Eh, o kadarçık kusur, Kadı Kızında da olur" der geçerim. Ama Devlet  için bu toleransım/hoşgörüm yoktur. Olmaması da gerekir.

--Başkanlık Sistemi ile ilgili olarak, yaşananlara bu günden bakılınca, bırakın sıradan Ak Parti seçmenini, Parti içinde ki bazı etkili ve yetkililerin bile mızırdandığını bilmeyen yoktur. Henüz eski Başbakan ve Bakanları bile iki parti kurdular. Daha ne olsun.

--"Olsun ya, onlar gitti, yenisi gelir" denilebilir mi? Hayır, ne gidenlerin yerine yenisi gelir, ne de gelenleri mevcut yapı bünyesine alır. Bunlar , bundan sonra boş hayallerdir.

--Peki, tepe yönetimi bunu bilir mi? Bilmez. Çünkü, aşağıda ki patırtı-kütürtü yukarıya alkış olarak havale edilir.

--O yüzden, Devlet yönetimini elinde bulunduran Hükümet eden, Devleti yöneten SİYASİLERE şunu demek isterim.

--Devlet, Millet, Siyaset, Devleti Yöneten Yapı(Bürokrasi) ve halk hepsi ayrı atrı kavram ve yapılardır.

--Birini diğerinin içine sokar iseniz, içinden çıkmazsınız.

--Günümüzde çağdaş yönetim deyince, her yapıya ve tercih edilen ekole göre değişik tanımlar yapılabilir ama ben en klsik tanımı alacağım. Çünkü biz devlet olarak, o CEO mantığına sahip değiliz. Feodaliten kurtulamdık gitti de ondan.

--Devlet yönetimini de 6 aşamalık bir süreç olarak ele alır isek:

1-Amaçların Saptanması (Misyon-Vizyon)

2-Planlama/Olanakların Araştırılması (Stratejik Planlama Süreci)

3-Olanakların/Seçeneklerin Belirlenmesi ve Karşılaştırılması

4-En Uygun Seçeneğin Belirlenmesi. (swot analizi)

5-Plan Hedeflerinin Saptanması (Öncelikler)

6-Uygulama (Bürokrasi'nin uygulamaları)

7-Denetim.

--Ben diğer 6 aşamayı es geçeceğim ve (yüz yıllık devlette de, bu ilk 6 aşamayı konuşacak isek, eyvah ki ne eyvah. --Tabi Parlamenter sisitemden, Başkanlık Sistemine geçilence, olayı taaaa başından almak gerekir de. Şimdilik o kısımını boş verin, ben bu gün olmayan DENETİM sistemi üzerinde durcağım.

--Denetim, iki türlü yapılır. İçten denetim, dıştan denetim. (Tabi buradan bakış acım, Devlet Bürokrasinin kendi içinde yapacağı denetimler değil. Bu onların işi. Ben dışarıdan gelen "feed back" dedikleri GERİ BİLDİRİM olarak)

--Sayın yöneticilerden ricam. (niye dinleyecekler ise, yine de kulak verseler iyi olur. "Dost acı söylermiş")

--Bu tür olaylarda herkes işin bir yerinden tutar, yer içer de masayı toplamak ya da hesabı ödemek ev sahibine düşer/kalır.

--Hani Anadolu'da derler ya "kıçını, silkti gitti" diye, evet iyi günlerde sizin ile yiyip içenler, o gönler gelince ortadan kaybolurlar.

--O yüzden de, sistemin, yönetimlerin kendileri ara sıra denetlemleri, denetlettirmeleri ya da bu tür feed back/geri bildirimlere kulak vermeleri yerinde olur.

--Ben bir yurttaşım ve bu Ülke benim. Dün olduğu gibi yarında bu Ülkede huzur içinde yaşamak istiyorum. O yüzden de:

--Eeeeyyy, Sayın yöneticiler.

--Sizler siyasi olabilirsniz. Hatta siyasi de davranabilirsiniz. Eğer, devlet yapısını siyasi yapıya dönüştürür iseniz vah ki ne vah. Neden mi?

--Ben size, bürokrasiyi anlatayım.

