Dün, hasta ziyaretime Elektrik Mühendisi arkadaşım Nihat elinde
barsak florasına iyi gelir diye kendinin yaptığı koca bir kavanoz doğal turşu
ile geldi
--Tedavisi sürmekte olan mide rahatsızlığım ile ilgili konuşurken, yurtdışından
gelenlerden aldığımız, vücudumuzun da hiç tanımadığı hastalıklardan ve
BAKTERİLERDEN söz açtı ve üç çeşit bakteri olduğunu söyledi
--Yararlı Bakteriler,
--Zararlı bakteriler,
--Fırsatçı bakteriler.(Kim güçlü ise ondan yana olan)
Meraktan, yararlı, zararlı ve fırsatçı bakteriler dışında neler diye şöyle
araştırdım ki, sormayın gitsin.
--Proteinlerden tutun da, enfeksiyonlara, patojenlere kadar çeşit çeşit bu türden
"şeyler" varmış, şu fani dünyada.
--İşin enteresan tarafı, haydi faydalı olanlar eyvallah, konuyu öğrenince ben
zararlı olanlar bile olumlu not verdim. Hiç olmazsa ne idiğü belirli. Adı
üstünde, zararlı.
--Sorun fırsatçılarda.
--Çoğu kişi tarafından bilinir. Timur azametli bir komutandır ve çok güçlü bir
ordusu vardır. Çıktıkları seferde, karşılarına çıkan orduların bir çok askeri,
ölmemek için Timur’un ordusu saflarına geçer, kendi ordularının yenilmesine,
arkadaşlarının da ölmelerine sebep olurlarmış. Onu hatırladım.
--İşte bu FAYDACI Bakteriler de, kim güçlü ise ondan yana tavır alırlarmış.
Faydalı bakteriler güçlü ise, faydalı; zararlı bakteriler güçlü ise zararlı
olanların saflarında yer alırmış.
--Sanıyorum ben de böyle durumu yaşıyorum Nasıl oldu ise, zararlılar ön safha
geçince, fırsatçılarda "ulan bu adamın ekmeğini yedik, suyunu içtik"
demeden, canıma kast etmeye karar vermişler. Şaka bir yana küçük bir mide
sorunu yaşadım ve tedavim de gayet başarılı bir şekilde sevgili Doktorum Aysun
Hanım tarafından sürdürülmekte.
--Bu ahvalden sonra, benim kıt aklım tamam der mi?. Demez. Hemen, bizim gibi
namusluluğuna, harbiliğine, adaletliliğine kısaca erkekliğine toz kondurmayan
yurttaşların da bu bakterilere benzer bir durumu var mı acaba diye, düşünmeye
başladım.
--Başını sokacak damı olmayanların, saraylıları; üç kuruşluk emeğinin bile
karşılığını alamayanların, kendi gibi emekçileri değil de patronları;
bulundukları statü ve görevleri gereği, toplumsal ve vicdani davranması, adil
olması gerekenlerin çalıp-çırptığı bir durumda, "çalıyor ama çalışıyor
da" diyerek, ahlaksızlığı alkışlayanları görünce, bunları hangi tür insan
kategorisine koymam gerektiğini düşündüm. De!..
--İşin içinden çıkamadım ya!..
--Yaşasın fırsatçılık. Siyaset de böyle bir şey olmalı zaten. Ne o öyle
hak-hukuk-adalet, olacak şey mi yani?
--Yarına Allah kerim, bu gün şu aç karnımızı bir doyurup, işimizi bir
halledelim bakalım. Vicdan mı?
--Ooo, bu memlekette, çoktandır insanlar vicdan ile cüzdan arasına sıkışmadı
mı?
--Camide namaz kılarken, Allah'ın huzurunda, yana yana saf tuttuğumuz
birilerini düşününce, bundan sonra;
--Aman Allahım, ne olur beni onlar ile karıştırma demekten kendimi alamam
artık. Ne olur olmaz. Hani sayı çok olunca, bir yanlışlık olmasın diye.