13 Mayıs Cumartesi günü Türkiye’nin ve Antalya’nın taşı toprağı için canını vermiş iki güzel insanı; Ali Ulvi Büyüknohutçu ile eşi Aysin’i, büyük bir toplulukla, toprağa verdik. Antalya halkı iki güzel insanı adeta bağrına bastı.

         Ali Ulvi Büyüknohutçu’yu CHP Antalya Gençlik Kolu üyeliği yaptığı 1976’dan beri tanıyorum. Tam bir halk ve hak savaşçısıydı. Son olarak Kiracılar Derneği Başkanlığı yapıyordu. Daha önce Tüketici Hakları Derneği Başkanlığını yıllarca yapmıştı.

         Yaşamının son günlerinde, Finike’nin Kızılca Yaylasındaki, “Ali Baba’nın Çiftliği” adını verdiği evinde doğanın içine çekilmişti. O’nu ve eşini rahat bırakmadılar. Çünkü aşağılık birilerinin çıkarlarını çiğnemişti: Dünyanın en güzel sedir ormanlarının olduğu dağlardaki iki mermer ocağını kapattırmış; diğerlerine karşı da savaş açmıştı.

         Kimdir bu yağmanın sorumlusu? Bana göre AKP’nin tüm yönetici kadrolarıdır! Çünkü bugün mermer ocaklarıyla, tüm dağlarımızı ve onların yataklık ettikleri su kaynaklarını mahvederken, bir yandan da MERALARI SATIYORLAR!

         Mermer Ocakları bugün yaşayanların doğasını kirletiyor, suyunu bulandırıyor. Meraların satılması ise gelecek nesilleri açlık ve etsizliğe mahkûm ediyor. Bir mera uzmanı hukukçu olarak içim kan ağlıyor. Yüz yıla yakın bir zamandır gerek devletin gerekse halkın titizlikle koruduğu meraların bir gün özel mülkiyet konusu olacağını söyleselerdi, söyleyenlerin deli olduğundan şüphe ederdim. Bugün AKP’nin en üst düzeydeki bazı siyasetçilerinin satışa çıkarılan meraları satın almak üzere olduğu haberleri içimizi daraltıyor.

         Nerede satıldı meralar ve nerelerde satılacak?

         Akseki İlçesinin Ormana bölgesindeki üç yüz ell dönüme yakın meranın satıldığı ve bunun orada yerleşik bir iş adamı tarafından satın alındığı, bu nedenle çok büyük bir tepki yaratmadığı söyleniyor. Satılmak üzere olanların ise Alanya’nın köylerindeki bazı meralar olduğu bildiriliyor. Bunların araştırılması zorunludur.

         Bütünşehir adı altında getirilen sistemin, yoksul köylülerimizin elinde kalmış yaylakları, kışlakları, meraları yağmalamak olduğu şimdi anlaşılıyor. Mermer Ocakları sadece mermer yataklarının işletilmesiyle ormanların değil; bazılarında el değmemiş ve henüz devlet arşivine geçmemiş, gizli kalmış tarihi kentlerin de talan edilmesi sorunudur. Bu olanakları iktidarın sağladığı bilinen bir gerçektir.

         Yağmaya karşı çıkanları da öldürüyorlar…

         Ali Ulvi Büyüknohutçu ve eşi Aysin’in öldürülmesi; katil zanlısının “para için” olduğuna ilişkin itirafına rağmen derinlemesine araştırılmalıdır. Azmettiriciler mutlaka saptanmalıdır. Bunun için sanığın son iletişim kurduğu kişiler, banka hesapları, yurt dışında adına açılmış hesap veya hesaplar bulunup bulunmadığı etraflıca araştırılmalıdır.

         Geçmiş yıllarda; bazıkatiller; “akıl hastası, meczup” olduğu gerekçesiyle işledikleri hunharca cinayetten sorumlu tutulmadılar. Türbanlı avukatların duruşmalara girmesini engellediği için İslamcı bir gazete tarafından hedef haline getirilen Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday’ın, Osmaniye'den cinayeti işlemek için Gümüşhane'ye gelen İzzet Kıraç tarafından 25 Temmuz 1995'te öldürülmesinin arkasındaki sır perdesi kaldırılmamıştır. O meczup ne kadar ceza aldı bilmiyoruz. Bir diğeri Danıştay’a saldırıp Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in hayatını kaybettiği ve Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Ahmet Çobanoğlu'nu yaralaması olayının faili olan “meczup”tur. Bunun arkasında da kimlerin olduğu asla ortaya çıkarılamadı.

         Ali Ulvi Büyüknohutçu ve Eşi Aysın’in katledilmesinin arkasındaki karanlık güçleri bulmak bir insanlık ve hukuk görevidir.

         Yazımızı 1995 yılında öldürülen Ali Günday'ın kızları 13 yaşındaki Melike ile 10 yaşındaki Merve'nin, babaları için yazdığı intikam şiiriyle bitirelim. Üç kızları olan Ali Ulvi ve Aysin’e ithaf edelim:

Aydınlık uğruna vurulan baba,

Bıraktığın meşaleyi biz aldık.

Karanlıklar çıkacak aydınlığa,

Yıldızlardan ve güneşten söz aldık.

*

Büyüdük de, izinden geliyoruz,

Korkacaklar bizden kanlı yobazlar.

Önümüzde sen varsın biliyoruz,

Onun için bizi durduramazlar.

*

Vazgeçmedik, vazgeçmeyiz

Cumhuriyetten,

Fikrimizde ne şiddet var ne de kan.

Sana kurşun sıkan kör zihniyetten,

Kalemlerle alacağız İNTİKAM.