--Bürokrasi için olmazsa olmaz devlettir. Devlet onların velinimetidir.

Devlet olduğu için karınlarının doyduğunu bazen unuturlar. Bazıları da siyasilere de "şirinlik yapmayı", siyasiler de ne yalan söyleyeyim, "yalakaları" pek severler.

--Ama bu yol bir yere çıkmaz. "Devletin mali deniz, yemeyen domuz" noktasına varılınca, ne devlet, ne mal kalır. Hoş alan kaçar, bulaşıklar yine millete/halka kalır da, bu millet de akıllanmaz ki, mübareğin kanından ne var ise.

--Konuyu KORONAVİRÜS sebebi ile yapılan işlere getirmek istiyorum  Buraya kadar olanı da, işin gerekeçesi de bakın bu budur demek için yazdım. Yoksa, iki satırı yazar geçerdim.

--Devlet, "hantal bir yapıdır", doğrudur. Ama Devlet, gelenekleri olan bir yapıdır da. Hani geleneçi, muhafazakar iktidarsınız ya. Dolasyısı ile bu konuyu sizin iki kere dinleminiz gerek.

--Devlet Bürokrasisi güvenceli bir yapı içindedirler (ki gerekldir de). Dolayısı ile gerçekten biraz hantaldır, ağırdır. "Bugün git, yarın gel" olmasa da , çevik ve çabuk da değildir.

--PTT maske dağıtacak denildi, ben hemen başvurumu yaptım PTT maskesi bugün de gelmezse, Devletin Hükümet kanadının PTT maskaleri  hala gelmedi.

--Pazarlara gidenler, sokağa çıkanlar, eş dost anlatıyor, BELEDİYELER harıl harıl maske ve yardım dağıyorlar.

--Bizim halkımızın böyle durumlarda eli daha da açıktır. Gönlünden kopar ve hayır yapar, bağış yapar. Belediyeler de, bu dağıtımı ihtayacı olanlara, ihtiyaçlarına göre öncelikle dağıtırlar.

--Bakın sayın Hükümet, hani bilmem kaç milyon kişiye bin lira veriyorum dediğiniz kişiler var ya, inanın çoğu ihtiyaçtan dolayı değil, ilişkiden(Partili) dolayı alıyordur ve çoğunun daTuzu kurudur.

--Oysa Belediyer, halka daha yakın hizmet eden yapılardır. Ki o yüzden vardırlar. Valilik işi "görev" için yapar, Belediyeler ise, "hizmet" için. İkisinin arasında farkı anlamayanlara, anladıkları o günü göremelerini hiç tavsiye etmem.

--Sizi anlıyorum, Başkanlık Sistemine geçince, Başbanlık kaltı, bilenen Bakanlıklar kalktı, TBMM denetimi kalktı da, sonucun ne olduğunu siz görmüyorsunuz.

--Eğer, bunu Vali eşittir Belediye Başkanı projesinin bir ön uygulaması olarak görüyor iseniz, yanlış yapıyorsunuz demiyorum, ZAMANI YANLIŞ. Hanir derler ya "Dere geçilirken, at değştirilmez" diye. Şimdi Koronavirüslü günlerden geçiyoruz.

--Belediyelerin siz bu kadar ellerini, gönüllerini açtığı bir dönemde, bu elleri itmeyin. Soruşturmalar ile kırmayın.

--Siz neyi engellersiniz engelleyin bu iş sürer. Belediyeler, yerelde halka sizin bürokratikleşmiş örgütlerinizden daha yakındırlar.

--Erbakan Hoca'nın dönemi ile kıyaslıyor iseniz, yanılırsınız. O zaman sizin üyeleriniz, sevenleriniz MÜCAHİT idiler. Oysa bugün, ne oduklarını siz benden daha çok biliyorsunuz, bindiğiniz arabalarından, ziyarete gittiğiniz rezidanslarından anlarsınız.

--Bırkın da halk bir nefes alsın. Zaten, yaz günü bile, işssizlik aratacak, dükkanlar açılmayacak, herkes küçülecek. Siz belki unutmuşsunuzdur ama; isterseniz halkın

--CANINA TAK ETTİRMEYİN!..