Yahudi asıllı Türk yazar Mario Levi,‘Size Pandispanya Yaptım” isimli romanı için yaptığı bir söyleşide, “İbn-i Haldun’un dediği gibi, coğrafya en büyük kaderdir. Hakikat coğrafyada” diyor. Gerçekten, "Coğrafya, İnsanların kaderi" midir?
--Doğduğu Ev'in de, insanının kaderi olduğu gibi.
--Amacım "kader" konusuna değinmek falan değil. Sizi bilemem ama ben iki tirat attırmayı kendime kader seçtin bu aralar.
--Kader, kişisel bir şey ise, "mala davarı yok." Ama salakların kaderi, beni etkiliyor ise, kimse kusura bakmasın ama "Hani, her koyun kendi bacağından asılıyor"du?
--Bırakın benin bacağımı kardeşim ya.
--Yattığı yatağa bakmadan, nasıl kalkacağını ünlü bir tv programcısı "ilahiyatçıya" danışanların, seçimleri ile benim kaderimi belirlemelerine isyan ediyorum ya.
--Bu aralar partilerde, güya parti içi yönetim organlarının seçimlerinin yapılıyor gibi yapılmasına.
--Ülkeyi yönetenlerin, ellerine tutuşturulan projeler, "pronter/yazı okuyucusu"na eklenen iki kelâm ile bizim bu günümüzü, yarınımızı paspas etmelerine ve bunu da sarıklı, cübbeli iki soytarıya tasdik ettirip, bana kaderin diye yutturmaya çalışılmasına;
--Ülkenin her köşesine kadar zincir market/dükkanlar açanların, güya kalmış gibi "mahalle bakkalı"nı koruma bahanesi ile yanlarına başka dükkan açılmasını engellemek için yasa çıkartılmasına ve de benim kaderimmiş gibi pazarlanmasına;
--Burnumuzun dibinde, bırakın kimseyi, iki keçinin bile yaşamasına izin verilmeyen adacıkların, bir komşunun göz göre askeri üs yapmasına göz yumularak, çıkacak ilk kargaşada oradan atılacak "gavur" mermileri, bombaları ile ölecek insanlara, "ölmek kaderleriniz" denilecek olmasına,
--Onlarca Üniversitenin, yüzlerce, binlerce akademisyenin ve mühendisinin bilmem ne pazarlama firmasının "YERLİ ve MİLLİ" diye pazarlamaya çalıştığı, ÖTV (ötsen de vereceksin), ya da başka ülkelerde olmayan vergiler ile fiyatını iki katına çıkardıkları araçların yerine, bu vergiyi almayacakları araçlar ile piyasada rekabet edecekleri yalanına beni inandırmaya ve kandırmaya çalışanlar ile bana kader çizmeye çalışılmasına;
--"Onca yoksulluk", onca açlık varken, tv'ler de en iyi yemek programlarına,
--15 yaşına bile girmemiş kızı satan aile, onu pazarlayan alçaklar ve onun ile yatmayı maharet sanan yavşaklar ile üstüne bir de bunlara "muta" nikahı kıyan cübbelilere,
--kızmayım da neye kızayım;
--isyan etmeyeyim de neye isyan edeyim?
--Evet ya coğrafya da, doğduğu ev de insanın kaderidir.
--Bu arada beni doğurup İSYANKÂR büyüten, coğrafyaya da, aile/eve de sonsuz teşekkürler.
--Ama bu coğrafya ada ya da yan ev, köy, kasaba ve şehirlerde doğup, bu kadar haksızlığa, alçaklığa, ahlaksızlığa, yolsuzluğa, işsizliğe, açlığa, ...........sessiz kalanlara İSYAN EDİYORUM.
--Aslında cografyanın da, aile/ev'in de kader olduğu yalan. Bizi yönetenlerin, o yönetenleri seçen bizlerin yanlışları, senin bana, benim sana kocaman bir kara lekem, kazığım, kaderimiz değil; bizim birbirimize ihanetimiz.
--Köyden kasabaya traktörü ile gider iken canı sıkılan Ağa, yanında ki marabasına,
--"Ula Maho, şu yolun kenarında ki mayıs(habarda hayvan boku) var ya görür müsün" der. Maho'da "he Ağam".
--"Onu var ya, yersen bu direktör senin." Ağa, o "mayıs"ıMahonun yemeyeceğini düşünür ama Maho, iner ve avuç, avuç yer ve gelir Ağa'nın traktörünün(ağanın şivesi ile traktör) direksiyonuna oturur.
--Kasabada işler biter akşam üstü köye dönerler.
--Direksiyonda Maho, yanında Ağa. Ağa'nın bu iş içine sinmez. "Ula, Maho, şu mayıs var, onu yersem, traktörü geri verir misin?"
--Maho son derce kendinen emin. "Ula, koskaca Ağa, mayıs yiyecek değil ya, he diyeyim" der.
--Ağa traktörden aşağı iner ve avuç, avuç o b.../mayıs'ı yer. Ve traktörün direksiyonuna oturur.
--Olanları içine sindiremeyen Maho: "Ula Ağam, giderken de traktörün direksiyonunda sen vardın, köye geliyoruz yine sen varsın. O zaman biz bu B...ları neden yedik?
--Ya gerçekten, her gün, her ay, her yıl, her seçimlerde, her, her .... tekrarlanıp duran bu oyunlara kanarak, hep birlikte biz bu......? Gerçekten, neden yiyoruz ya.
--Kaderimiz mi, salaklığımız mı? Anlamdım gitti.

Not: Kendinizce uygun bulmadığınız sözcükleri kullanmış isem, ben masumum. Halk bunu böyle diyo. Biz de, ben de "böyle yiyoruz."