Cumhuriyetin ilanı üzerinden yüz yıl geçmiş. Ama maalesef Cumhuriyetin milletimize katkılarını, muhteşem deha Mustafa Kemal Atatürk’ün prensiplerini, ideallerini tam anlamıyla anlatamamışız.

Cumhuriyeti anlamak istemeyen beyin devşirmesine uğramış Cumhuriyet hasımları ile uğraşmak beyhude çaba olacak. Bunların bir kısmı fesliler grubundan veya Perşembe geceleri sallananlardan olduğu için, Türk’ün kurduğu Cumhuriyet, bir yerlerine hep batmıştır.

Kıskançlıklarından krizler geçirmişlerdir. Bu tip algı zayıflığı taşıyan zümrelerin hurma yiyerek besin almaya çalıştıklarını düşünüyorum.

Cumhuriyeti anlatma konusu, aslında hür yaşamayı seven, insan haklarına saygılı, demokrasinin nimetlerinin farkında olan herkesin özel görevi olmalı.

Cumhuriyeti savunan, belli bir eğitim düzeyi olan birçok derneğimiz var. Milli hassasiyetleri olan, Atatürk milliyetçisi, yani Türklük üzerine araştırmalar yapan vakıflarımız var. Maalesef bu dernek ve vakıflarımız, tatmin edici faaliyetler ortaya koyamıyorlar. Ara sıra toplantı yapıp, sosyal medyada veya basında yer alarak tatmin oluyorlar.

Bahsettiğim milli duygulara hizmet etmek amacıyla kurulmuş ve Cumhuriyet savunucusu derneklerin kırsalda gezerek Cumhuriyeti ve Atatürk’ü köy sohbetleri yaparak anlatmaları gerekir.

Elbette sivil toplum kuruluşlarından devletten daha fazla Cumhuriyetle ilgili faaliyette bulunmasını beklemek abartı olur. Eğer Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların mirasçısı gelmiş geçmiş hükümetler ise, kurucu iradenin Anayasasının noktasına virgülüne dokunmadan uymalı.

Üstelik Anadolu coğrafyasında konuşulan % 90 Türkçe’ye hürmet ederek, başka etnik halklarla ilgilenmek yerine Türk milletinin hassasiyetlerine saygı göstermeli. Yani Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyeti özümsemeden ülke yönetmeye kalkmamalı.

Tarihimizde ne zaman milli duruştan vaz geçilmişse ve de yönetimler yapancı menşeli yöneticilerin eline geçmişse, ya toprak kaybetmişiz veya fakirleşmişiz.

Hoşça kalın, atanın yolundan ayrılmayın.